| Konu: | 176 Sayılı Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 04.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi 1995 uygun bulunduğuna dair kanun üzerinde görüşlerimi açıklayacağım.
Değerli milletvekilleri, şimdi, biz, burada, gerçekten, ILO'nun 176 sayılı Sözleşmesi'ni yani Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi'ni onaylayacağız Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak.
Şimdi neyi onayladığımızı bilmemiz açısından, ben, bu sözleşmenin Türkiye'deki işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda Hükûmetin, iş verenlerin ve çalışanların hangi yükümlülük altına girdiklerini anlatacağım. Aslında bu anlaşma 1995 yılında imzalandığı için anlaşmanın adına "Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi 1995" denilmiş.
Değerli milletvekilleri, bu anlaşmanın kapsamı, işçilerin madencilikte karşılaştığı tehlike ve risklerle ilgili olarak sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınması ve uygulanmasını içermektedir. Sözleşmenin kapsamı ise tüm madencilik faaliyetlerini kapsıyor, yer altı ve yer üstü madencilik işletmelerini kapsıyor ve yine, madencinin ihzaratı dâhil, hazırlığından üretim aşamasına kadar bütün faaliyetleri kapsıyor, yine inşaat tünellerini kapsıyor ve güvenlik ve sağlık...
Madenlerin işletilmesine ilişkin bu sözleşme üç grup için sorumluluk ve görev getiriyor. Sorumluluk getirdiği, yüklediği gruplar: Bir, hükûmetler; iki, işverenler; üç, çalışanlar. Özellikle ikisi çok önemli yani Hükûmet ve işverenlere yüklenilen sorumluluklar çok önemli.
Hükûmetin üç önemli görevi var bu sözleşmeye göre: Birinci görevi, madenlerde sağlık ve güvenlik konularında uyumlu bir politikayı geliştirmek ve bu politikayı uygulamak. Yalnız değerli milletvekilleri, neyi imzaladığımızı, neyi onayladığımızı bilmemiz lazım. Hükûmetler madencilikte politikaları geliştirirken sendikalara ve işverenlere danışmak zorundadırlar. Yani, Hükûmet, kendisine sözleşmenin getirdiği bu madencilikte sağlık ve güvenlik konusunda bir uyumlu politika tespit ederken işverenlere ve sendikalara danışarak bunu yapmak zorundadır.
Hükûmetlerin ikinci görevi, sözleşme hükümleri için uygulanacak kanunları, kuralları, ilkeleri, sirkülerleri çıkarmak; işverenlere ve işçilere kanunları uygulamasında, uymasında yardımcı olmak.
Hükûmetlerin üçüncü görevi, kanunu yürütmek için teftiş kurulunu oluşturmak, maden sağlık ve güvenliğiyle ilgili yetkili makamı oluşturmaktır. Bu yetkili makam, bu sözleşmeye göre oluşacak yetkili makam maden sağlık ve güvenliği konusunda uğraşan tek resmî makam olacaktır. Yani, bu sözleşmeye göre oluşturulacak yetkili makam madencilik sağlığı ve iş güvenliğinde tek yetkili makam olacaktır.
İşverenlerin sorumluluğuna gelince, işverenler madenlerden sorumludur yani madencilik işinden işveren sorumludur. İşverenin işi madenleri güvenli kılmaktır arkadaşlar. Madenlerle ilgili her türlü güvenlik önlemlerini almak görevi işverenlerindir. Sözleşmenin 7'nci maddesi açıkça "İşverenler kontrolleri altındaki madenlerde sağlık ve güvenliğe yönelik riskleri gidermek veya en aza indirmek için gerekli tüm tedbirleri alacaktır." demektedir. Burada işverenlerin... Bu süreçte iki tane süreç var. Birincisi, risk değerlendirmesi. Bu risk değerlendirmesi de iki süreci kapsıyor arkadaşlar. Birisi tehlikenin bertaraf edilmesi yani tehlikenin değerlendirilmesi. Bunun için öncelikle tehlikenin tanımlanması gerekiyor ve risklerin değerlendirilmesi gerekiyor ve tehlikenin kaynağında yok edilmesi gerekiyor ve tehlikenin kaynağında yok edilmesi için gerekli tedbirleri almak işverenin görevidir. İşveren bunları yapamıyorsa işte güvenli sistemleri tasarlama yoluyla riskleri en aza indirmelidir. Yani tehlikeyi bertaraf edemiyorsa, Recep Özel, işveren, riski en azından bertaraf etmelidir.
Bu adımları birer birer yerine getirdikten sonra ancak işveren burada koruyucu ekipmanı önerebilir. Yani koruyucu ekipman en son önerilmesi gereken ekipmandır. Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum: Hani, efendim, maskesi yoktu, bilmem nesi yoktu; bunlar en son olması gereken şeyler. Sağlık ve güvenlik jargonunda güvenlik hiyerarşisini oluşturmak zorundadır. Hiyerarşinin en tepesinde yapılacak ilk iş tehlikenin giderilmesidir, en son iş ise kişisel korunma ekipmanının önerilmesidir.
Yine, değerli milletvekilleri, ILO'ya göre, kişisel koruyucu ekipman en son çözümdür. Kişisel koruyucu ekipman verilmeden önce tehlikeyi tamamen gidermek ve madenin çalışılabilir bir güvenli alan hâlini oluşturmak, riski kaynağında kontrol etmek gerekir. Burada işçilerin hakları da vardır, bu sözleşmede madde madde işçilerin hakları da sayılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüde çok defa söyledim, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda kazaların en az olduğu, minimum olduğu ülkelerde sorumluluk sıralamasında, sorumluluk silsilesinde birinci sırada devlet vardır, ikinci sırada işveren vardır, üçüncü sırada çalışanlar yoktur. Bir iş yerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda tedbir alma yükümlülüğü mühendisin ya da çalışanların değildir, bu tedbir alma yükümlülüğü işverenindir. Ancak tedbir alınıp alınmadığını denetlemek ve alınan tedbirleri uygulatmak görevi hükûmetindir. Ve şimdi onaylayacağımız bu ILO sözleşmesiyle Hükûmet daha çok sorumluluk altına girmektedir.
Ama değerli milletvekilleri, daha önce Maden Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin bir tasarı Bakanlar Kurulunda görüşüldü, fakat Soma'da meydana gelen kaza nedeniyle o tasarı çekildi. Sayın Bakanım burayı dinlerlerse hiç olmazsa Bakanlar Kurulunda bu konuyu dikkate getirir. Şimdi, Soma nedeniyle çekilen Maden Kanunu tekrar gündeme getirildi ve bu konuda en uzman görüş sahibi olan Türkiye Maden Mühendisleri Odasının görüşü dahi alınmadı ve kendilerine göre bir tasarı hazırladılar. Bu tasarıda MİGEM devreden çıkıyor, madencilikteki fennî nezaretçi kurumu kaldırılıyor, madencilikte iş sağlığı ve iş güvenliği âdeta özelleştiriliyor, piyasaya veriliyor -tıpkı yapı denetim şirketleri gibi- ve ondan sonra da güvenliği sağlayacağı söyleniyor. Bir yandan ILO'ya ilişkin bu sözleşmeleri imzalıyoruz ama öbür yandan da ILO'ya aykırı olan bir kanun düzenlemesi yapmaya kalkıyoruz.
Değerli milletvekilleri, her zaman söylediğim gibi bir kez daha söyleyerek bu kürsüden ayrılıyorum: Ermenek ocağında meydana gelen kazada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı MİGEM asli kusurlu olarak tespit edilmiştir bilirkişi raporuyla. Bu bilirkişi raporunu alan savcı, bu raporda kusursuz olduğu açıkça ifade edilen mühendisleri tutuklamıştır, hem de tutuklama koşulları olmadığı hâlde ve bilirkişilerin asli kusurlu olarak tespit ettiği Maden İşleri Genel Müdürlüğü hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır. Soma Komisyonunda Maden İşleri Genel Müdürlüğü sunum yaptığı zaman -Komisyon Başkanımız, meslektaşım Sayın Ali Rıza Alaboyun da oradaydı- o görevli suyun nereden geldiğini dahi haritadan gösterememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - İşçilerin nerede çalıştığını dahi gösterememiştir çünkü kendilerinin elinde de imalat haritası yoktur.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)