| Konu: | MHP Grubunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından, başkentin göbeğinde yer alan Atatürk Orman Çiftliği'nin birinci derecede tarihî doğal sit alanı iken üçüncü derece sit alanına dönüştürülmesindeki yasal olmayan uygulamaların ve çözüm yollarının derinlemesine araştırılması, eksiklerinin giderilmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması ve Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz ve arkadaşları tarafından, 1950'de yasal statüye kavuşan, 1922'de doğal ve tarihî sit alanı kapsamına alınan Atatürk Orman Çiftliği'ne inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Hizmet Binası'nın yapım kararının yürürlüğe girmesi, bu bina için bazı yasalarda özel değişiklikler yapılması, imar projesi izinlerinin alınması, maliyetinin belirlenmesi ve ihale ediliş yönteminin yasalara ve Anayasa'ya uygun olup olmadığının, yapılan fahiş harcamalarla kamu parasının ne kadar israf edildiğinin araştırılması ve kamu zararının giderilmesi amacıyla 25/11/2014 ta |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 27.11.2014 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum, grubum adına.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Bunca yolsuzluk, sıkıntı varken bir binayı konuşmamız, sonuç olarak biraz tuhaf gelebilir. İktidara mensup arkadaşlarım da bunu söylemeye çalışıyorlar ama bu konu çok çok önemli. Çünkü, hazırlıktan yer seçimine kadar, yapımından, ihale sürecinden bitirilmesine kadar, Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına devrine kadar her aşamada bu bina sorun olmuş, sıkıntı olmuş; hâlen de bu sorun, sıkıntı devam ediyor maalesef.
AHMET YENİ (Samsun) - Bizde sıkıntı yok. Cumhurbaşkanımız orada oturuyor. Siz rahat olun, rahat.
BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Biraz sonra anlatacağım. Hukuki sorunları var; çevreyle ilgili, doğayla ilgili sorunları var ve maalesef israfın da ötesine geçen bir harcama söz konusu değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) - Buradan bir şey çıkmaz size.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Vicdani sorunlar da var değerli arkadaşlarım. Onun için bu konunun görüşülmesi, araştırılması lazım. Onun için Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği Meclis araştırma önergesine katılıyoruz. Bunun, bu araştırmanın yapılması lazım.
Ben de düşündüm üzerinde, inanın bu bakımlardan da düşündüm. Burası sadece basit bir bina değil. Burası, aynı zamanda maalesef dönemin de, bu dönemin de simgesi olmuş vaziyette. Maalesef, bu, aynı zamanda yolsuzlukların da simgesi olmuş vaziyette, usulsüzlüklerin de, hukuksuzlukların da ve demin dediğim gibi israfın da simgesi olmuş. Ve değerli arkadaşlarım, burası, bu bina, bu saray bir enaniyet abidesidir, maalesef enaniyet abidesi.
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) - Öyle düşünme bence.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Maalesef öyle.
Şimdi, hukuki açıdan bakıyorum. Demin arkadaşlarım dediler ki: "Hukuki açıdan sorun yok." Efendim, sorun şöyle var: Burası, biliyorsunuz birinci derece sit alanıydı, doğal sit alanıydı, üçüncü dereceye çevrildi. Arkasından, doğal sit özelliği, tarihî sit özelliğini de kaybetti. Bununla ilgili olarak 33 mahkeme kararı var, 33 dava açılmış. Her aşamasıyla ilgili, yeriyle ilgili, yapımıyla ilgili, her aşamasıyla ilgili 33 tane mahkeme kararı var ve en son olarak da -biraz önce "Hukuki sorun yok." dediniz- bakın, Ankara 5. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı var. Bu karara karşı, bununla ilgili olarak da, dün akşam görüşmeler sırasında Sayın Adalet Bakanı da bizim Grup Başkan Vekilimiz Sayın Gök'e -bu konuyla ilgili olarak- itiraz etti, "Karar iptal edilmiştir." dedi ama maalesef daha sonra özür dilemek zorunda kaldı.
Bakın, dün akşamki tutanaklardan okuyorum: "Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Gök'ün bahsettiği 5. İdare Mahkemesi kararıyla ilgili bilgi verirken orada bürokrat arkadaşların bana naklettiği şekilde konuştum. Onlardan, elimizde mahkeme kararları var, bu 5. İdare Mahkemesinin verdiği kararın akıbetini sorduğumda, işte, 'Bölge idare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi.' şeklinde beni bilgilendirdiler. Ben, onun üzerine, size yürütmeyi durdurma kararı olduğunu ifade ettim. Siz karar söyleyince ben kararı istedim." Bu cümle düşüklükleri kendisine ait. "Tabii, bu arada, onlar, yürütmeyi durdurma talebini ret kararı verdiğini bana anlatırken, sehven öyle ifade ettiğini söylediler. Kusura bakmayın. O nedenle, aktarılan bir bilginin, sehven yanlış aktarılması nedeniyle ben size onu doğru bilgi olarak takdim ettim, düzeltiyorum. 5. İdare Mahkemesinin verdiği YD'ye karşı itiraz, bölge idare tarafından reddedilmiştir." Yani, hukuki sorun da devam etmektedir.
Ki bunun haricinde de değerli arkadaşlarım, bir bina yapılır, bu kadar önemli bir bina yapılır da neden doğrudan Cumhurbaşkanlığı için yapılmaz, Başbakanlık için yapılır? Ondan sonra, devriyle ilgili de sıkıntılar var. Başbakanlık için yapılan bir bina Cumhurbaşkanlığı için uygun olabilir mi? Bir anormallik var ortada. Devriyle ilgili de sorunlar var, sıkıntılar var, her aşaması sıkıntılı bu binanın.
Tabii, onun haricinde, değerli arkadaşlarım, "İsraf var." dedim. Gerçekten, bu Maliye Bakanlığının Plan Bütçe Komisyonunda açıkladığı rakamın, 1 milyar 370 milyonun dışında da bazı harcamalar var, birçoğu yurt dışından yapılmış. İtalyan Giorgetti firmasından mobilyalar gelmiş, Daisy Simon Fransız firmasından mobilyalar alınmış ayrıca; Guatemala'dan yeşil mermer, neredeyse bir dağ olduğu gibi Türkiye'ye ithal edilmiş. Maliye Bakanı, maalesef, vermek istemedi son görüşmelerde ama 70 milyon dolara yakın bir akreditif açıldığını tahmin ediyoruz, bu tür bilgiler geliyor, "Bizim Maliye Bakanlığı olarak bilgimiz yok, haberimiz yok." dedi bununla ilgili olarak. Maalesef bu aşamada, bu durumda.
Değerli arkadaşlarım, hukuki açıdan sorun var ama bizim inançlarımız, kültürümüz açısından da bu binanın yapımıyla ilgili sorunlar var, sıkıntılar var. Ebu Zer'i bilirsiniz; Ebu Zer, Muaviye Şam'da saray yaptırırken Muaviye'ye şöyle demiş: "Eğer bu sarayı kamunun, devletin parasıyla yaptırıyorsan haramdır ama kendi paranla yaptırıyorsan o da israftır." Muaviye ağzını açamamış. Maalesef böyle bir bina yaptırdık biz de, yaptırıyoruz.
"Yiyin, için fakat başkalarının emeğiyle üretilmiş nimetleri zalimce saçıp savurmayın. Allah zalimce saçıp savuranları sevmez." diyor bir ayetimizde.
Bir yönüyle ilgili olarak da değerli arkadaşlarım dediler ki: "Bu, Türkiye'nin onurudur, itibarıdır." Arkadaşlar, onur, itibar meselesi değil. Eğer onursa, itibarsa Soma da bizim onurumuzdur, Soma da bizim itibarımızdır. Onları daha öncelikli düşünmemiz gerekir. Böyle bir binaya ihtiyacımız yoktu bizim, böyle bir binaya ihtiyacımız yoktu. Onun için oturup hep beraber bununla ilgili bir Meclis araştırmasını kabul etmemiz gerekir. Ne olup bittiğini bilmemiz gerekir, geleceğe de leke bırakmamamız gerekir. Hepinizin bunu kabul etmesi gerekir.
Bakın, binalarla ilgili olarak bir de işin estetik yönü var. Turgut Cansever'i bilirsiniz, ünlü mimar, üç beş sene önce kaybettik kendisini. Diyor ki: "Bir gotik kiliseye girersiniz, katedrale; muhteşemdir, müthiş bir ihtişam vardır içinde. O ihtişam karşısında ezilirsiniz, küçülürsünüz insan olarak. Ama bir Mimar Sinan eserine girersiniz, o da muhteşemdir ama orada büyürsünüz insan olarak." Mimari böyle olur, böyle itibarlı olur, sizi böyle temsil eder; o şekilde bir mimari olur, o sizi temsil eder. Bu mimariye giriyorsunuz -binaya, saraya- eziyor sizi, eziyor, küçülüyorsunuz. Bu nasıl bizim itibarımız olabilir?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Gittiniz mi?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Gittim. Çevresinden de geçtiğinizde aynı hisleri taşıyorsunuz, görüyorsunuz maalesef arkadaşlar.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Ne zaman gittiniz?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yoksa tabii ki biz de övünürüz bununla ama maalesef mimari olarak, estetik olarak da bu vaziyette; insanı ezen, yok eden, küçülten bir görüntüsü var. Onun için, o tarafıyla da doğru değil, şehircilik açısından da doğru değil arkadaşlar.
Yine, bakın, Değerli Üstat Turgut Cansever'den size bir paragraf okuyacağım: "Allah'ın yarattığı dünyanın güzelliğini idrak etmeyen, kendisini bu dünyayı güzelleştirmekle yükümlü saymayan, toprağı kısa vadeli çıkar ve talan aracı olarak gören nesiller tarafından dünyanın kirletildiği 20'nci Asırda, insanın kendisine güzel ve temiz bir çevre, şehirler, mahalleler ve evler geliştirmesi de imkânsızdır artık." diyor. "Dolayısıyla, bugün özellikle kendi kültür temellerinden kopmuş ülkelerin bilinçsiz taklitçiliğin pençesindeki çevreler ülkeyi kirletmekte ve gelecek nesillere cehenemî kirlilikleri hazırlamaktadır. Türkiye'de bu yanılgıda payı olmayan toplum kesimi de yok denecek kadar azdır."
Biz bu yapıları yaparken bütün bu taraflarını, nasıl bir şehir olduğunu, bunun felsefesini de düşünmek zorundayız. "Yaptım, oldu."yla olmuyor. Bu işin hukuki tarafını, israf tarafını, işin estetik tarafını, şehircilik tarafını, bilimsel tarafını, her şeyini düşünmek, dikkate almak zorundaydık. Geldi, bu yapıldı.
Şimdi, hep beraber, bu kadar masraf için, bu yapılanlar için bu Meclis araştırması önergesini kabul etmek zorundayız. Ne olup bittiğini bilmek zorundayız ki bu kadar önemli bir yapının -Türkiye'nin en pahalı yapısıdır- bu yapının gelecek nesillere kaldığında üzerinde leke kalmaması lazımdır.
Hep beraber, sizler de lütfen -özellikle iktidardaki arkadaşlarıma sesleniyorum- buna olumlu oy verin ve siz de eğer bu ak saraysa aklayın, kaçak saraysa kaçak olarak kalsın...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yıkalım mı Hocam, yıkalım mı?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - ...ya da en makul şekilde nasıl kullanılabiliyorsa o şekilde kullanalım bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bu, sizin üzerinizde de vebaldir. Bu siyasi bir sorun değildir arkadaşlar. Hep beraber halletmek zorundayız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)