| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 14.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığının 2015 bütçesine ilişkin muhalefet şerhimizde AKP Hükûmetlerinin ülkemizin dış politikasını nasıl tanınmaz hâle getirdiklerini somut olgulara dayanarak anlattık. Konuşmama muhalefet şerhimizi okumanızı önererek başlamak istiyor ve sizleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Davutoğlu birkaç gün önce yaptığı bütçe konuşmasıyla bizi elbette şaşırtmadı. Ancak, gerçek bir Başbakan gibi konuşma fırsatını bir kez daha kaçırması, AKP milletvekillerini ve ona oy veren vatandaşlarımızı da sanırım düş kırıklığına uğrattı. Zira, Sayın Davutoğlu konuştukça kürsüde çap kaybetti, sorulan sorulara cevap veremedikçe hırçınlaştı, sonunda da işi muhalefeti tehdit etmeye kadar vardırdı.
Arkadaşlar, Başbakan sıfatını taşıyan bir kişinin kibir ve öfkesine bu kadar kolayca yenik düşmesi, ülkemizin yönetimi açısından düşündürücü ve kaygı vericidir. Demokrasinin kurucusu Cumhuriyet Halk Partisine kalkıp "darbeci" demesi affedilmez bir hatadır, haddini aşmaktır. Sayın Davutoğlu kendisinin o koltukta oturmasını sağlayanın darbe döneminin kalıntıları olduğunu, düşürmeye yanaşmadıkları seçim barajı olduğunu, gölgesine sığındıkları darbecilerin anayasası olduğunu ve hatta içine sindirdiği bugünkü tek parti vesayeti olduğunu gayet iyi biliyor. Anlaşılan, Sayın Davutoğlu sürekli göklere çıkardığı Orta Çağların cazibesine o kadar kapılmış olmalı ki cumhuriyet tarihini öğrenmeye pek vakit ayıramamış. Oysa cumhuriyet tarihini Latin harfleriyle okuyup öğrenseydi böyle gerçek dışı suçlamalarda bulunmaktan belki biraz imtina ederdi. Zaten Sayın Davutoğlu gerçeklerden değil, hep hayal ettiği bir fantezi dünyasından bahsetmektedir. "Muhafazakâr demokratız." dediğinde bilin ki mezhepsel dincilikten söz etmektedir, "Bölgede düzen kurucuyuz." dediğinde bilin ki bölge ülkelerinin iç işlerine karışmaktadır, "Ara bulucuyuz." dediğinde bilin ki bölgede ideolojisine yakın gördüğü grupların avukatlığını yapmaktadır, "Türkiye yükselen küresel bir güç." dediğinde bilin ki demokrasiden yoksun, üstünlerin hukukuna dayanan, halkı yoksul, özgürlüklerin kısıtlı olduğu ve insan haklarının ihlal edildiği bir korku ülkesinden bahsetmektedir.
AKP hükûmetlerinin geçmişle hesaplaşma dürtüsüyle kurgulanan ve din ve mezhep temelleri üzerine inşa edilen çağ dışı, ölçüden yoksun dış politikaları Türkiye'yi felakete sürüklemiştir. Modern ülke olması beklenen Türkiye, bölgesinde bir cephe ülkesine, hatta bir korsan devlete dönüşmüştür. Hükûmet Müslüman Kardeşler ve Hamas başta olmak üzere Orta Doğu'daki yakınlık duyduğu belli örgütlerle dostluğu ön plana çıkarmıştır. Netice olarak da Türkiye'yi Mısır, Suriye ve İsrail'de büyükelçisi olmayan, komşularıyla kavgalı, yüksek perdeden gürleyerek herkese sataşmayı âdet edinen ama arkasını getiremeyen bir ülke yapmışlardır. Bunun neresi başarıdır?
Sayın Başbakan kendi başarısızlıklarını örtmek adına bazı saplantılarına başvurmaktan bir türlü vazgeçememektedir. Sayın Davutoğlu Mısır'ı ziyaret ettiğimiz için bizi eleştirmektedir. Oysa Mısır'daki darbeyi Hükûmetten önce biz kınadık, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kınadık. Biz Mısır'a ülkemiz için, Türkiye-Mısır dostluğu için gittik. Tekrarlayalım: Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak Mısır'da Müslüman Kardeşlerin temsilcileri de dâhil olmak üzere toplumun bütün kesimleriyle görüşmeler yaptık ve ilişkileri bir nebze olsun düzeltmek için çaba harcadık. Davutoğlu "Mısır'da bir taksiye binin, Türk diye sizden para almaz." diyor. Doğru ama Sayın Davutoğlu'na bir uyarım var: Şu sıralarda kendisi sakın Kahire'ye gidip bir taksiye binmeye kalkışmasın. Öte yandan, bırakın Mısır'da taksiye binmeyi, Davutoğlu, zamanında bavulla para taşıdığı ve meydanlarında nutuk attığı Libya'ya ve mahvettiği Suriye'ye de gidemez, Orta Doğu'da gidebileceği çok az yer kalmıştır Sayın Davutoğlu'nun.
Dillerinden düşürmedikleri bir nokta da Cumhuriyet Halk Partisinin Suriye ziyaretleridir. El Kaide, Nusra cephesi ve IŞİD'i dünyaya Suriye muhalefeti olarak pazarlayan bir kişinin Cumhuriyet Halk Partisinin komşu ülke Suriye'ye barış getirmek için yaptığı temasları anlamasını elbette beklemiyoruz.
Ancak otobüsün egzozuyla ısınan Suriyeli kıza "Kapımızı açmasaydık o kız yaşamıyor olacaktı." diyen Sayın Davutoğlu'nu da insafa davet ediyorum. Uluslararası hukuka uygun ve iyi komşuluk ilişkilerine yakışır bir politika izleseydin, iki yıl önce yaptığımız uluslararası konferans önerisini kabul etseydin, terörist örgütlere silah vermeseydin sadece o kız çocuğu değil, milyonlarca Suriyeli çocuk bugün ülkelerinde ve sıcak yuvalarında ana babalarının kucaklarında olacaktı. Suriye'nin iç işlerine karışacaksın, rejimini devirmek için elinden geleni ardına koymayacaksın, cihatçı örgütlere silah göndereceksin, Suriye halkının acılarına hem sebep olup hem bu acıları istismar edeceksin; ondan sonra da "Bize sığınmak isteyen Suriye halkına kucak açtım." deyip işin içinden sıyrılmaya kalkacaksın. Savunma Sayın Davutoğlu, bu yaptığınız halkımızın engin şefkat ve asaletinden nemalanmaktır, gerçeklerden kaçıştır, ayıptır, yakışıksızdır. Suriye halkının size hiçbir borcu yoktur Sayın Davutoğlu.
Biz nereye gitmişiz? Kardeş ülke Suriye'ye gitmişiz. Niçin gitmişiz? Orada kan dökülmesin, orada çocuklar aç kalmasın, üşümesin diye gitmişiz. Ne yapmışız orada? Lazkiye, Şam, Humus ve Halep dâhil bütün Suriye'yi gezmiş; yetkililer, halk, hatta ülkedeki Filistinli mültecilerle de görüşmüşüz. Sonra, döndükten sonra Dışişleri Bakanlığına ayrıntılı bir rapor sunmuş, izlenimlerimizi paylaşmış, önerilerimizi iletmişiz. Siz sormadan ben onu da söyleyeyim: Evet, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Suriye muhalefetiyle de görüştük ve bundan sonra da görüşürüz, gerekirse Suriye'ye ülkemiz için, ülkemizin çıkarları için bir daha gideriz. Sayın Davutoğlu, bizim, IŞİD, El Nusra, El Kaide gibi örgütlerle işimiz, içli dışlı ilişkilerimiz olmadığı için öfkeleniyor olabilir çünkü biz onları muhatap almıyoruz, onlarla gizli ilişkiler kurup pazarlıklar yapmıyoruz.
Şimdi, sormak lazım: Yanlış bunun neresindedir? Yanlış vardır ama adresi Cumhuriyet Halk Partisi değildir, yanlışın adresi Suriye'den başlayarak Orta Doğu'nun bir cehenneme dönüşmesine yol açan bizatihi Sayın Davutoğlu'nun kendisidir, AKP hükûmetleridir. Açlığa ve sefalete mahkûm ettiğiniz Suriyeli çocukların, fuhşa sürüklenen Suriyeli kadınların, görmezden geldiğiniz Türkmenlerin, sınır kapılarında beklettiğiniz Kobani halkının, katledilmelerine sessiz kaldığınız Ezidilerin, her geçen gün rant ekonomisinin vahşi çarklarında yoksullaştırdığınız Türkiye halkının sorumlusu sizsiniz ve hâlâ bu kürsüden bize masal anlatmaya kalkışıyorsunuz. Orta Doğu'yu vatandaşlarımızın istenmediği, kaçırıldığı, rehin alındığı, hatta öldürüldüğü bir yangın alanına çevirdiniz. Bu mudur aktif, proaktif sathı diplomasi? Siz, Sayın Davutoğlu, hep bahsettiğiniz o tarihin akışında mazlumların yanında değil, korkarım zalimlerin arasında yer alacaksınız.
Bu dış politika tablosu mümtaz Dışişleri Bakanlığı teşkilatına da layık bir tablo değildir. Mensubu olmaktan daima gurur duyacağım Dışişleri Bakanlığı camiasındaki meslektaşlarıma, çalışanlarına sabırlar, Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu'nun bizi doğru politikalarla şaşırtmasını dilerim. Dışişleri Bakanlığı 2015 yılı bütçesinin Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda izlenecek politikalar için harcanmasını temenni ederek hayırlı olmasını diliyorum.
Grup başkan vekilleri değindi, ben de bu sabah ifade özgürlüğüne yönelik olarak başlatılan bu darbe operasyonlarını, basın özgürlüğüne yönelik olarak başlatılan bu darbe operasyonlarını kınıyorum, bunun demokratik hukuk devletine yakışmadığını düşünüyorum.
Bu düşüncelerle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)