| Konu: | 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 12.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, ben de Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi sunmak için söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, ilk kurulduğu 1980'li yıllardan itibaren, kısaca "RTÜK" diye bilinen kurum gündelik hayatımıza girmiş ve toplumda eleştiri oklarının hedefi olmuştur. Çünkü 1993'te yapılan yasal değişiklikle tarafsız olacağı ve bağımsız çalışacağı özellikle vurgulanan RTÜK herhâlde çok az dönemde bu özelliğini koruyabilmiştir. Bunun nedeni, bizim gibi demokrasisi bir ileri bir geri giden ülkelerde dördüncü güç olarak görülen medya ile siyaset kurumunun bir türlü sağlıklı bir dengeye oturamamasıdır.
Aslında bu sorun başka ülkelerde de görüldüğünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10'uncu maddesinde ifade özgürlüğünü açıkça belirlemiştir. Bu maddenin (1)'inci fıkrası haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü açıklar. (2)'nci fıkra da bu özgürlüğün sınırlarını çizer. Bazı koşullarda özellikle kişi hak ve özgürlüklerinin korunması konusunda önlemler alınabileceğini vurgular. İşte RTÜK de herhâlde bu niyetle radyo ve televizyon yayınlarında bir kamu denetimi yapma hedefiyle kurulmuştu. Ancak, uygulamanın şu anda hiç de böyle olmadığı üyesi bulunduğumuz uluslararası kuruluşların denetim raporlarına dahi yansıdı.
Bakın, Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimini izlemek üzere Türkiye'ye gelen AGİT heyetinin raporu bu konuda ne gibi saptamalar yapmış. Şöyle söylüyor: "RTÜK'e yapılan partizanca atamalar kurulun bağımsızlığını ortadan kaldırıyor. Yayın kuruluşlarının uyması gereken tarafsızlığın ve doğruluğun sağlanmasıyla ilgili hükümler açık değil, YSK kararlarında da yok. RTÜK ile yaptırım makamı olan YSK arasında şeffaf, etkin bir izleme ve raporlama bulunmuyor. RTÜK, takip sonuçlarını paylaşmadı. Seçim kampanyasındaki yayın ihlalleriyle ilgili şikâyetler yayınlanmadı. Tarafsız yayıncılıkla ilgili, RTÜK üyeleri de dâhil, çelişkili açıklamalar yapıldı. İncelenen 5 kanaldan 3'ünün yayınlarında -ki buna TRT de dâhil- Başbakan lehine açıkça taraflı kampanya yayınları yapılmıştır." demiş AGİT.
Uluslararası gözlemciler Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında üç günlük bir süre içinde TRT'nin Başbakan Erdoğan'la ilgili 533 dakika yayın yaptığını, bu süre içinde diğer adaylar Ekmeleddin İhsanoğlu'na 4 dakika, Selahattin Demirtaş'a ise 44 saniye ayırdığını öğrenince hayretlerini gizleyememişlerdir.
Değerli milletvekilleri, RTÜK'te bugünlerde yaşanan olaylarsa toplumumuz tarafından hayretle izlenmektedir. Biraz önce Sayın Balbay da bahsetti, RTÜK'ün CHP'li üyeleri Ali Öztunç ile Süleyman Demirkan'ı görevlerinden düşürmek için bir girişim başlatıldı.
Peki, ne yapmıştır Öztunç ile Demirkan, biliyor musunuz? Yandaşlarının kirlerini örtmek için cumhuriyetin kurucularını sorumsuzca karalayan bazı yayınlara karşı tarihî görevlerini yerine getirmişlerdir. İşte tek kusurları budur. Aslında pek çok izleyiciyi yayın sırasında çileden çıkaran ve Bakanın bile ceza verilmesini uygun bulduğu program yayından kaldırılmış ancak muhalefet üyeleri hedef hâline getirilmişlerdir. Öztunç'a kurumun içinde alenen saldıran kişi hâlen görevinin başındadır.
Son durumda, RTÜK'te CHP'lilerin saf dışı edilmesi operasyonunda aynı konumdaki Üst Kurul üyeleri kendi aralarında bir komisyon kurmuşlar ama bildiğiniz gibi, her 3 üye de iktidar partisinden. Yani al gülüm, ver gülüm olacak.
Ha, eğer sade Türkiye'de değil, dünyada da çağın en önemli liderleri arasında yer alan Atatürk'ün bugünkü küçük siyasetçilere benzetilerek rüşvetçi olarak tanıtılmasına isyan eden bu RTÜK üyeleri kurumdan atılırlarsa hiç şüphe yok vatanseverlerin gönüllerinde hak ettikleri yerlerini alacaklardır ancak olası bir oylamanın yapılacağı Türkiye Büyük Millet Meclisinin buna izin vermeyeceğine inanıyoruz.
Aslında bakın, bunca tepki toplayan -ben kanalın adını söylemeyeceğim- bu kanalın izlenme oranı ne kadar biliyor musunuz? 0,0004 yani 10 bin kişi içerisinde sadece 4 kişi izliyor bu kanalı. Ve inanın, bu gibi programlara verilecek en iyi ceza -çok samimiyetle söylüyorum- onları izlememektir. İnanın ki en büyük sansür ilgisizliktir.
Değerli arkadaşlarım sansür deyince -aklıma geldi- gelelim dizilere. Ben iyi bir izleyici sayılmam ama Türk dizilerinin dünyanın 75 ülkesinde 400 milyon kadar seyircisi olduğunu biliyorum. Hatta bu dizilerin Orta Doğu'daki bazı siyasi gelişmelerde rol oynadıkları bile düşünülmektedir. Dünyada bu kadar etkili olan diziler biz de RTÜK'ün sıkı gözetimi altındadır. Özellikle çocuk ve gençlerin gelişimini olumsuz etkileyecek yayınlarda dikkatli olan RTÜK'ün, kadına karşı şiddetin meşru olarak gösterildiği, cinsiyetçi söylemlerin tavan yaptığı programlar için de daha duyarlı olduğunu görmek istiyoruz. Bakın, 2002 Nisanından 2014'e kadar şiddetle ilgili RTÜK sadece 7 kez ihlal bulmuş, hâlbuki Halk TV'ye bir yılda 45 kez ceza vermiş. Sonuç olarak, aslında tıpkı YÖK gibi 80'li yıllardan miras kalan, 1993 ve 2005 yıllarında değişikliğe uğrayan RTÜK'ün de yeniden düzenlenerek gerçekten tarafsız meslek temsilcileri ve hem toplumun duyarlılıkları hem de çağımızın evrensel ilkelerini bilen ve göz önünde tutan kesimlerinden oluşan bir kuruma dönüşmesi gerekmektedir.
Kurumun bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 45,7 oranında azalmış. Umarım hayırlı bir alana kaydırılmıştır. Ve her ne kadar pek çok çekincemiz varsa da 2015 bütçesinin ve 2015 yılının Türkiye için hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)