| Konu: | Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 02.12.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifinin en önemli maddesine geldik.
Şubat 2014 tarihinde, hukukumuzda var olan ve uluslararası hukukta da var olan tutuklama, arama gibi tedbirlerle ilgili ölçeği ortaya koyan "makul şüphe" kavramını Türkiye terk etti, onun yerine "somut delile dayalı kuvvetli şüphe" kavramına geçti. Ne vardı, ne oldu da böyle oldu? Olan şuydu: 17-25 Aralık operasyonlarında bakanların çocuklarına, çocukların yatak odalarına, ayakkabı kutularına, bavullara, sırt çantalarına sıkıştırılmış milyon dolarlarla ilgili operasyon başladı. Bu operasyon, AKP hükûmetinin 4 bakanı, onların çocukları ve o dönemin Başbakanına kadar uzanıyordu. Ani bir telaş, büyük bir korkuyla AKP, zücaciye dükkânına girmiş bir fil gibi hukuk düzenini tarumar etmeye başladı. İlk olarak Adli Zabıta Yönetmeliği'ni değiştirdi, doğrudan bakanların, bakan kontrolündeki kişilerin bu dosyalara ulaşması sağlandı; içindeki delillerin ne olduğu belirlendi, muhtemel şüpheliler belirlendi, ondan sonra arkası arkasına operasyonlar geldi. Bu operasyonlardan -isimleriyle sıralamak istiyorum zamanı iyi kullanmak üzere- polisler darmadağın edildi, savcılar darmadağın edildi, hâkimler darmadağın edildi, bunların uygulayacağı hukuk kuralları darmadağın edildi. Ceza Muhakemesi Kanunu değiştirildi, İnternet Kanunu değiştirildi, HSYK Kanunu değiştirildi, torba kanunların içerisine bu operasyonu engelleyecek maddeler konuldu, bu hâlde züccaciye dükkânında kırılmadık dökülmedik bir şey kalmadı. İşte, kırılan dökülenlerden bir tanesi de makul şüpheydi. O zaman niye değiştiriyorsunuz diye sorduk. Cevap makul değildi, makul şüpheyi değiştirmek için verilen cevap makul değildi, çünkü niyet halis değildi. Çünkü amaç, bugünün Sayın Cumhurbaşkanını, onun paralarını sıfırlamakla talimat verdiği oğlunu ve diğer bakanları ve çocuklarını korumaktı. Bunun için de, yargının gerek zabıta olarak gerek savcı ve hâkim olarak elini kolunu bağlayabilmek için kuvvetli şüphenin somut delille dayanmış olması hâlini getirdiler. Bu takdirde hiçbir şeyin olmayacağı belliydi, işte, siz de buraya geldiniz, hiçbir şey olmuyor. Ama sizin amacınız, normal şüphelilere zabıta hiçbir şey yapamıyor, onun için bunu değiştirelim değil.
Şimdi, siz bu operasyonlarla bütün yetkileri elinize aldınız; adli zabıtayı değiştirdiniz, hâkimi savcıyı değiştirdiniz, kanunları düzenlediniz, yargıyı -ta Danıştayına, Yargıtayına, HSYK'sına kadar- düzenliyorsunuz bu kanunlarla, sulh ceza hâkimlerini düzenlediniz, buradan sonra da saldıracağınız bir kitle var, Fethullah Gülen cemaati. Fethullah Gülen cemaatine karşı istiklal harbi ilan ediyorsunuz, onlar makul şüpheli hâlde tutulacak ki, sizi koruyan kuvvetli şüphenin somut delille desteklenmiş olması hâlinden yararlanamayacak. Bu hak mı? Bu reva mı? Her kim suç işlemişse adil bir şekilde yargılanma hakkı var, sizin yararlandığınız haktan elbette ki herkes yararlanacak. Sen yararlandın, sırası bitti, testim doldu, bu çeşmeden başka kimse su içemez, böyle bir şey olabilir mi? İşte, bu kanun bu kadar demokratik meşruiyetten yoksundur, bu kadar siyasi ahlaktan yoksundur, bu kadar insan hak ve hürriyetlerinin AKP elinde ne hâle geldiğini ortaya koymaktadır.
Şimdi, bu mantık içerisinde demokratik meşruiyeti olmayan, siyasi ahlakı olmayan, kişinin özgürlüklerini AKP politikalarına alet eden hâlin yarattığı durum bir tehdittir; tehdit altındaki temel hak ve hürriyetlerdir ve tehdit altındaki demokratik toplum gerekleridir. Bu tehditten koruyabilmek için toplumu ve demokrasiyi bu maddenin yürürlükte kalması gerekmektedir.
Bundan sonraki maddelerde yürürlükte kalacak olan somut delile dayalı kuvvetli şüphenin ölçülerini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)