GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:20
Tarih:27.11.2014

MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında hitabeti tam yapmak lazım. Sayın milletvekilleri, sayın milletvekillerinin oturacağı sayın boş koltuklar demek lazım, iktidar partisi için söylüyorum tabii bunu.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin çok ciddi sorunları vardır. Bu ciddi sorunlar ekonomik, siyasi ve sosyal olarak tasnif edilebilir. Birkaç tanesine temas etmek istiyorum. Türkiye'de zenginler daha fazla zenginleşirken fakirler daha fazla fakirleşmekte, ekonomide verimlilik ve teknolojik atılım olabildiğince düşük seviyede seyretmekte; buna bağlı olarak üretim beklenen seviyede değil, işsizlik artıyor, doğal olarak sosyal sorunlar çıkıyor. Atanamayan öğretmenler, ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, gıda mühendisleri, veteriner hekimler ekonomiyi harekete geçirebilecek olan meslek grupları olduğu hâlde, bunlara yeterli imkânlar sağlanmadığı için maalesef böyle bir sorunlar yumağıyla karşı karşıyayız.

Zenginler zenginleşirken Türkiye'nin kaymağını yiyor. 2002 yılında Türkiye'de dolar milyarderi sayısı 4 iken, 2014 yılında dolar milyarderi sayısı 34'e çıkıyor. "Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz." İşte bu hanı yağma düzeninde geline geline bir noktaya gelindi, geldiğimiz nokta 17, 25 Aralık. 17, 25 Aralık yolsuzluk operasyonları başladıktan sonra AKP'nin şekli şemali değişti, doğal olarak, burada çoğunluğu olduğu için Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi de değişti. 17, 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra Türkiye'nin önünde 2 tane temel sorun konuşulmaya başlandı. Bunlardan bir tanesi paralelle mücadele, diğeri ise çözüm süreci.

Paralelle mücadele, tabii ki evveliyatını daha önceki konuşmalarda ifade ettim ama, beraber yürüdükleri, yağan yağmurda beraber ıslandıkları, 2010 tarihinde bir tarafta "Bu seçim on seçime bedeldir." diyen siyasi iktidar varını yoğunu Anayasa'da yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak referandumu sağlamak için harcarken diğer tarafta, beraberinde yürüdüğü, şimdi "paralel" diye itham ettiği kitle de "Bu önemli bir seçimdir, ölüler bile mezardan kalkıp oy kullanmalıdır." demişti. Dedi ama gelinen noktada hakka, hukuka aykırı, yetim hakkına tecavüz eden, haram sofrasında beslenen bir durum da ortaya çıkınca bunun delilleri ortaya çıktı. Bu deliller kimsenin inkâr edemeyeceği, herkesin gördüğü zaman saçını başını yolduğu, fotoğraflarla, görüntülerle, telefon kayıtlarıyla belli oldu. Yani kasaların içerisinde, kutuların içerisinde, bavulların içerisinde dudak uçuklatacak rakamlarda milyon dolarlar, saatler vesaire...

Şimdi, AKP bunun ucunun kendi Hükûmetine gittiğini biliyor, 4 siyasi, Bakanı en azından suçüstü ama onların Hükûmetinin müteselsil sorumluluk esasıyla AKP'nin hükmi şahsiyetine de yönelmiş ve başka alanlarda, özellikle 25 Aralık operasyonunda Sayın Başbakana, o dönemin Başbakanına kadar giden bir yolsuzluk operasyonu. Bu yolsuzluk operasyonunu sonuçsuz kılabilmek için 17 ve 25 Aralık tarihinden itibaren bu Meclis meşgul edilmiştir, devlet organlarının tümü meşgul edilmiştir, basın-yayın organlarının tümü meşgul edilmiştir; amaç, delilerden kurtulmak. Bunun için ilk günlerde Adli Zabıta Yönetmeliği saç baş yolduracak bir şekilde değiştirilmiş ve o dosyalar içerisinde ne gibi delil var, bu deliller kimlere kadar gidiyor, kimler şüpheli olabiliyor; bu değişiklik yapılmak suretiyle bunlar öğrenilmiştir. Hemen peşinden, soruşturmayı yapan polislerin elinden dosyalar alınmış, savcıların elinden dosyalar alınmış; hâkimler, savcılar ve polisler sağa sola sürülmüştür. Yetmemiştir, bu delilleri delil olmaktan çıkarmak amacıyla Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, Ceza Kanunu'nda, İnternet Kanunu'nda ve ilgili mevzuatlarda süratli bir şekilde kanun değişiklikleri yapılmış, bu değişikliklerle biri diğerini çelişki nedeniyle nakzeder hâle gelmiş, o hâle gelmiş ki kanun teklif ve tasarıları Meclisten gelip geçerken pinpon maçını seyreden seyirciler hâline dönüştük. Pinpon maçını seyrederken topu seyreden gözlerin ne kadar sağa sola kaydığını elbette takdir edersiniz.

Değerli arkadaşlarım, işte, bugün görüştüğümüz yasayı -o pinpon topu gibi- Haziran 2014 tarihinde yani bundan dört ay kadar önce, yine Şubat 2014 tarihinde yapılan değişikliklerle mukayese etmek gerekiyor. AKP bu 17, 25 Aralık soruşturmalarında delillere ulaşabilmek için Ceza, Ceza Muhakemesi, İnternet Kanunu ve ilgili mevzuatta değişiklik yaparken hürriyetçiliğe, savunma hakkının genişletilmesine dair düzenlemeler yapmıştır. Ama bir düzenleme daha yapmıştır ki, kendisine karşı ya da yandaşlarına ya da zülfüyâre dokunanlara karşı ulaşılmasını engellemek amacıyla Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki birtakım tedbirlerin alınmasını makul şüpheden almış, bunu somut delile dayalı kuvvetli şüpheye dönüştürmüştür. Bu, tabii ki temel haklar açısından makul şüphe kavramına verilen yanlış anlamdan dolayı kısmen doğru kabul edilebilir bir durumdu. Hukuki olmasını temenni ederdik, hukuki olmayıp suç delillerinden korunmak amacıyla yapıldığını bugün bu kanunun buraya getiriliş sebebiyle anlamış bulunuyoruz.

Şimdi, bu tasarıyla avukatların delillere ulaşması gizlilik kararı nedeniyle zorlaştırılıyor. Niçin? Çünkü daha önce paralel yapının kendisine karşı yapmış olduğu soruşturmalarda kendini koruyacak değişiklikleri daha önce yapmıştı AKP, şimdi kendisi paralel yapıya karşı bir mücadele verirken, istiklal mücadelesi verirken onun savunma alanlarını daraltmak istiyor. Yani paralel yapının avukatları delillere ulaşamasın, gizlilik kararı... Yani kuvvetli suç şüphesine değil de makul şüpheye dayalı olmak üzere arama, gözaltına alma, tutuklama gibi kararlar kolayca verilebilsin.

Değerli arkadaşlarım, işte yargı bu kadar şahsi, bu kadar siyasi ve bu kadar, demokratik değerlerden uzaklaştırılmıştır. Bunun sonu, demokrasi trenine binerek gelen AKP'nin demokrasi treninden bugün indiğinin işaretidir; indi, bundan sonra diktatörlük trenine biniyor. HSYK'yı, Yargıtayı, Danıştayı üzerine AKP şapkası giydirerek siyasallaştıran AKP, buradan siyasal kararlar üretmekte mahirdir. Dolasıyla, bu maharetini, temenni ederiz ki Türkiye'nin gerçek sorunlarıyla ilgili doğru dürüst çözümler üretmeye kullansın.

Bu kapsamda ifade etmek istediğim bir husus da şudur: AKP "Bu süreçte istiklal mücadelesi veriliyor paralele karşı..." Evet, bir paralel var bu Türkiye'de. Türkiye'nin hükümranlık hakkını, millî hâkimiyetini ortadan kaldıracak şekilde terör örgütü PKK vergi topluyor, asker topluyor, okul açıyor, şehitlik açıyor, asayiş kontrolü yapıyor ve devlet yetkisinin bu ana unsurlarının tamamını Güneydoğu Anadolu'nun bazı il ve ilçelerinde uyguluyor, 5 yerde özerklik ilan ediyor. İşte paralel devlet budur. Bu devletle mücadele etmesi gerekirken bununla oturuyor, terör örgütüyle müzakere ediyor, arkasından da bağırıyor "Batılı ülkeler PKK terör örgütünü meşrulaştırmak istiyor." diye. Meşrulaştıranın ta kendisi AKP değil mi? Meşrulaştıranın ta kendisi masaya oturmak suretiyle PKK'yla pazarlık yapan AKP değil mi? Neyin pazarlığını yapıyor? Yapılan pazarlık belli, belli, besbellidir, o da millî hakimiyet pazarlığıdır. İşte o millî hakimiyet, Kurtuluş Savaşı'yla elde edilmiş bir millet değeridir. Bu millet değerini silah tehdidi altında terör örgütüyle pazarlık etmek demek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) - ...Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesinin ve ondan sonra gelişmiş olan tüm değerlerinin ihlali anlamına gelir. (MHP sıralarından alkışlar)