| Konu: | Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, (2/185) esas numaralı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/209) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 11.11.2014 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumda seçim barajının indirilmesine yönelik beklentileri de dikkate alarak Siyasi Partiler, Milletvekili Seçimi Yasası'nda seçim barajının değiştirilmesine ilişkin bir kanun teklifi verdim. Bu kanun teklifi, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 33'üncü maddesinde öngörülen ülke seçim barajı yüzde 10'un düşürülmesine ilişkin bir kanun teklifidir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'nın 67'nci maddesinde 1995 yılında yapılan bir değişiklikle bir hüküm konuldu: "Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerine uygun olarak düzenlenir." hükmü öngörüldü. Burada bir siyasi sistemin hem adaleti hem de yönetimde istikrarı sağlaması uygulanan seçim sistemine bağlı.
Aslında bu kanun teklifi çok önemli, demokrasiyi doğrudan ilgilendiriyor çünkü Anayasa'mızın 6'ncı maddesi "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekilleri de bu milletin egemenliğini kullanan temsilcileridir. Dolayısıyla, milletin kayıtsız şartsız sahip olduğu egemenlik kullanım organlarından bir tanesi Türkiye Büyük Millet Meclisidir, yasama organıdır. Bu nedenle bir ülkedeki seçim, demokrasinin ve özgürlüklerin gerçekleştirilmesine yetmez, aynı zamanda seçimler, hem güvenlik içerisinde hem de seçme hakkına sahip olan herkesin iradesinin yasama organına yansımasına olanak tanımalıdır. Demokratik kurallara uygun bir seçim için seçimin dürüst bir şekilde yapılmış olması yine yeterli değildir, aynı zamanda seçmen iradesinin Türkiye Büyük Millet Meclisine tam ve eksiksiz olarak yansıması gerekir. Bunu sağlayacak olan da seçim sistemidir.
Hukuk devletinin güçlenmesi, demokrasinin gelişmesi, adaletin temeli millî egemenliktir. Oysa bugün ülkemizde hâlen ülke barajlı D'Hondt sistemi uygulanıyor ve bu D'Hondt sisteminin getirdiği haksızlıklar ve adaletsizlikler ortada. 2002 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 34 oy alarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüzde 66'sına sahip oluyor, Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 19 oy alarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüzde 33'üne sahip oluyor. Meclise yansıması gereken yüzde 45 civarında oy yansımıyor. Yani 2002 yılında verilen her 2 oydan 1 tanesi boşa gidiyor.
Yine, 2007 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 46,5 oy almasına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisinde yüzde 62 oranında temsil ediliyor, Cumhuriyet Halk Partisi ise yüzde 21 oy almasına rağmen yüzde 20 oranında temsil ediliyor.
Değerli milletvekilleri, eğer biz bugün gerçekten Türkiye'de yaşayan herkesin Meclisi olmak istiyorsak, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ülkede etnik kökeni, dini, inancı, mezhebi ne olursa olsun herkesin temsilcisi olan bir Meclis olacaksa, o zaman, bu ülkedeki bütün milletin iradesi Türkiye Büyük Millet Meclisine yansımalıdır. Bugün bu Meclisin, bu milletin yüzde 90'ının iradesini temsil ettiği yolundaki inanç doğru değildir, gerçek dışıdır. Çünkü bu, iki nedenle böyledir: Birincisi, insanlar tam düşüncelerine uyan siyasi partinin barajı aşmayacağı endişesiyle, oyunun telef olmaması için başka siyasi partilere oy verebiliyorlar. Dolayısıyla, bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin de, MHP'nin de, BDP'nin de, AKP'nin de aslında temsil ettiği oyun gerçekten milletin iradesini tam olarak temsil ettiğini söylemek mümkün değildir. Aslında yapılması gereken, seçim barajını tamamen kaldırarak insanların iradelerinin, seçmenin iradesinin, millî iradenin Türkiye Büyük Millet Meclisine tam olarak yansımasını sağlamaktır. Nitekim, Avrupa Konseyine üye 47 ülkenin içinde yüzde 10 barajı sadece Türkiye'de vardır, Rusya ve Gürcistan'da yüzde 7'dir, 15 tane üye ülkede baraj yüzde 5'tir ve 7 devlette ise hiç baraj yoktur, 13 devlette yüzde 5'in altındadır.
12 Eylülle, darbeyle her vesileyle hesaplaşma iddiasında olan Adalet ve Kalkınma Partisinin, toplumun beklentisi olan bu Seçim Kanunu'ndaki barajı hâlen indirmemiş olması ve 12 Eylül hukukunun kurduğu kurumlardan yararlanmaya kalkışması akılla, izanla izah edilecek bir durum değildir. 12 Eylül 1980 darbesine karşı olmak demek, o darbe hukukunun getirdiği kurumları ortadan kaldırmak demektir. O nedenle, bu kanun teklifinin gündeme alınmasını talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)