| Konu: | Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan'ın, birleştirilerek görüşülen Meclis araştırması önergeleri üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 11.11.2014 |
YUNUS KILIÇ (Kars) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tabii, son konuşmacı olmanın avantajları da var.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Niye siz son? Biz de konuşacağız.
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Efendim, diğer hatipleri dinledik. Aslında herkes meseleyi çok doğru bir şekilde ortaya koydu. Sorun büyük. Ülkenin bir gerçeği, aynı zamanda dünyanın da bir gerçeği. Dünyada yaklaşık, iş hayatında 1,1 milyar insan var ve bunun yaklaşık 450 milyonu tarım işçisi ve yine gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere, aşağı yukarı bunun yarısı da mevsimlik gezici ya da geçici tarım işçisi. Yani tarım işçiliği dünyanın en zor, en meşakkatli işi. Hele bir de bunun üzerine gezici ve geçici olmaktan kaynaklanan ağır şartları eklediğiniz takdirde bir o kadar daha hayatı zorlaştıran, insanların yaşamlarını sıkıntıya sokan, yaşlısını, gencini, çocuğunu, bütün aileyi bu ızdırapla birlikte bir ömür boyu yaşamaya zorlayan bir süreç.
Şimdi, tabii gerçeği bilimsel altyapısına baktığınız zaman, aslında, 1950'li yıllardan sonra, 1960'larda, 1970'lerde, bugün potansiyeli oluşturan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne baktığınız zaman, şehirlere göç en alt seviyelerde, diğer bölgelerden çok daha aşağıda bir göç var. Ama, 1970'li yıllardan sonra baktığınız zaman, özellikle ortakçılık, kiracılıktan daha ziyade, insanların nüfus sayısının artmasıyla beraber, kendi alanlarındaki tarım arazilerinin de küçülmesiyle beraber yaşamlarını sürdürememeye başladıktan sonra başka yollar aramaya başlıyor. Yani, temelinde kendi yaşadığı alanlardaki istihdam problemleriyle başlayan bir süreç.
O kadar ağır bir süreç ki bu, çocuklar boyutuyla baktığınız zaman, arkadaşların hemen hemen hepsinin ifade ettiği gibi, kendi yaşamış oldukları bölgelerdeki çocukların yüzde 10'u bu mevsimlik tarım işçisi göçüne tabi oluyor. Aynı zamanda, arkadaşlar, bunların okullardan uzaklaştığı ortalama sürelerin toplamı yılda yetmiş gün. Okullar açılmadan otuz sekiz gün önce ayrılıyor, açıldıktan sonra okula gelebiliyorlar, otuz iki gün de okullar kapanmadan önce okuldan ayrılmak zorunda kalıyorlar. Üç buçuk ay yani dokuz aylık eğitimin üç buçuk ayında çocuklar okuldan uzak.
Sağlık alanına geldiğiniz zaman, özellikle bu alanda sağlığa yeterince erişim olamadığı için, insanların... Özellikle kadınlarda gebelik takibi Türkiye ortalamasının yarısı kadar. Arkadaşlar, kadınlarda doğumlardaki ölüm oranı Türkiye ortalamasının 10 kat üstünde. Bebeklerde ölüm oranı Türkiye'nin ortalamasının 5 katı üzerinde. Doğurganlık, bütün bu sıkıntılara rağmen, aslında hiç de istememelerine rağmen, takipler yapılamadığı için, bilgilendirilemediği için Türkiye'nin 2 katı arkadaşlar.
Dolayısıyla, hangi boyutundan bakarsanız... Örneğin, temiz içme suyuna, kullanma suyuna ulaşım oranı bu alanlarda, siz ne kadar buraları iyileştirecek olsanız bile yüzde 33'ün üzerinde değil. Beslenme problemleri, barınma problemleri... Doğayla baş başa olduğunuz bir süreçten bahsediyoruz.
Arkadaşlar, bu, Türkiye'nin bir gerçeği. Bu, eskiden de vardı, bugün de azalarak da olsa devam ediyor ama var. Ama daha çözülmesi gereken oldukça sıkıntılı bir alan olduğunu unutmamamız lazım. Zaten unutmamış olmalıyız ki bütün partilerin ortak görüşüyle birlikte böyle bir araştırma komisyonu kurulmasını arzu ediyoruz.
Evet, burada takdir, tenkit ve tekdir dengesini çok iyi ayarlamak lazım. Arkadaşlar sorunun altını çizdiler, problemi anlattılar fakat AK PARTİ hükûmetlerinden sonra bu alana atılmış olan elin de ehemmiyetini ortaya koymak lazım. İlk defa, AK PARTİ döneminde olan bir süreç değil, çok önceden başlayan ama AK PARTİ hükûmetleriyle farkına varılan, tespitler yapılan, genelgeler yayınlanan, eylem planları ortaya konulan ve bunun takibine başlandığı önemli süreçlerden geçiyoruz. Elbette sorun bugüne ait bir sorun olmadığı için çözümü de bir günde, üç günde, beş günde olacak değil. Bu konudaki kararlılığımızın ve bu sorunun ehemmiyetine olan inancımızı devam ettirmemiz ve aksayan taraflarını yer yer araştırarak ortaya koyup, gerekli tedbirleri ve önlemleri alma gayretimizin devam etmesi lazım; önemli olan bu. Şu anda yapmaya çalıştığımız da bu.
Biz diyoruz ki evet, genelge yayınlandı, eylem planları yapıldı, çadır kentler kuruldu. Bir tane örneğini vereyim, "Hiç yaptınız mı?" dediniz ya. Bitlis'in Ahlat'ında mesela, 100 konutluk son derece insani imkânlara sahip olan mevsimlik tarım işçileri kenti kuruldu. Son derece modern alanlar. Bunu, toplumun geneline, bu 38 ile doğru yayabilirsek, önemli bir ölçüde mesafe almış olacağız. Bunları görmezlikten gelmemek lazım arkadaşlar. Bunlar, Türkiye'de bu alandaki önemli gelişmeler. Eksik yok mu? Çok fazla. İşte, Hükûmet kanadı olarak biz de diyoruz ki, evet, biz bunların uygulanmasında meydana gelen sıkıntıları hep beraber, kimsenin kimseden bir şeyi saklamayacağı bir şeffaflık içerisinde ortaya koyalım, araştıralım, tespit edelim. Yine hep beraber toplanalım gelelim, bunların sonuçlarını burada değerlendirelim, ne yapılması gerekiyorsa bu sıkıntılı alanda bizim insanımıza karşı olan sorumluluğumuzdan kaynaklanan borcumuzu hep beraber bunların hayatlarını kolaylaştıracak önlemleri alarak, sürdürülebilir yaşantılarını onlara sunarak ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde, Çocuk Hakları Beyannamesi'nde, Bildirgesi'nde onlara sağlamamız gereken hakları yeterince onlara vererek biz Hükûmet tarafı olarak da, muhalefet tarafı olarak da Parlamento topyekûn bunlara bunları sağlama noktasında gayret sarf edelim. Bugün, sizlerin de, bizlerin de ortak amacı ve gayreti buna yöneliktir. İnanıyoruz ki arkadaşlar, bu araştırma komisyonunun kurulmasıyla beraber özellikle, yayımlanmış olan Başbakanlık genelgesinin yürütülmesinde meydana çıkan sıkıntıları hep birlikte gözlemleme ve bunları da gerekli yeni mevzuatlarla, insan kaynaklarının geliştirilmesiyle, finansal kaynakların geliştirilmesiyle aşamama gibi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmayacağımıza şimdiden inanmamız lazım.
Yani "Ne yaptınız bugüne kadar?" Evet, arkadaşlar, insanın içerisinde bulunduğu bir süreç, bir günlük değil, bir günde çözülecek değil ama 3 milyona yakın insandan bahsediyoruz. Bakın, 3 milyon insan her yıl yer değiştiriyor ve bunlar aynı zamanda, her yıl bir kere de yer değiştirmiyor. Arkadaşlar, birçok zaman bir istihsal sezonu içerisinde, bir üretim dönemi içerisinde birkaç yer değiştirmek suretiyle aslında hiç de geçici olmayan yaşamlar kuruluyor burada. Altı ay, sekiz ay bu aileler tamamen kendi yaşam alanlarından çocuklarıyla, yaşlılarıyla, hastalarıyla birlikte uzaklaşıyorlar. Bunların rehabilitasyonuyla alakalı, yaşam alanlarının iyileştirilmesiyle alakalı ve bunların ücretleriyle alakalı, sağlık hizmetleriyle alakalı, barınma, korunma, güvenlik hizmetleriyle alakalı son derece önemli tedbirlerin artırılarak alınmasına ihtiyaç olduğu bir alan. Bunların gelirleri de çok düşük. Bakın, Türkiye'de kadınların, bu mevsimlik işlerde kadınların günlüğü ortalama 36 lira, erkeklerinki 48 lira. Bunların altı ay çalıştıklarını düşünün arkadaşlar, bir evde 2 kişinin çalıştığını düşünün yani 48'e 36 daha koyduğunuzda 70-80 lira bir günde bir ailenin kesesine giren para. Bunu altı ay aldıklarını varsayarsanız arkadaşlar, geri kalan altı ayda ortalama bir günde harcayacakları paranın toplamı 40 lira. Aslında böyle sıkıntılı ekonomik şartların yaşandığı bir alan.
Evet, ülkemizin bir sorunu mu? Sorunu ve AK PARTİ hükûmetleriyle beraber geliştirilen bu sorunu çözmeye yönelik gayreti sizin de katkılarınızla kurulacak araştırma komisyonuyla beraber ortaya koyup gerekli tedbirlerin, varsa mevzuat noksanlıklarının, varsa insan kaynağı noksanlıklarının ve finansal noksanlıkların çözümü noktasında önemli tespitler yapacağımıza inanıyor, mevsimlik tarım işçilerinin sürdürülebilir yaşamına ciddi katkı sunacağımıza hepimiz gibi biz de inanıyor ve vereceğiniz destekten dolayı şimdiden hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)