| Konu: | HDP Grubunun, Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından, Türkiye'de eğitim sisteminin en önemli bileşenlerinden biri olan ders kitaplarının içeriğinin araştırılması amacıyla 17/11/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 27 Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 27.11.2014 |
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; Halkların Demokratik Partisi milletvekili, değerli Mardin temsilcisi Erol Dora'nın ilk imza sahibi olduğu grup önerisi hakkında görüşüyoruz. Kendisine dostluk duygularıyla dolu olduğum Erol Dora bu önergesiyle çok doğru saptamalar yapmış.
Değerli milletvekilleri, yurt dışında soy bağımız olan, inanç bağımız olan, kültürel bağlarımız olan insanları koruyup kollama görevini yürütüyoruz. Yurt dışındaki soydaşlarımıza, inanç ve kültürel bağımız olanlara sahip çıkarken yurt içinde de ayrımcılık yapmamalıyız. Suriye'de, Irak'ta, Karabağ'da, Myanmar'da, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde soy bağlarımız, inanç bağlarımız olan insanlar var. Balkanlarda soy bağlarımız, inanç bağlarımız, kültürel bağlarımız olan insanlar var. Dünyanın dört bir köşesinde aynı değerleri taşıyan insanlar var. Bunlar arasında ayrım yapmadan insanlık adına, inançlarımız adına değerlere sahip çıkıyoruz.
İslami inançlar bazen "hak mezhepler" olarak adlandırıyor, bazen de "sapkın veya az sapkın mezhepler" olarak utandırıcı nitelemeler yapılıyor. Bunların bir kısmı da ne yazık ki ders kitaplarına taşınıyor. Hak mezhepler olarak Hanefiliği, Hanbeliliği, Şafiiliği, Malikiliği biraz da Zahiriliği sayarken diğer mezhepleri, Anadolu'nun gerçekleri olanları dışlayan, ötekileyen, o mezheplerde olan çocukları ve onların analarını yuhalatan anlayışlarla ne yazık ki karşı karşıya kalıyoruz. Kutsal kitap Kur'an-ı Azimüşşân'ı benimseyenler diğer kutsal kitapları benimseyenleri zaman zaman ne yazık ki dışlıyorlar. Tevrat'ı, Zebur'u, İncil'i benimseyen ve onların peygamberlerinin inançlarını taşıyan ulusları, halkları, onların anlayışlarını dışlayan yaklaşımlar insana, insani değer taşıyanlara yakışmıyor.
6-7 Eylül olayları da, 6-7 Ekim olayları da Türkiye tarihine acı sayfalar olarak, övündürmeyecek sayfalar olarak geçti. Bunları besleyecek kaynaklar ders kitapları. Ders kitapları insanımıza, ulusumuza, ortak değer yargılarımıza uygun anlayışları, öğretileri paylaşmalı. Misakımillî hudutları içindeki yurttaşlar birbirlerini anlama ve kucaklama anlayışına sahip olmalıdırlar. Birbirlerini dışlamamalı, ötekileştirmemelidirler. Kimse bu hakka sahip değildir. AKP iktidarı ne yazık ki dışlamak, ötekileştirmek, toplumun bir kesimini diğerlerinin önüne çıkarmak, bazen aşağılamak anlayışına sahip olarak kendi iktidarını çoğunluğa dayalı olarak sürdürme gayreti içindedir. Bu amaç, birliği, dirliği bozan bir anlayıştır. Bundan vazgeçilmelidir. Memlekette...
EŞREF TAŞ (Bingöl) - İnanarak mı söylüyorsun?
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Kim, niye söz atıyor, sözlerimin hangisi yanlış? Daha geçenlerde burada Cuma İçten, ben konuşurken "Biz elhamdülillah seninle eşit değiliz." Dedi, "Senin Diyarbakır'a gelmen için önce abdest alman lazım." dedi. Bir Meclis üyesi bunu deme hakkına nereden sahip? "Dışlamıyorum, ötekileştirmeyelim." diyen dönemin Başbakanı ne yaptı o üyeye, şimdiki Başbakan ne yaptı?
EŞREF TAŞ (Bingöl) - Çok şey yaptı.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Şimdiki Meclis Başkanı ne yaptı? Bir milletvekili bir diğer milletvekiline "Biz seninle eşit değiliz elhamdülillah." deme hakkına sahip midir? Bu, İslami ve insani anlayışa sığar mı? Laf atıyorsun, bilmeden konuşuyorsun.
BAŞKAN - Sayın Öner, siz konuşmanıza devam ediniz lütfen.
Sayın milletvekilleri, siz de konuşmacıyı rahatsız etmeyin lütfen.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Peşin hüküm insan kalbine yüktür, bunlardan arınmak lazım. Laf atan cevabını alır Sayın Başkan. Türkiye'deki insani ve vicdani sorunlardan bihaber yaklaşımlardan uzak durmalıyız. Doğulu batılı, kuzeyli güneyli, yerli sonlardan gelen ayrımı yapmadan hepimiz birbirimizi kucaklamalıyız. "Yaratılanı sevmek Yaradan'dan ötürü." Yunus Emre'de özünü bulan bir anlayıştır. Yunus Emre sevginin sembolü, Mevlâna çağrının sembolü, Hacı Bektaş Veli hoşgörünün sembolü, Peygamber Efendimiz sıratımüstakimden söz ediyor, dosdoğru yoldan söz ediyor. Dosdoğru yol, yalan söylememektir, kibirden uzak durmaktır, yolsuzluk yapmamak, kul hakkı yememektir. İnançlarından ötürü yurt dışı sembollere sahip çıkanlar, kendi yurttaşları arasında ayrımcılık yapamazlar, yapmamalıdırlar.
Talim Terbiye Kurulu yapısının çok önemli olduğunu belirtmemiz lazım. Talim Terbiye Kurulu üyeleri, geniş bir anlayışla empati yapma becerisi göstererek ders kitaplarının konularını belirlemeli, müfredatı buna göre ayarlamalıdırlar. Pek çok öğrenci, Anadolu'nun değişik yerlerinde o yerdeki insanların çoğunluğundan farklı olduğu için ders kitaplarında sıkıntı çekmekte, ezilmekte, dışlandığını hissetmektedir. Hiçbir öğretmenin, hiçbir ders kitabının, hiçbir öğretinin çocuklarımızı bu duruma düşürmeye hakkı yoktur.
Değişik yerlerde görev yaptık. Görev yaptığımız yerlerde dezavantajlı yurttaş toplulukları vardı, hepsini kucakladık, hepsini kucaklamayı hem görevimizin bir gereği hem inancımızın, aile terbiyemizin bir gereği saydık. Edirne'deki Valimiz gibi İsrail yöneticilerinin hatalarını bazı yurttaşlarımıza yüklemedik. Edirne Valisi öyle de Eskişehir Valisi öyle değil mi? Bir yurttaşımız dayakla hayatını kaybetti, "Kendi arkadaşları öldürmüş olabilirler." dendi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti hâlâ o Vali'ye kendini temsil ettiriyor, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar) Aynı Vali daha sonra da "Ben yargı güvenliğini sağlayamam." Diye, yargılamanın başka bir ile alınmasını istedi. Ey Vali, sen necisin? O ilde emniyeti, asayişi sağlamak, kamu esenlik ve güvenliğini sağlamak senin birinci görevin değil mi? Niye "Yargı güvenliğini sağlayamam." diye yurttaşları bir başka yere sevk ediyorsun? Davacılar, mağdur olanlar, davalarını izlemek için yeni mağduriyetlere uğruyorlar; başka yerlere taşınıyorlar, avukat taşıyorlar, davaları taşıyorlar; çocuklarının hakkını korumak, aramak üzere yeni zahmetlere, ek külfetlere katlanıyorlar. Bir vali bu duruma düşmemeli.
Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar var olabilmesi için eşitlik, birlik ve dirlik anlayışıyla hareket etmeliyiz. Hukukun üstünlüğü, insanların, yurttaşların eşitliğinden geçer. Makam, mevki, etnik köken, inanç farklılıkları, yurttaşları yasaların önünde ayrımcılığa tabi tutmamalı, herkes hukukun üstünlüğüne sadakatle bağlı olmalıdır.
Hak edenlere saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)