| Konu: | Askerlik Kanunu ile Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 09.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA TOLGA ÇANDAR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde kötü bir sesle hitap edeceğim size ama kusura bakmayın, rahatsızlığımız nedeniyle.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) - Duyamıyoruz sizi.
TOLGA ÇANDAR (Devamla) - Duyamıyor musunuz? Bugün böyle, buna yapacağım bir şey yok, maalesef.
Sayın Başkan, konuşmama başlamadan önce, ne yazık ki, dünden beri Muğla'da çok şiddetli bir yağmur ve buna bağlı sel olayları yaşanmakta. Bu nedenle sahil kasabalarımızın büyük bir bölümü, Marmaris, Bodrum, Fethiye, Milas sel felaketiyle karşı karşıya. Aldığımız haberler çok iyi değil. Bütün Muğlalı hemşehrilerime geçmiş olsun diyorum. Umarım, daha önceki sel felaketlerinde göstermiş olduğunuz sabrı burada göstermezsiniz de yaraların sarılması konusunda daha duyarlı olursunuz diyoruz.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık üç buçuk yıldır bu çatı altındayız. Defalarca bu kürsüde geldik konuştuk birçok konuda. İnandık, bu çatı altında demokrasinin güvence altında olduğuna inandık. Parlamentoyu oluşturan ve halkımızın seçerek gönderdiği milletvekillerinin demokrasiye, parlamenter sisteme bağlılıklarına, siyasi partilerimizin parlamenter sisteme ve demokrasiye olan inançlarına hep inandık. Eşitlik, adalet ilkelerinin bu çatı altında, bu kutsal dediğimiz Meclis çatısı altında korunduğu düşüncesine, bu düşünceye inanmaya çalıştık. Doğrusunu isterseniz biraz romantik davranmışız çünkü uygulamalar -"Bir insanın ne düşündüğü değil, ne yaşadığı önemlidir." derler- hiçbir zaman söylendiği gibi olmadı ne yazık ki. Bugün üzerinde konuştuğumuz bu bedelli konusu da ne yazık ki halkımızın büyük bir bölümünde Parlamentoya olan güvenin bir kez daha sarsılmasına neden olmuştur.
Bedelli konusu bugünün konusu değil, bedelli konusu ta Osmanlıdan bu yana, sizin pek çok sevdiğiniz o Osmanlıdan bu yana uygulanagelmiş bir şey. Yani ne zaman devlet bütçesinde, hazinede bir boşluk oluşsa "Ver halkım, ver biz saray yapalım, ver biz yiyelim, ayakkabı kutuları var dolacak dolduralım." Cumhuriyet tarihinde yapılmış bütün endüstriyel tesislerimizin büyük bir bölümünü sattınız. Yani, bedelli askerlik noktasına gelene kadar buralardan tasarruf etseydiniz de bu insanlarımızı bu tür ikilemlerle yüz yüze bırakmasanız olmaz mıydı?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askerlik, Anadolu gençleri için çok farklı şeyler ifade ediyor. Yani, burada biz şimdi "Parayı bastır, gel, askerliği yap, tezkereni al git." diyoruz ama aslında iş öyle değil, anlamı farklı Anadolu'da. Askerlik, Anadolu çocukları için aslında bir okul kendini buldukları, özgürlüklerini buldukları, kişiliklerini buldukları. Mesela Anadolu'da birçok konuda "Hele bir askere gitsin gelsin çocuk da ondan sonra konuşuruz." Derler. Askerlik her şeyin başlangıcı "Askere gitsin gelsin, kızımızı ondan sonra verelim." derler, "Askere gitsin gelsin, işini ondan sonra kuralım." derler. Askerlik bir aşama, bir süreç. Böyle planlanıyor Anadolu gencinin yaşamı, iş kurması, evlenmesi, olgunlaşması. Her şey askerlikten sonraya bırakılıyor. Bizim halk edebiyatımız da bu "askerlik" kavramı üzerine o kadar çok örneklerle dolu ki yavuklusunu askere gönderen genç kızların yazdığı türküler, yavuklusu askerdeyken genç kızlarımızın yaşadıkları trajedileri konu alan türküler, o genç kızın bulunduğu coğrafyanın konumuna göre kör kuyulara atan genç kızlarımın yarattığı türküler, uçurumlardan kendini atan... Askerlik böyle bir kavram. Yani, bu kadar Anadolu gencinin hayatında, Anadolu insanının hayatında önemli olan bir kavramın içinin bu kadar boşaltılıp açıkçası insanların gözünün içine bakarak para bastırılıp satın alınabilecek bir kavram hâline dönüştürülmesinin ben çok da doğru olmadığını düşünüyorum açıkçası. Çünkü bu işten kaç kişi faydalanacak göreceğiz, ben çok büyük bir merak içinde bekliyorum. Kaç kişi böyle bir şey için, bedelli için müracaat edecek ve bu işten kaç kişi yararlanacak, bunu hep beraber göreceğiz. Peki, dışarıda kalan, bu parayı hiçbir şekilde veremeyen... Hangi ülkede yaşıyorsunuz? Anadolu'daki insanların ekonomik durumlarını bilmiyormusunuz? "14 bin lira-15 bin lira" diyor gruptaki arkadaşlarım. Tamam, belki en düşüğü ama bunu bile veremeyecek durumda olan o kadar çok insan var ki her hâlükârda bu yasa bir eşitsizliğin temsilcisi olacak. Yani burada daha önce de söyledik, defalarca söyledik: Bu Meclisin eşitsizlik üretmek gibi bir lüksü olamaz, bu Meclis bir eşitsizlik üretemez. Şimdi, bakıyorsunuz, bedelli askerlikten gelecek parayı savunma sanayisine aktaracakmış, saraya harcadığınız paraya aktarsaydınız ya, oraya, ayakkabı kutularına verdiğiniz paralara aktarsaydınız ya. Yani onlar olacak şey değil arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Halka sürekli "Ver, ver, ver..." Tamam da, biraz da siz tasarruf edin, insanlarımız da şaşırsınlar.
Değerli arkadaşlarım, bu Parlamentonun bu eşitsizlikleri üretebileceğini biz daha ilk geldiğimiz günlerde görmüştük. Biz burada kalktık... Bodrum'da inşaatlarına başladığınız doğa cenneti olarak gösterdiğim bir yere -bizim, buraları koruyalım, ülkemizin bu taraflarını koruyalım dediğimiz her şeye özellikle mi saldırıyorsunuz, bilmiyorum- burası bu kadar güzel bir yer dediğim yere şimdi otel yapmak için izin verdiniz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla günü gelince bunu da konuşacağız. Bunun sinyalini o zaman konuştuğumuzda Parlamentoda sizin sıralardan yükselen seslerden anlamıştık: "Ya, ne kadar güzel bir yer. Hadi bunu hep beraber el birliğiyle koruyalım." diyeceğinize, "Tolga Bey buranın adresi nedir?" "Anaa, ne güzel otel yapılır buraya." gibi çok zekâ dolu espriler yaptınız. Böyle bir esprinin yapılamayacağı... Bunları hazmedemiyoruz açıkçası. Bu Parlamentonun bu tür şeyleri üretme hakkı olmadığını düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Anadolu -biraz önce de söylediğimiz gibi- ne yazık ki taa Osmanlıdan bu yana eşitsizlik üretmiş, bu konuda eşitsizlik üretmiş ve üretmeye devam ediyor. Osmanlıda demiş ki: "Ben gitmek istemiyorum askere." "Paran var mı?" "Param var." "Gönder bir adamını, beş yıl senin yerine yapsın kardeşim, sen de ona bak." "Olur." demiş. Bedelliyi böyle başlatmışlar. Bundan bu yana değişen de çok fazla bir şey yok açıkçası. Bugün, o Silahlı Kuvvetlere... Biraz önce söyledi arkadaşım, vallahi benim de içim el vermiyor açıkçası. Silahlı Kuvvetlere olan -toplumun büyük bir kesiminde olduğu gibi, eskisi gibi- bizim güvenimiz sarsıldı. Çünkü Silahlı Kuvvetler kendi en seçkin komutanlarını, en seçkin yönetim kadrolarını gözlerini kırpmadan... O kadar değerli insanları "Balyoz" diye, "Ergenekon" diye, işte, "Askerî Casusluk davası" diye cezaevlerinde yatırdınız, ailelerini perişan ettiniz. Şimdi, bu Silahlı Kuvvetlerin şeyi için para toplayacakmış, genç kardeşlerimizden para istiyorsunuz. Vallahi bende yok, olsa... Olsa vereceğiz de bende yok. Açıkçası, olsa da ben böyle bir yasanın, böyle bir eşitsizlik doğuran bir yasanın parçası olmak istemem. Kendi şeyimi söyleyeyim, grupla birlikte nasıl... Ama içim elvermiyor açıkçası, böyle bir eşitsizliğe "Evet." demeye benim vicdanım elvermiyor.
İyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)