GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşları tarafından, engellilerin ve engelli yakınlarının karşı karşıya oldukları sosyolojik ve psikolojik sorunların (10/207); Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşları tarafından, engelli vatandaşlarımızın sorunlarının (10/358); Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve arkadaşları tarafından, zihinsel engelli bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen hizmetlerin nitelik ve yeterlik bakımından (10/826); İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları tarafından, engelli vatandaşların sorunlarının (10/1151); araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:22
Tarih:03.12.2014

DEMİR ÇELİK (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Halkların Demokratik Partisi adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Öncelikle, engelsiz, sınırsız, özgür yarınlar dileklerimi ileterek bütün engelli kardeşlerimi, vatandaşlarımı saygı ve sevgiyle selamladığımı ifade etmek istiyorum.

Değerli Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; nüfusumuzun yüzde 12'sine tekabül eden bir sayısal çoğunluktan bahsediyoruz. Dünyada da yaklaşık yüzde 15'lere tekabül eden, yarın öbür gün bizim de karşılaşabilme ihtimalimizin ve olasılığımızın yüksek olduğu engelli olma, toplumumuzun bir hakikati, bir gerçekliğidir. Bu hakikatin kendisine dair çözüm parametrelerini aramak, yoğunlaşmak her şeyden önce de yasama faaliyetini yürüten biz Meclisin görevidir ama gelin, görün ki yarattığımız devasa ölçekteki kent ve iktidar hastalığı bu alanı da kuşatan, tahakkümü altına alınan bir noktadan soruna yaklaşmıştır. Onları eşit, özgür vatandaş olarak görmek yerine, haklarıyla birlikte bireysel ve kolektif hak sahibi olması anlayışıyla yaklaşmamız gereken bir kesim olmasına rağmen, ötekileştirdiğiniz, aykırı gördüğünüz, baskıladığınız ve yok saydığınız bir çoğunluk olmaya da devam ediyor.

Engelliler kardeşimizdir, annemizdir, babamızdır, zaman olduğunda çocuğumuzdur, kapı komşumuzdur, hemşehrimizdir, dokunabileceğimiz arkadaşımızdır, birlikte yaşamı paylaşacağımız geleceğimizdir. Geleceğimizi görmezlikten gelerek, onları ötekileştirip sorunlarına duyarlılık göstermemek her şeyden önce vicdani değil, hukuki değil, insani değil. İnsani, vicdani sorumluluğun yüklenilmesi gereken bir çerçeveden, pencereden soruna yaklaşmak bu manada biz toplumun, bu toplumun yasama faaliyetini yürüten Meclisin görevidir. Ama, Meclis, sadece ve tek başına bu soruna değil, her sorunda olduğu gibi buna da pragmatist yaklaşıyor, fırsatçı yaklaşıyor. Oranın, iktidarına, Hükûmetine ve geleceğine nasıl yarar getireceğinin hesabıyla oy deposu olarak yaklaştığından yoksul bırakarak, muhtaç bırakarak ama iradesini teslim alacak bir noktada karnını doyuracak bir kısım iyileştirmelerle onun geleceğini, özgürlüğünü çalan bir noktadan soruna yaklaştık, yaklaşıyoruz. İşte aşılması gereken temel problem bu. Engelli -fiziksel olabilir, ruhsal olabilir- engelliyle üretime, değişime ve dönüştürme faaliyetlerine aktif katılmak istiyor. O da sizin gibi, benim gibi eşit, özgür vatandaş olmaktan ileri gelen haklarıyla bu ülkenin yönetişim ilişkilerine dâhil olmak istiyor. Ama, yasalarımız, Anayasa'mız buna yol açmadığından, imkân vermediğinden de onlar evlerinin dört duvarına hapsedilmiş kişilikler olarak yaşamlarını sürdürmek talihsizliğiyle karşı karşıya kalıyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engellilerin yaşamda ve toplumsal alanda karşılaştıkları sorunlarını şu başlıklar altında aktarırsam sanırım biraz meramımı anlatmış olurum. Öncelikle, katılım: Toplumumuzun yüzde 12'sine tekabül eden bu sayısal çoğunluk yönetimin yasama faaliyetinde yok, yürütmede yok, yargıda yok; kent ve kentsel yönetimlerde yok, yerel yönetimlerde yok; bütçesini hazırlayamıyor; Mecliste, yönetimde ve bütçede demokratik katılımcılığın anlayışı olarak doğrudan demokrasinin parçası olmasından kazandığı haklarını icra edemiyor. O, ne kentte var ne ülkede var ne ülkenin yönetişiminde var. Demokratik katılımcılıktan yoksundur. Biz siyasal vesayetin rızası ve öngörülerine mahkûm bir hak gasbıyla karşı karşıyadır.

Sağlık: Ana dilde parasız, nitelikli bir sağlık hizmetini alabiliyor mu engellilerimiz? Hayır. Sosyal güvenlikten yoksundur. Devletin, açlığını terbiye etmeye hizmet edecek, asgari ücretin üçte 1'ine tekabül edebilecek bir kısım koşullara kavuşturulmasıyla yetinmesi telkin edilmiştir, dayatılmıştır. Sosyal güvenlikten yoksun olduğu için parasız ana dilde sağlık hizmetlerini de alamıyor. Birçok fiziksel engelli kardeşimiz, vatandaşımız protez ya da engelli aparatlarının pahalılığı karşısında çaresizlikler yaşıyorlar. Onlar, satın alabilme gücünden yoksun olmanın ötesinde, sosyal güvenlikten de yoksun oldukları... Ama sosyal güvenliğe sahip olsalar bile sosyal güvenliğin aparatları ve protezleri karşılamayan, medikal ve benzeri bir kısım taleplerini karşılamayan anlayışının da mağdurları olarak yaşamlarını sürdürmek zorundalar. O nedenle de eşine dayanan, çevresinin olanak ve imkânlarından yararlanan, bazen yarı aç, yarı tok hâline rağmen kendi katkılarıyla karşılamak zorunda oldukları bir durumla karşı karşıyalar.

Eğitim: Engelli vatandaşlarımızın yüzde 22'sine yakını hiç eğitim almamış, yüzde 40'ı ilkokul, bilemediniz lise ve dengi eğitime sahip iken diğerleri üniversitenin kapısını görememiş insanlarımız. Eğitim ana dilde, parasız, nitelikli olmalıdır. Ana dilde, parasız, nitelikli eğitim almayan engellilerin engelli hizmetlerinin üretilmesi faaliyetinde devlet gerekli görevini, sorumluluğunu yerine getiriyor mu? Hayır. Öncelikle demokratik katılımcılıktan yoksun bırakıyor, sağlık hizmetlerini adil almaktan yoksun bırakıyor, eğitim hizmetlerini karşılamakta gerekli duyarlılığı göstermiyor; devlet, aynı zamanda kamu hizmetlerinden de bu vatandaşlarımızı, kardeşlerimizi yoksun bıraktırıyor.

Yerel yönetimlerimizin imar mevzuatından yerel yönetimlerin kendisine, oradan yasama faaliyetine gelince kadar engellilerin yaşamını kolaylaştıran, onların yaşam içerisinde kendi ayakları üzerinde durma koşullarını ve olanaklarını sağlayan bir noktadan soruna yaklaşmamışız. Devasa mabetler yaratmışız kentlerimizde; İstanbul'da, Ankara'da ya da İzmir'de, Adana'da. 10'larca katlı binaların lüks şaşaalı katlarına ulaşabilmenin engelliler için de bir hak olduğunu unutmuşuz. O devasa mabetlerin tapınaklar hâline geldiği kent ve iktidar hastalığıyla toplumun tümü olduğu gibi ekseriyeti de engellileri engelleyen, öteleyen, baskılayan bir noktadan soruna yaklaşmıştır.

Engellilerin bu manada kamu hizmetlerinden yoksunluğu da yine devletin, yasama faaliyetinin bir ayıbı olarak kendini gösteriyor. Hükûmet sürekli demokratik çözümden bahseder, demokratik çözümün olmasının şarta bağlandığının önemli parametreleri, ayakları olarak da kamu düzeninden bahseder. Kamu düzeni, sadece ve tek başına asayiş sorunu değildir, polisiye sorun hiç değildir. Kamu düzeni, toplumun kendi öz ihtiyaçlarını öz gücüne dayanak meşru, demokratik zeminde karşılamasının adıdır. Kamu düzeni, sadece ve tek başına inkâr değil, yasak değil, imha değil, ötekileştirme değil, irada kırma hiç değil. Kamu düzeni, Alevisi'nden Sünni'sine, Kürt'ünden Arap'ına, engellisinden normaline herkesin yasa ve Anayasa karşısında eşit, özgür vatandaş olma hakkıyla haklarını kullanmasını; kendisinin fiziksel, ruhsal, siyasal, kültürel iyi olma hâline erişiminin adıdır. Kamu düzenini böyle görmediğimizde ve kamu düzenine böyle yaklaşmadığımızda mutlaka kesimlerden biri, mutlu, iktidarı elinde tutmuş olmanın rehaveti ve rahatlığıyla toplumun ekseriyetini görmeyen, mağdur eden bir noktadan yaklaşmıştır.

İktidar AKP'nin elindedir. On iki yıldır kadını, genci, yaşlıyı, engelliyi, emekçiyi, yoksulu hiçe sayan politikalarıyla her gün iktidara ve merkezîleşmeye hizmet eden çalışma ve yasama faaliyetleriyle elbette ki kendisini kalıcılaştıran bir noktadan soruna yaklaşmıştır ama sorunlarımız; tarihsel, siyasal, kültürel, demokratik sorunlarımız -başta engellilerin olmak üzere- olduğu yerde çözümsüz olmaya devam etmiştir diyor ve umuyorum, bu 3 Aralığın birikmiş tarihsel, siyasal, sosyal, kültürel sorunlarımızı, ekonomik, demokratik sorunlarımızı meşruiyet üzerinden çözüme kavuşturacağımıza vesile olacağını diliyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)