GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:20
Tarih:27.11.2014

ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 25'inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yani bir doğruyu kabul etmenin ne kadar zor olduğunu bu suratlardan seyretmeniz mümkündür değerli arkadaşlar. Aynı değişiklik 8'inci maddede Milliyetçi Hareket Partisinin önergesiyle geldiği için reddedildi, iktidar partisinin kendisi "on yedi"yi "onyedi" olarak değiştirdi ama şimdi, sadece ve sadece muhalefet partisinden geldiği için kabul etmiyor.

Değerli milletvekilleri, size soruyorum: On yedi "Türkiye'nin ilk on kişisi Türkiye'yi yedi." anlamına gelir mi? Gelir. On yedi "10 tane 7 eşittir 70" anlamına gelir mi? Gelir. On yedi birleşik yazılır. Türkçeye ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na saygınız olsun.

Bakınız, bu Anayasa'da birçok sayfada -hemen açayım- örneğin, kişi hürriyeti ve güvenliğiyle ilgili 19'uncu maddesinde en geç kırk sekiz saat içerisinde karar alınmasıyla ilgili bir konu var, "kırk sekiz" yazmıyor, "kırksekiz" birleşik yazıyor. Yani bunu kabul etmek ne kadar zor geliyor bu anlayışa? Sadece muhalefet partisinden geldiği için bu kadar fanatik, bu kadar doğrulara kapalı bir anlayış başka hangi ülkede görülebilir? Bu yanlıştır, bu anlayışla hiçbir yere varamazsınız, gelin, düzeltin. Biz buradan her ne kadar hukuk ayaklar altına alınsa da yargı kuşatılsa da çıkacak kararın en az hatayla çıkması için uğraşıyoruz. Allah rızası için soruyorum içinizdeki Türkçe bilenlere, Türkçe konuşanlara, Türkçe düşünenlere: Hiçbir zaman "on" ve "yedi" ayrı ayrı yazılarak bir yere sunulur mu? Bu önerge bununla ilgili. Niye kabul etmiyoruz? Çünkü otomatiğe bağladık: Muhalefet hep yanlış söyler, doğruları Türkiye'de sadece ve sadece bu partinin Hükûmeti bilir, Hükûmetin iki bürokratı bilir ama bu Hükûmetin iki bürokratı önüne dayar, bu yanlışı da size kabul ettirir değerli arkadaşlar. Yapmayın bunu yani siz olsun buna aracı olmayın.

Bu iş, anlaşılan o ki birileri talimat vermiş, "Aynen burası geçecek, dolayısıyla bunu deldirmeyeceksiniz." talimatının gereği olarak sizlere dayatılıyor. Biz mücadelemizi yapacağız, biz kesinlikle yanlışı her kim yaparsa yapsın bu dünyada da söyleyeceğiz, öbür dünyada da hesabını söylediğimiz için size göre daha kolay vereceğiz.

Değerli milletvekilleri, bu 17 takıntısına da biraz değinmek istiyorum. Bu 17, sizi gerçekten, ciddi anlamda etkilemiş. Örneğin, 17-25 Aralıktan başlayan bir süreçle Danıştay dairesini 17'ye çıkardınız, gayet güzel. 17'yi şimdi, "On yedi yıl" olarak değiştiriyorsunuz yani daha tam on yedi ay önce yani bu tarihten on yedi ay öncesine 27 Haziran 2013 tarihinde sizin çıkardığınız yeni düzenlemedeki Yargıtay Kanunu'nun madde 29'unu şimdi değiştiriyorsunuz. Yargıtay Kanunu'nun 29'uncu maddesi Yargıtay üyelerinin niteliklerini ve seçimini belirliyor. Burada diyorsunuz ki daha önce, on yedi ay önce "Yargıtay üyesi seçilebilmek için hâkimlik ve savcılık mesleğinde yirmi yıl çalışmış olmak şarttır." diyorsunuz. Şimdi, on yedi yıla indiriyorsunuz. On beşe indirin de bari daha çok rahatlayın. Niye on yedi? Bu takıntı sizi ciddi anlamda rahatsız etmiş, aman ha ne olur 17 Aralık Şeb-i Arus törenlerine bari bir darbe yapmayın. Aman ha, orayı bari değiştirmeyin. Bu 17 Aralık size yaramamış, bundan sonra yaraması da hiç mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, bir konuyu daha sizinle paylaşmak istiyorum. Bu ayın sonu, yapılandırma nedeniyle vatandaşlarımızın vergi dairelerine başvuracağı tarihle sınırlı. Bugün, vatandaşlar, gittikleri vergi dairelerinde, daha önce konmuş hacizlerin kaldırılmadığını şikâyet ediyorlar. Gelin, bu ülkenin gerçek sorunları olan bunlarla uğraşın, birilerini kurtarma çabası size bir şey kazandırmaz diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)