| Konu: | Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Soma ve Ermenek'te meydana gelen kazalar başta olmak üzere madenlerde işçi sağlığı ve güvenliğini göz ardı ederek kazaların önüne geçmediği ve maden işletmelerinde emek sermaye dengesini sermaye lehine dönüştürerek genel piyasa dengesini bozduğu iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/41) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 09.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Halkların Demokratik Partisinin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız hakkında verdiği gensoru üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Aslında kurguyu yaparken farklı yapmıştım fakat Faruk Bey'i dinledikten sonra, konuşmasının bir bölümüne yürekten katılıyorum -çok eskiden de tanıdığım için, doğru şeyleri söyler ve çekinmez- iki konuda Enerji Bakanına öylesine şeyler söyledi ki "Bu işin sorumlusu sensin." dedi. Bence Enerji Bakanı Taner Yıldız bunu anladı. Dedi ki: "Aşırı üretim." Biz muhalefet olarak söyleyebiliriz ve bunu da kale almayabilirsiniz, muhalefetin görevi eleştirmektir, eleştirdiği için de "Tabii, bunlar böyle yapacak." dersiniz ama kendi Bakanınız size "Ey Enerji Bakanı, ey Türkiye Kömür İşletmeleri, siz Soma'daki maden faciasında, oradaki üretimle ilgili bir firma bırakmış diğer firma başlamış, bir firmanın ürettiğinin 7 kat fazlasını üreten bir firmada bu üretim artışıyla ilgili tedbir almıyor iseniz o zaman sorumlu sizsiniz." diyor. İkincisinde bir şey daha söyledi Faruk Bey, doğru söyledi: "Üç yıl önce değiştirdik biz hizmet alımıyla ilgili olayı." Sizin iktidarınız yaptı. Neydi hizmet alımı? Redevansı söylemiyorum, hizmet alımıyla ilgili kanunun 2'nci maddesi "Asıl işi hizmet alımıyla yapamazsınız. Güvenlikle ilgili bir sorun var ise işletmede hizmet alımını yapabilirsiniz, temizlikle ilgili bir sorun varsa hizmet alımı yapabilirsiniz ama siz kömür üretimini hizmet alımıyla yapamazsınız." diyor. Kim diyor bunu? Sizin çıkardığınız yasa diyor. Siz, peki, bunun arkasından dolanarak... Burada, bu insanların aşırı üretime zorlanmasıyla ilgili, bu insanların hizmet alımıyla çalıştırılmasıyla ilgili tedbir alma görevi Sayın Enerji Bakanı sizde değil mi? Bunu kim söylüyor? Faruk Bey söylüyor. Teşekkür ederim Faruk Bey'e. Bir Bakanınız, bir Bakanınızın yaptığı yanlışı açıklıyor. Siz ne dediniz, ne söylediniz? Yani ben sizin çok zeki, akıllı olduğunuzu biliyorum, vicdanlı olduğunuzu da biliyorum. Peki, buradaki Soma'da... Park Holding işletirken Park Holding size demedi mi, TKİ'ye raporlarını yazmadı mı? "Bu işletmede eğer yatırım yapılmaz ise istenilen düzeyde finansla teknoloji getirilmez ise Eynez kömür ocağında yapılacak olan kömür çalışmalarında, kömür çıkarmalarında ciddi tehlikeler bekliyor. Bu tehlikeler karşısında biz Park Holding olarak Holdingimizi riske etmeyiz; TKİ olarak size de öneriyoruz, siz de kendinizi riske etmeyin." dedi; 2006-2007'deki Park Holdingin size verdiği rapor böyle. Peki, siz ne yaptınız? Siz bunun hiçbirini dinlemediniz. Soma AŞ'ye getirdiniz, dediniz ki... İhaleyi kendiniz hazırladınız, hizmet alım usulüyle redevansın arkasından dolaşarak hizmet alımıyla getirdiniz, burada ihaleyi Soma AŞ'ye verdiniz.
Daha birinci yıl, Park Holdingin burada 300 bin ton kömür ürettiği yerde, 2010 yılında 2,5 milyon tona çıktınız. Siz, Enerji Bakanı olarak bu konuları hepimizden daha iyi biliyorsunuz Taner Bey; bu işletmede ne oldu, bu ocakta ne oldu, ne kadarlık yatırım yapıldı ki üretim 7 kat yukarıya çıktı? Park Holding raporunda diyor ki: "Ben 30 trilyonluk yatırım yaptım, beceremedim, ayda benden 1,5 milyon ton kömür istediniz, ben ancak size 300 bin tonunu verebildim." Bir sihirli el geliyor, Soma AŞ buraya geldiği günden sonra altı ay içerisinde üretimi 7 kat yukarıya çıkarıyor. Peki, siz bunu araştırmak yerine neyi söylediniz, neyi konuştunuz? Dediniz ki: "Gördünüz mü bak, biz ne kadar iyi işletmeciler buluyoruz, 130 dolara imal ettiğimiz, 130 dolara çıkardığımız kömürü şimdi 23,80 cente çıkarıyoruz." Kendinizi kandırdınız, kendinizi kandırdınız çünkü 130 dolara mal edilen bir şeyin 23,80 cente çıkması mümkün müdür? Yani şöyle bir örnek vereyim: Kasapta kuzu eti asılı, normal kuzu etinin değeri 30 lira, 35 lira; size 10 liradan kuzu eti verecekler. E, ucuz etin suyu da kara olur. 301 insanımızın da hayatı gitti. Bunların hepsini konuştuk, görüştük. Yıllar içerisinde, burada beş yıl içerisinde üretim artışlarına baktığınızda neyle övündünüz? Dediniz ki: "Biz bu işi çok iyi biliyoruz. Bu işin dâhisiyiz biz. Hizmet alımıyla ilgili zarar eden TKİ'yi kâr eder duruma getirdik." Kaç para kâr ettiniz? Yani gerçekten, Türkiye Kömür İşletmelerinin; 2009, 2010, 2011, 2012, 2013 yıllarında zarar ettiğini söyleyen TKİ'nin kârı ne kadardır? 2,3 katrilyondur arkadaşlar, eski parayla. Zarar eden bir TKİ'nin veya zarara yakın bir TKİ'nin, bir sihirli değnekle, bir anda, beş yıl içerisinde üretim zorlamasıyla, iş sağlığı ve iş güvenliğinin alınmadığı bir ocakta, sermaye-siyasetçi ilişkisinden kaynaklanan bir dayanışmayla üretimini 7 katına çıkardınız ve 2,3 katrilyon kâr ettiniz. Haklıdır Faruk Çelik, o da diyor ki şimdi size: "Bu kadar üretimi artırdınız, bu kadar parayı kazandınız. O zaman, buranın iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili, o insanların yaşamlarıyla ilgili sorumluluğunuz nerede? Sorumluluğunuzu yerine getirip de bu kazancın bir kısmıyla oraya teknolojiyi getirerek, oradaki madenlerde iş sağlığı ve iş güvenliğini sağlayarak bu insanlarımızın canını kaybetmesine mani olamaz mıydınız?" Bizi bırakın, biz Manisa'nın 3 milletvekili gelmişiz, burada araştırma önergelerini vermişiz, bunlar muhalefetin, reddetmişsiniz. Tamam ama kendi arkadaşlarınız ne diyor?
Şimdi, bakın, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Araştırma Raporu: 11'inci Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, 2011 yılında, Türkiye'deki madenlerle ilgili ciddi tehlikeyi görmüş ve bununla ilgili de Devlet Denetleme Kurulunu görevlendirmiş, bütün madenler incelenmiş ve bu madenlerle ilgili eksikler ortaya konulmuş. Herhâlde Sayın Taner Yıldız'a da bu rapor gelmiştir.
Şimdi, bu raporda ne yazıyor? Bu rapor bugünü yazıyor. Yani, araştırma komisyonuna bile gerek yok, Sayın Cumhurbaşkanının Devlet Denetleme Kurulu 18 maddelik önerilerde bulunmuş, demiş ki: "Eğer siz Türkiye'deki maden işletmeciliğiyle ilgili bu tedbirleri almaz iseniz bilin ki önümüzdeki günlerde 77 milyonun gözyaşlarıyla karşı karşıya kalabiliriz." Sayın Cumhurbaşkanının Devlet Denetleme Kurulu Raporu'ndan hemen 18'ini okumayacağım ama 7-8 tanesini okuyacağım:
"1) Taşeronluk, alt işverenlik uygulaması kalkmalı."
Değerli arkadaşlarım, bir daha söylüyorum;3) Taner Bey dinlerse, biliyordur zaten.
"1) Taşeronluk, alt işverenlik uygulaması kalkmalı.
2) Kazanın asıl sebeplerinden biri olan üretim zorlaması dikkate alınmalı.
3) Kamu birimleri denetimlerinin etkisizliği.
4) Risk değerlendirmesi yapılmaması.
5)Geçmiş kazalardan ders alınmaması.
6) Delme, patlatma işlemlerindeki düzensizlikler."
Hani, hep söylüyoruz ya karbonmonoksit gazları yüzde 10 oksijen olduğunda ancak iş yapar, sıfır oksijende iş yapmaz, onun için oksijen maskeleri olması gerekli diyoruz. 2011 yılında zaten Sayın Cumhurbaşkanımız onu koymuş buraya, diyor ki: "Çalışanlarda oksijen maskesi bulunmaması, gaz izleme ve ikaz sistemlerinin yetersizliği, havalandırma yetersizliği, nefeslik-kaçamak yoluyla ilgili yetersizlikler..." Devam edip gidiyor.
Sayın Enerji Bakanım, burada hepsi yapılmış. 2011 yılından bu yana siz bu Sayın Cumhurbaşkanının görevlendirdiği Devlet Denetleme Kurulunun raporunu ciddiye mi almadınız, yoksa Cumhurbaşkanlığı makamını -içinizdeki tartışmalardan- o günkü Cumhurbaşkanını muhalefet olarak, paralel yapı olarak görüp de bu söylediklerine mi inanmadınız? (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Muhalefetti o zaman.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Plan ve Bütçeden sonra cumaya beraber gittiler.
HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, 1983-2003 yılları arası yani teknolojinin daha geri olduğu -hani sizin hep bir miladınız var ya 2003- yirmi yıl içerisinde bu ülkede 499 evladımız maden kazalarında hayatını kaybetmiş. Rakam yüksek, gerçekten yüksek. Yirmi yılda 499 vatandaşımız emeğini ve alın terini madenin içerisinde bırakmış, canını da teslim etmiş. E, siz teknolojik çalışıyordunuz, siz doğru çalışıyordunuz, dünyadaki teknolojileri biliyordunuz. Peki, sizin on yıl içerisinde ne olmuş, maden kazalarında kaç arkadaşımız hayatını kaybetmiş? En son Osmaniye'de ve Zonguldak'takini sayar isek 1.431 arkadaşımız on yıl içerisinde hayatını kaybetmiş.
Ama ben inanıyorum size, sizinle altı gün geçirdim ben Soma'da, gözyaşlarınız da doğruydu sizin, üzüntünüz de doğruydu sizin, hiç tereddüt etmiyorum ama bu koltuğa bağlayan ne sizi? Niye direniyorsunuz yani muhalefet böyle söylüyor diye mi direniyorsunuz? Ne olur kafanızdan çıkarın bunu. Söylediğimin hepsi ortada. Sizin, bu "23 dolar" dediğinizde de, "130 dolar" dediğinizde de, buradaki iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili alınmayan tedbirlerde de yüreğinizin sızladığını biliyorum. Ben altı gün kaldım, hâlâ daha uykuma giriyor, samimi söylüyorum. Dün akşam oğlum orada çalışıyormuş... Düşünebiliyor musunuz? İnanın, psikolojisi bozulur insanın ve bozuldu. Bütün milletvekili arkadaşlarımla beraber orada Sayın Taner Yıldız da hiç uyumadan yirmi dört saat kaldı ama bu, sorunu çözmüyor ki; bu, sorunu çözmüyor.
Ne yapacağız? Hangi koşullarda siz o koltuğu bırakırsınız? Yoksa, o koltuğu siz bırakmak istiyorsunuz da sizin anlayışınız, AKP anlayışı -özür dilerim, AKP anlayışı demeyeyim- padişahın anlayışı sizin buraları bırakmamanızı mı gerektiriyor?
Aslında dünün Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı size atfen çok ağır bir laf da söyledi, dedi ki: "Ermenek'teki kazada işverenler suçludur. Bundan sonra bu işverenlerin hesabını göreceğiz, soracağız." Neden? "İşçiler öğle yemeğini madende yedikleri için hayatlarını kaybettiler. Eğer madenciler, çalışanlar öğle yemeğini 1.000 metre aşağıda yemeseydi kurtulacaklardı." dedi. Siz niye gittiniz, Işıklar'da madenin altında yemek yediniz işçilerle, neden yediniz? Yani, bir bakan bundan bir yıl evvel, bir buçuk yıl evvel gider de madende 1.500 metrede, 1.000 metrede işçilerle yemek yerse dışarıdaki diğer maden ocakları sahipleri bakanın yemek yediği yerin altında işçilerine yemek yedirmeyi kendine hak saymaz mı? Cumhurbaşkanınız, Sayın Taner Yıldız'a o işverenlere söylediğinin bir kısmını söylüyor.
Şimdi, arkadaşlar, konunun ikiye ayrılmasında yarar var. Bir: Ticareten para kazananlarla ilgili yapılacak olan yaptırımlar. Bugün Soma AŞ gibi, Uyar Madencilik -uyumaz madencilik- gibi yani ticareten buradan para kazananlarla ilgili yaptırımlar var, onlar devam edecekler, hukuk onların peşini bırakmayacak, hukuk gerekli olan dersi verecek.
İki: Bunun bir de siyasi sorumluluğu var. Eğer "Hayır, kardeşim, nereden çıkardın siyasi sorumluluğunu, biz sadece yakalanan kısrak harman döver cinsinden orada kim varsa, ticareten parayı kim kazandıysa onun ensesinde patlatırız tokadı, pişiririz bozayı." diyor iseniz 2 katrilyon 300 trilyon da siz kazandınız, bunun siyasi sorumluluğu kimde?
Bakınız, gelişmiş ülkelerde olanları söylemiyorum yani gelişmiş ülkelerde bir bakan kırmızı ışıkta geçer ise o bakan istifa ediyor; öyle bir kültürü var, öyle bir eğitimi var. İngiltere, Fransa, Almanya, Amerika... Ben oralardan bahsetmiyorum. Güney Kore'de, 27 Nisan 2014'te 300'den fazla yurttaşın ölümüyle sonuçlanan feribot kazası sonrası kazayı önleyemediği için Güney Kore Başbakanı istifa ediyor. Kosta Rika'da 5 kişinin yaşamını yitirdiği köprü çökmesi sonrası Gonzales istifa ediyor. Macaristan'da 4 kişinin öldüğü tren kazası sonrası Ulaştırma Bakanı istifa ediyor. Güney Pasifik ülkesi Tonga'da... Hani hep diyoruz ya "Türkiye atladı, gitti, uçtu." diye, herhâlde Tonga'nın önündeyiz, değil mi? Önünde olduğumuza göre... Tonga'da 2009'da 93 kişinin öldüğü bir gemi batması sonucu Hükûmetin inceleme başlatmaması üzerine Ulaştırma Bakanı istifa etti. Son olarak, Letonya'da 2013'te bir alışveriş merkezinin çatısı çöküyor, 54 vatandaş hayatını kaybediyor, Başbakan "Siyasi sorumluluğu üstleniyorum ve Başbakanlık görevimden istifa ettiğimi duyuruyorum." diyor ve görevinden istifa ediyor.
Sayın Bakanım, Allah'ınızı severseniz ne istifa ettirir sizi, ne olursa istifa edersiniz? Ne olursunuz, beni bir muhalefet olarak görmeyin, bir şey soruyorum: Ne olursa istifa edersiniz? Yani, o zaman, sizin istifayla ilgili kafanızda hiçbir şeyin olmadığı ortaya çıkıyor ama ben böyle düşünmüyorum; siz de benim gibi uyumuyorsunuz, siz de çocuğunuzun oraya girip de çalışmasını asla kabul etmezsiniz. Onların hepsi bizim çocuklarımız. Makamlar, mevkiler gelip geçici. Ne kadar zamanınız var, ne kadar zamanımız var? Bugün buradayız, yarın başka bir taraftayız. Bunların hepsini düşünmek gerekli. Bunları düşünmediğimiz zaman, eğer sadece iktidar ve muhalefet anlayışı içerisinde iddia ve öfkeyle bu işleri yapmaya kalkarsak bir adım mesafe katedemeyiz. Bu söylediğim üçüncü dünya ülkeleri. Bu ülkelerde bunlarla ilgili her şeyi yapmışlar.
Hatırlar mısınız, size şurada Taner Bey bir şey söyledim, geldim, yalvardım, dedim ki: "Ne olur, Soma'da ticaret-madenci ilişkisine siyaset ve milletvekilleri karışmasın." Hatta isim verdim. Dedim: "Bakınız, burada farklı bir şey var." Uyar Madencilikte 9 arkadaşımızın can verdiği zaman söyledim. Şu koltukta, hemen grup başkan vekilinin arkasında "Rica ediyorum, burada acılarla karşılaşabiliriz. Her ikimizin de yüreği aynı, siz AKP'li, ben CHP'li, diğeri MHP'li olabilir ama yüreklerimizde insan sevgisi var." dediğimde siz de dediniz ki: "İlgileneceğim Hasan." Orada o işlerle ilgili hangi milletvekilinin bu işlerin içerisinde olduğunu, hangi milletvekillerinin bu anlayışta olduğunu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum.
Şimdi, bin sayfalık bir rapor yazdık, Soma Komisyonu... Yani, bunu ancak maden mühendisliği fakültesine götürürsünüz; bu, orada o üniversite öğrencilerinin işine yarar. İçinde bir tane "TKİ" yok, içinde Enerji Bakanlığıyla ilgili bir tane bilgi yok. Top çevriliyor, gol atmak yok, top çevriliyor.
Değerli arkadaşlar, bu Komisyon niye kuruldu? Sayın Cumhurbaşkanı, 11'inci Cumhurbaşkanı 2011'de yazacak. Bugün, bu Komisyonun içerisinde bile söylenemeyenleri o gün söyleyecek. Bu Komisyon birilerini koruma, birilerini kollama, birilerini aklama pahasına böyle bir işin içerisine girecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yazık bu kadar masrafa!
HASAN ÖREN (Devamla) - Yapmayın arkadaşlar! Ben sizden bunu bekliyorum -altı ayınız var- kim ne söylerse söylesin Türkiye'de bir geleneği başlatırsınız. Bu Cumhuriyet Halk Partili de olsa, MHP'li de, HDP'li de olsa, AKP'li de olsa bu geleneği -Tonga'da başlatıyorlarsa, Kosta Rika'da başlatıyorlarsa- ne olur siz burada başlatın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) - Başlatın, bundan sonra da artık sizin arkanızdaki bürokratların hepsi şunu bilsinler: "Eğer bizim yapacağımız hatalardan sonra..." Müsteşarınız da bilsin, TKİ Müdürünüz de bilsin, bütün herkes bilsin, "Yaptığımız hatalar sonunda Bakan giderse biz de gideriz." anlayışını kafalarına yerleştirsinler. (CHP sıralarından alkışlar) İş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili, insan yaşamıyla ilgili bütün tedbirlerin alınmasını birlikte hak edelim.
Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)