| Konu: | İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 19.11.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde bir kez daha huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu önerge, yönetim kurulu başkanı bulunmadığı takdirde ona vekâlet edecek olan kişinin kurumsal kimliğe uygun olarak belirlenmesi amacıyla verilmiştir. Tasarıda nasıldı? Tasarıda başkan yoksa zaten iki tane olacak yönetim kurulu üyelerinden en sadakatli olanı, "Alo." denildiğinde "Hayır." demeyecek olanı, en mutemetini görevlendirme işidir. Bu, kişisel bir tercihe imkân veren düzenlemedir, yanlıştır. Böyle bir düzenleme tahkim kurulunda olması gereken güvenilirlik ilkesini ihlal eder ama sizin aradığınız hukuka güvenilirlik ilkesi değil, emre itimat ilkesidir, emre itaat ilkesidir. Dolayısıyla, siz 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğiyle ortaya koymuş olduğunuz büyük yanlışın aynısını bu tasarıda tekrarlıyorsunuz. Kişiye hizmet edecek bir yargı organını tahkim çerçevesi içerisinde inşa ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, nasıl 2010'da inşa ettiğiniz yargı düzenine karşı istiklal mücadelesi verecek kadar bir tahribat yapmışsanız gelecekte de bu tahkim kuruluna istiklal mücadelesi verecek kadar mücadele azmi içerisinde olan insanlar üreteceksiniz. Şimdi, o istiklal mücadelesinden söz açılmışken birkaç cümle de ona temas etmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir istiklal mücadelesi vermiştir ve Kuvayımilliye ruhuyla vermiştir. Irzını, namusunu, vatanının, milletinin bağımsızlığını korumak için istiklal mücadelesi verilmiştir. Yolsuzluk olaylarının kapatılması için istiklal mücadelesi verilmez. Verecekseniz istiklal mücadelesi var, verecekseniz bir paralel yapı da var. Paralel yapı, uluslararası hukukta bir anlam da ihtiva eder. Bilmeyenleriniz öğrensin "state of parallel" adı altında uluslararası hukuka girmiş ve devletin yanında yargı gücünü kullanan; PKK kullanıyor, Başbakanınız itiraf etti, İçişleri Bakanınız itiraf etti. Devletin yanında silah gücü kullanılan; PKK, devletin yanında silah gücünü kullanıyor, AKP'nin başına da doğrultuyor "Bunları yapacaksın." diyor. Yapmazsan işte Kobani olayları nedeniyle Türkiye'nin altını üstüne getiriyor. Yetmiyor, devletin asker toplama gücü gibi PKK'ya militan topluyor. Üç, PKK vergi topluyor. Dört, PKK asayiş kontrol ediyor. Vatandaşın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin can ve mal güvenliğini koruması gereken insanlarımızın, hâkim olduğu ilçelerde, beldelerde ve illerde can ve mal güvenliğini koruyor, kimlik soruyor. Hâkimden kimlik soruyor, savcıdan kimlik soruyor, polisten kimlik soruyor, askerden kimlik soruyor. İşte paralel devlet bu, buna karşı verin istiklal mücadelesini. "Hattı müdafaa yoktur; sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır." diyen Kuvayımilliye'nin kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin içinde silahlı PKK örgütü bunu yapıyor, siz bununla mücadele etmiyorsunuz; istiklal mücadelesi gibi mübarek bir kavramı, yılsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin, kara para aklamanın, altın kaçakçılığının, petrol kaçakçılığının delillerini bulmuş insanlarla, delillerini bulmuş olan yargı organlarıyla mücadele ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu yol, yol değil. Bu yolla giderek bu dünyada birtakım rahata ulaşabilirsiniz ama ya öbür dünyada? Sizi, öbür dünyada haşrolacağınız şekilde vicdanınızla baş başa bırakıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)