GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:16
Tarih:19.11.2014

MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde ikinci bölümle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Birinci bölümle ilgili olmak üzere gayet iyi niyetle bir çaba gösterdik. Verdiğimiz önergelerle İstanbul tahkim merkezinin gerçekten hızlı, gerçekten bağımsız, gerçekten tarafsız ve güvenilir bir tahkim merkezi hâline getirilmesine çaba gösterdik. Ancak bunun karşılığı iktidar partisi grubunda ve Sayın Bakanlıkta olmadı.

Değerli arkadaşlarım, ben o zaman sizi biraz daha farklı bir boyuta getirebilmek için on iki yıllık AKP iktidarlarının ortaya koymuş olduğu icraatı özetleyerek bir perspektif çizmeye çalışacağım. On iki yıl içerisinde devletin üç tane erki olan yasama, yürütme ve yargıyla ilgili olmak üzere AKP "Dediğim dedik, çaldığım düdük." noktasının dışına zerre miktarda çıkmadı. Yasama organı yani Türkiye Büyük Millet Meclisini gerek kendi parti içi disiplin ve denge unsurlarını sıfırlayarak gerekse milletvekillerini talimatla parmak kaldıran bir konuma sürükleyerek tek adamın iradesine bağlamıştır. Dolayısıyla, şimdi Sayın Cumhurbaşkanı olan, o zamanın Başbakanı ne demişse Adalet ve Kalkınma Partisi o yönde irade beyan etmiştir. Yani, yasama organı kendi iç denge ve denetim araçlarını kullanamamıştır.

Böyle tek adam iradesi aynen yürütme organına da sâri olmuş, Sayın Cumhurbaşkanı, o dönemin Başbakanı ne derse bürokratik teamüller, tecrübeler, devletin hafızası, o konuyla ilgili daha önce yapılmış olan iş ve işlemler hiç dikkate alınmadan, hepsi bir kalemde çizilerek tek adam iradesi oraya da hâkim olmuştur.

Geride bir tek yargı kalıyordu, yargıyla da cebelleşe cebelleşe 2010, 2007, 2011 düzenlemeleriyle yargı hallaç pamuğu gibi atıldı. Önümüzdeki hafta gelecek olan HSYK'yla da dünyanın en garip, dünyanın en obez ve dünyanın en siyasi hormonlu Yargıtayı, Danıştayı, HSYK'sı oluşturulacak. Burada hedef, sadece Yargıtayın bir Başkanıyla uğraşmıyorlar, sadece Yargıtayın daire başkanlarıyla uğraşmıyor, sadece dairedeki üyelerle uğraşmıyor; ta tetkik hâkimlerine, savcılara varana kadar "Hepsi benim yandaşım olsun, hepsi benim talimatımla hareket etsin." mantığıyla bir düzenleme yapılıyor. Bu amaçla da değerli arkadaşlar, Yargıtayın ve Danıştayın, ikisi birlikte, bütün yönetim organı olan başkanlık divanları değiştiriliyor, dairelerin bakacağı işler değiştiriliyor, dairelere atanacak ya da dairelerde görev yapacak hâkimlerin, üyelerin yerleri değiştiriliyor yani zülfüyâre dokunan işlerde, davalarda emre uyacak olan kişiler oraya getiriliyor. Bu amaçla da Yargıtay üyesi 516'ya çıkarılıyor, 120 yeni toplu üye seçilecek. Bu bir vahşettir, bu bir hukuk katliamıdır ama AKP bunu yapıyor. Bütün bunları yaparken bir de özel hukuk alanında yani özel hukukun tahkim alanında da emre uyacak, "Alo" denildiğinde "Hayır." demeyecek insanlar buraya getirilecek. Dolayısıyla, AKP, bu kapsam içerisinde, "TÜGEV" midir, "TÜRGEV" midir adını tam çıkaramıyorum, öyle bir vakıf var, o vakfa 99 milyon doları bağışlayan hamiyetperver olduğu bu vesileyle anlaşılan ya da AKP'ye o derecede yakınlık hissedebilmek için, yakınlığını bu derece ispatlayabilmek için 99 milyon dolar hibe etmiş olan vatandaş çıksa dese ki "Kurulmuş olan İstanbul tahkim kurulunda benim şöyle bir davam var, bu bağışın gereğini yerine getir bakalım Sayın Cumhurbaşkanı." Ya da Ali Ağaoğlu kıymetli arsasını "TÜGEV"e bağışlarken "Herhâlde bundan sonra benim bir dediğimi iki etmezler." diye bir beyanı düştü "tape"lere. Demek ki Ali Ağaoğlu'yla ilgili bir sorun var ki o sorunun çözülebilmesi için genel yargıdan ayrı böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu. Bunu artırabiliriz. Havuz medyasına düşen, milletin en mahrem alanlarına hakaretamiz laflar söyleyerek yüz milyonlarca doları ödeyen havuz medyasının değerli iş adamları bir talepte bulunduğu zaman herhâlde bu İstanbul tahkim merkezi bunun gereğini yerine getirecektir.

Bunları toparlarsak değerli arkadaşlarım, niçin bu böyle oluyor? Yani sizin aklınız, mantığınız, vicdanınız, izanınız yok mu? Var elbette ama kurgu yanlış. Kurgu niçin yanlış? Kurgu başından yanlış değerli arkadaşlarım. Çünkü siz, AKP iktidarları olarak on iki yıl boyunca yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı tek adama bağlarken bir hedefe doğru kilitlendiniz. O hedefte tek adam devletinin inşasında kullanılacak olan sermaye transferini gerçekleştirdiniz.

Sermaye transferi basit bir laf değildir, iki tane kelimeden oluşan bir laf değildir. Sermaye transferi demek, iktisat ilminde iktisadi bir ihtilaldir yani belirli yerlerde oluşmuş, belirli yerlerde teraküm etmiş olan sermayeyi sermaye piyasasının kurallarıyla değil kamu gücünü kullanarak yolsuzlukla, hırsızlıkla, görevi suistimalle, rüşvetle, iltimasla, zimmetle oradan alıp bir tarafa vermek; verdiğiniz taraf yandaş. Sermaye bu kadar gayriahlaki, gayrikanuni yollarla teraküm etse de sizden talep edeceği iki tane şey vardır. Bunlardan bir tanesi "Kamuya karşı, kamuoyuna karşı beni koruyacaksın." Nasıl yapacaksın bunu? Yandaş basın yaratarak yapacaksın. İşte AKP'nin on iki yıl içerisinde yapmış olduğu basın üzerindeki tahribatı, baskı, zulmün sebebi budur. 2 bine yakın basın çalışanı bu nedenle işinden, aşından, köşesinden, ekranından olmuştur. Bu, demokratik bir ülkede görülecek iş değildir değerli arkadaşlar. Basın bu şekilde kontrol edilirken sermaye size talimat veriyor "Bana hukuk yaratacaksın." Nasıl tahkim "Uluslararası alanda hızlı, güvenli, bağımsız ve tarafsız bir yargıya ihtiyacım var." diyorsa transfer edilmiş yandaş sermaye de "Taraflı, hızlı ve benim güveneceğim yani benim dediğimi yapacak olan bir yargıya ihtiyaç var." İşte sizin yapmış olduğunuz gerek 2010 tarihindeki Anayasa değişikliğiyle gerek 2011 tarihindeki Yargıtayın üye sayısını 250'den 387'ye çıkararak, Danıştayın üye sayısını 137'ye çıkararak yapmış olduğunuz düzenlemenin özü, sözü budur. Bunu yaparken ne oldu? Bunu yaparken demokratik değerler ortadan kalktı. Bunu yaparken ne oldu? Bunu yaparken insanların hini hacette hakkı zayi olduğunda veya bir iftiraya uğradığında "Ben yargıya giderim, bağımsız mahkemelerden hakkımı alırım." düşüncesi ortadan kalktı. Onun yerine "Ben AKP'ye, ben AKP'nin bakanına, ben AKP'nin milletvekiline, ben Cumhurbaşkanına giderek hakkımı alırım." düşüncesi hâkim oldu. İşte, bu İstanbul tahkim merkezinin de amacı sermaye transferi yapılmış olan yandaş, haram sofralarında beslenmiş, tüyü bitmemiş yetim hakkını yemiş olan kişilere kendi istedikleri karara ulaşabilmek için bir organizasyondur. Bu organizasyonun değerli arkadaşlarım, Türkiye'ye faydası yoktur, size de faydası olmayacaktır. Günü gelecektir, bunun hesabı Anayasa çerçevesi içerisinde elbette ki sizlerden sorulacaktır ama bir de öbür dünyada hesabı vardır, öbür dünyadaki hesabında da bu amellerle haşrolacağınızı ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)