GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:31
Tarih:16.12.2014

MHP GRUBU ADINA MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ile Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü için 11 milyar 603 milyon lira bütçe ayıran Hükûmet, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü için de 402 milyar 471 milyon lira bütçe ayırmıştır.

Ekonomik işler ve hizmetler başta olmak üzere, genel kamu hizmetleri, savunma hizmetleri, kamu düzeni ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bu paylar en uygun ve en verimli bir şekilde kullanılmalıdır. Devlet gelirlerinin kamu kurum ve kuruluşları arasında adil şekilde paylaşılması ve hizmete dönüştürülmesi ülke refahı için büyük önem taşımaktadır.

Durum böyle iken, AKP Hükûmetinin bu bütçesinde de, daha önceki bütçelerinde olduğu gibi, dar gelirli vatandaşlarımız düşünülmemiştir. İşçi, memur, emekli, küçük esnaf ve çiftçilerimiz 2015 yılı bütçesinde de umduklarını bulamamışlardır. Çiftçilerimiz banka ve tarım kredi kooperatiflerinin icralarıyla mücadele etmektedirler. Bu durumda önümüzdeki yıl da toplumun büyük kesimlerinde yaşanan sorunlar çözümsüz kalacaktır.

Ülkemizde işsizlik ve taşeronlaşma her geçen gün sürekli olarak artmaktadır. Hükûmet, işsizliğe ve yoksulluğa çözüm bulamaz bir hâle gelmiştir. Milletin sorunlarına çözüm bulmayan Hükûmet, bölücübaşıyla başlatmış olduğu müzakereleri tam gaz sürdürmektedir. Bu konuda Hükûmetin gözü ve kulağı millete değil, neredeyse İmralı'dan gelecek her habere yönelmiş durumdadır.

Ülkemizde ekonomik şartlar her geçen gün ağırlaşmakta ve geçim sıkıntısı artmaktadır. Türkiye'deki yoksul sayısı 29 milyona yükselmiştir. Kasım ayı araştırmalarına göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.225 TL'ye ve yoksulluk sınırı da 3.990 TL'ye yükselmiştir. Buna karşılık, Hükûmet, asgari ücretli kesime 891 lirayı reva görmüştür ve 2014 yılında günlük 1 lira zam vermiştir. Bu durumda, ülkemizde çalışan asgari ücretli hem açlık hem de yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkûm bırakılmıştır. En önemlisi de işçilerimizin, emeklilerimizin ve memurlarımızın büyük bir bölümü de ülkemizde yoksulluk sınırı altında ücret almaktadır ve 2015 yılında da buna devam etmek durumunda bırakılmışlardır. Hatta, son yıllarda Hükûmet politikaları nedeniyle işleri iyice bozulan küçük esnaf ve çiftçilerimiz de yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedirler.

2015 yılı bütçesinde unutulan bu kesimlerin umudunun Hükûmet tarafından bütçe sonrası 2015'te hazırlanması planlanan torba yasaya kaldığını görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin sorunları her geçen gün biraz daha artmaktadır. Artan bu sorunlara mutlaka öncelikle çözüm bulunması mecburiyeti vardır.

Ülkemizin yer altı ve yer üstü kaynakları adil ve verimli bir şekilde kullanılmalıdır. Üretime ve istihdama özel bir önem verilmelidir.

Hükûmet, stratejik önemi olan kurumlara sahip çıkmalıdır. Bugüne kadar, Hükûmet, ne kadar stratejik kurum varsa, maalesef, hepsini satmış ve özelleştirmiş durumdadır.

Bor madenlerinin de ülkemiz açısından stratejik önemi çok büyüktür. Türkiye bu konuda dünyanın büyük rezervlerine sahiptir. Rafine üretiminde üretim kapasitesiyle de üretim lideri konumundadır. Cevher elde edilen rafine ürünün yüzde 92'si ihraç edilmektedir.

Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, bor kimyasalları ve bor ürünleriyle geleceğin teknolojilerinin ülkemizde gelişmesi amacıyla 2003 yılında 4865 sayılı Yasa'yla kurulmuştur.

Hükûmet, bir taraftan Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü kurarken, diğer taraftan da bor konusunda özelleştirme hesaplarını yapmaktadır. Bazı hizmetlerin özelleştirilmesini de planlamaktadır.

Ülkemizde üretim ve istihdam sağlayan Hükûmet, hemen hemen her stratejik kurumları özelleştiren Hükûmet, stratejik kurumlar arasında yer alan bor madenlerini de inşallah özelleştirmez diyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün piyasalarda geleceğin petrolü olarak değerlendirilen bor madeninin çok geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır. Türkiye, dünya üzerindeki bor rezervinin yüzde 70'lik bölümüne sahiptir. Türkiye, dünyada endüstri alanında kullanılan üç önemli mineralden; boraks, üleksit ve kolemanit konusunda dünya talebinin yüzde 90'lık bir bölümünü karşılamaktadır. Türkiye yılda yaklaşık 250 milyon dolarlık bor ihracatı gerçekleştirmektedir, bu da ekonomiye büyük bir katkı sağlamaktadır. Bu oran toplam maden ihracatının yüzde 50'lik bölümünü karşılamaktadır. Bor madenlerinin özelleştirilmesi durumunda toryum ve uranyum gibi nükleer enerji ham maddelerinin üretimi de devletin elinden maalesef ki çıkmış olacak. Böylece günümüzün ve geleceğimizin enerji ve teknoloji dünyasında çok önemli bir yeri olan toryum ve uranyum madenleri uzun vadede çok uluslu şirketlerin eline geçmiş olacaktır, bu da Türkiye ekonomisi açısından büyük bir kayıp diye değerlendiriyoruz. Bu nedenle, bor madenlerinin özelleştirilmesine karşı olduğumuzu bir kez daha buradan belirtmek istiyoruz. Sanayinin tuzu konumunda olan bor, Türkiye'nin geleceğidir. Bor bugün yaygın olarak uçak ve uzay sanayisinde de kullanılmaktadır. Bor üzerine yürütülen araştırmalar yalnızca Hükûmetimizle sınırlı değildir. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde bor üzerinde önemli araştırmalar yapılmaktadır. Avrupa Uzay Ajansında bor ve borlu yakıtlar üzerine çalışma yapılırken bugün bazı roketlerde borlu yakıtlar kullanılmaya başlamıştır. Türkiye'de de bu çalışmaların yapılması ve laboratuvar hizmetleri verilmesi temennimizdir.

Bu nedenle, özelleştirme yerine ülkemizin doğal kaynaklarının daha ekonomik ve daha verimli kullanımı konusunda madencilik politikalarına önem verilmeli ve bunların yasaları hazırlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin yer altı zenginlikleri arasında bor madenleri kadar bir öneme sahip olan da çok sayıda kömür madenimiz bulunmaktadır. Hükûmet bu madenlerimize ve madencilerimize de gereken önemi ve özeni mutlaka göstermelidir. Son yıllarda ülkemizde başta maden olmak üzere pek çok iş kolunda, üzülerek ifade ediyoruz ki çok sayıda iş kazaları meydana gelmektedir. 2014 yılının ilk sekiz aylık döneminde 1.250 çalışan maalesef ki hayatını kaybetmiş durumdadır. 1.250 ölümlü iş kazasının 335'i, yine üzülerek ifade ediyoruz ki maden sektöründe gerçekleşmiş; 251'inin inşaat ve 204'ünün tarım sektöründe olduğunu istatistiki raporlardan öğrenmiş bulunuyoruz. Bu rakamlar, ülkemizde yaşanan iş kazalarının hangi boyutlara geldiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İşçi sağlığı ve güvenliği konusunda alınmayan tedbirler nedeniyle ülkemizde âdeta kara haberler peş peşe gelmektedir.

Hükûmet tarafından uygulanan yanlış politikalar ülkemizde sürekli olarak iş kazalarını artırmaktadır. İş kazalarının en önemli nedenleri arasında işçi sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli önlemlerin -yasaların- yeterince alınmayışı ve taşeronlaşma sistemine gidilmesi vardır. Denetimsizlik ve taşeronlaşma ülkemizin en önemli sorunlarından biri hâline gelmiştir. Bunlara mutlaka devlet tarafından kadro verip onları devletin bir personeli hâline getirmek mecburiyetimiz vardır. Ülkemizde maden kazalarının ve yeni acıların bir daha yaşanmaması için maden ocaklarında işçi sağlığı ve güvenliği konusunda tedbirleri tam ve eksiksiz olarak almak mecburiyetindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ölümlü maden kazalarında dünyada ilk sırayı almaktadır. Daha Soma'da şehit olan 301 madencimizin acısını unutmadan İstanbul'da bir bina inşaatında 10 işçimizin hayatını kaybettiği asansör kazasını da hâlâ unutmuş değiliz. Bu asansör kazasının ardından Ermenek kömür madeninde yeni bir maden kazası meydana gelmiş ve bu kazada da 18 madencimiz görev şehidi olmuştur. Madencilerimize uzun süre ulaşılamamıştır. Bu madencilerimiz toprağın altından günler sonra ancak çıkarılabilmiştir. Soma'da ve Ermenek'te yaşanan bu acıları en iyi bizler biliriz. En iyi Kahramanmaraş halkı bilir.

Kahramanmaraş Çöllolar kömür havzasında 10 Şubat 2011 tarihinde meydana gelen göçükte 9 madencimiz, maalesef ki, hâlâ topraklar altında durmaktadır. Kahramanmaraş'ı ve tüm Türkiye'yi üzen, yasa boğan bu olay üzerinden yıllar geçmesine rağmen göçük altında kalan 9 maden şehidimiz hâlâ çıkarılamamıştır. Bu durum, hem ülkemize hem de Kahramanmaraş'ımıza büyük bir üzüntü kaynağı yaşatmış ve hâlâ da yaşatmaktadır.

Sayın Bakanlarım, anlaşıldı ki Kahramanmaraş Çöllolar bölgesinde toprak altında bekleyen 9 tane madencimiz çıkarılamadı. Demek ki teknolojimiz buna yetmiyor. Kahramanmaraş halkı olarak istirhamımız -ki bunu üçüncü defadır ben sizlerden istirham ediyorum- hiç olmazsa bir anıt yaptıralım Kahramanmaraş'a. Kahramanmaraşlı çalışanları, meslektaşları, orada çalışan işçilerimiz ve ailelerimiz hiç olmazsa bir anıt mezarda, bayramlarda ve özel günlerde orada dua okusunlar. Bunu sizden tekrar istirham ediyoruz Sayın Bakanlarım.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Biz de şimdi onu konuşuyorduk Mesut Bey. Tevafuk oldu efendim.

MESUT DEDEOĞLU (Devamla) - Kahramanmaraş Afşin Elbistan Termik Santrali ülke ekonomisi ve Kahramanmaraş ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır. Ülkemize ve bölgeye önemli katkılar sağlayan Afşin Elbistan Termik Santrali Hükûmet tarafından özelleştirilmek isteniyor. Bu özelleştirme çalışmaları, hem termik santral çalışanlarımızı hem de bölge halkını huzursuz etmektedir. Kahramanmaraş Afşin Elbistan Termik Santrali'nin özelleştirilmesine sonuna kadar karşıyız. Bu Hükûmet bu özelleştirmeden derhâl vazgeçmelidir.

Bölge halkımızın sıkıntıları bunlarla bitmiyor. Afşin Elbistan'da hava kirliliği, şeker fabrikasında çalışan personelin çalışma şartları, çalışma günleri ve emeklilik sorunları ve kadroları, bununla birlikte, elbette ki, o bölgemizde yaşayan, Kahramanmaraş'ımızda yaşayan ve yıllarca hizmet eden, sulama birliklerinde çalışan personelin sorunları; velhasıl Kahramanmaraş'ın problemleri hiç bitmiyor.

Ülkemizde maden kaynaklarının çok önemli bir özelliği daha vardır. Madenler yenilenebilir bir türde bir ürün değildir. Madenler azalabilen hatta tamamen tükenebilen türden kaynaklardır. Bütün tarım ürünlerini her hasat döneminde yeniden üretip pazarlayabilirsiniz, yeni orman ürünlerini de aradan on yıl geçse bile işleyerek tüketime sunabilirsiniz.

Ülkemizin en büyük problemlerinden bir tanesi de elbette ki işsizlik sorunudur. Hükûmet de, yeni üniversitesini bitirmiş, askerden gelmiş bu gençlerimize iş istihdamı sağlamak durumundadır.

2015 yılı bütçemizin milletimize ve ülkemize hayırlara vesile olmasını diler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)