| Konu: | İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 06.11.2014 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Tahkim Merkezi Yasa Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşlerimi belirtmeden önce, Parlamentonun, yasama organının görüntüsünden yasama organının artık yasama yapamaz hâle düştüğünü görüyorum; yorulduğunu, bıktığını ve usanmışlık duygusu içinde olduğunu görüyorum. Yasama faaliyetlerini verimli hâlde yapmasını bir kenara bırakalım, normal olarak bile yapamaz hâle geldiğini görüyorum ve mensubu olduğumuz milletin taleplerine yanıt veremez bir durumda olduğumuzu görüyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Muhalefetten fazlayız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Aslında, ben yasama organından bahsettim. Yani muhalefet-iktidar ayrımı yapmadım ama siz ısrarla istiyorsanız söyleyeyim. Yani, siz, Adalet ve Kalkınma Partisi, burada Hükûmetin her icraatını savunduğunuza göre ya da yürütme organından gelen her tasarı ya da teklifi kendiniz bir talimat olarak kabul ettiğinize göre Parlamentoda çoğunluğu bulundurmak görevi asıl sizin. Ülkeyi idare etmek nasıl sizin görevinizse, bu Parlamentoyu çalıştırmak sizin hakkınız.
Şimdi, yasama organının temel işlevine baktığımızda, ihtiyaç duyulan konularda yasaları çıkarmaktır. Yasama organı bunun için vardır. Kimin ihtiyacını karşılamak durumundadır yasama organı? Mensubu olduğu, temsil ettiği milletin ihtiyaçlarını karşılayacak yasaları yapmak durumundadır. Oysa yasama organının milletin ihtiyaç duyduğu yasaları çıkarmadığını uzun bir zamandır görüyoruz. Çünkü milletin ihtiyaçlarının artık bu yasama organının umurunda olmadığını ben bu yasama organının bir mensubu olarak söylüyorum.
Şimdi, baktığımız zaman, ya iki ay önce üç ay önce çıkarılan kanunlar tamamen kaldırılıyor ya da iki üç ay önce kaldırdığımız hükümler tekrar getiriliyor. Ve bunlar yapılırken de her seferinde "hukuk reformu", "büyük reform" adı altında söyleniliyor. Ama yargının sorunlarını çözmek üzere getirilen her paket kamuoyuna büyük bir reform olarak ilan ediliyor. Bizler de şaşırıyoruz, hangi paketin reform, hangi paketin de reform olmadığını bizler de anlayamaz hâle geliyoruz.
Aslında, yeni iktidara gelen bir partinin reform yılları ilk yıllarıdır. İlk yıllarında zaten reform yaptıysa yapmıştır. İlk yıllarında yaptığını sonradan değiştirmeye başlıyorsa, kendi yaptığı kanunları yazboz tahtasına çevirip, evirip çevirip tekrar değiştiriyorsa bunlar reform değildir, bu yasama disiplinsizliğidir. Aslında yasama organının bu disiplinsizliğe itiraz etmesi lazım, oysa bu itirazı yapamıyoruz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarı da bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır, doğrudur ama Türk milletinin böyle bir ihtiyacı yok. Şimdi, bu getirilirken ve buna benzer diğer alternatif çözüm kurumları ileri sürülürken söylenilen laflarda, ulusal yargıda yaşanan sorunlar, tarafsızlık endişesi ya da o uyuşmazlıkların çözüm sürecinin uzun olması gibi gerekçeler ileri sürülüyor ve bu yollarla uyuşmazlıkların yani mevcut olan yöntemin dışındaki yöntemlerle uyuşmazlıkların daha etkin, daha verimli bir şekilde çözüleceği ve toplumsal barışın korunacağı iddia ediliyor.
Şimdi "alternatif çözüm yolları" dediğimize göre, bunlar bir şeyin seçeneği, bir kurumun alternatifi yani mevcut olan, asıl olması gereken, mevcut yargı sisteminin alternatif arayışıdır. Şimdi, eğer, mevcut sistemde, mevcut yöntemde uyuşmazlıkların çözümü konusunda sorunlar varsa bu sorunların giderilmesi lazım. Örneğin, uyuşmazlıkların çözümü konusunda yargılama süreci uzunsa bunun kısaltılması lazım. Yine, tarafsızlık ve bağımsızlık konusunda endişe varsa bu endişelerin giderilmesi lazım, buna yönelik itirazların giderilmesi lazım. Bunu yapması gereken organ Parlamento ama yasa yapma yöntemi artık unutuldu. Yani benim kızım hukuk fakültesini yeni bitirdi, benimle hukuk devleti tartışmasına girdi "Baba, hukuk devletinden ne anlıyorsun?" dedi. "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2'nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet şeklinin cumhuriyet olduğu yazılı, cumhuriyetin nitelikleri de sayılırken bunun hukuk devleti olduğu yazılı." dedim.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletiyse o zaman bizim Parlamentoda yaptığımız yasama faaliyetleri hukuk devletinde olması gereken yasama faaliyetleridir. Yani siyasi iktidar ya kendisi ya da diğer yolları dolanmak suretiyle, mensubu olduğu çoğunluk partisinin milletvekilleri vasıtasıyla bir teklif verdirerek, o teklifler aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinden Adalet Komisyonuna veya ilgili olduğu komisyona geliyorsa ve hiç ara vermeden sanki çok acelesi varmış gibi, insanların tartışma ve konuşma olanağı olmadan hemen komisyonların gündemine alınıp tartışılıyorsa bunlar iktidar partisinin milletvekilleri tarafından verilen tekliflerdir ama hiçbir zaman görüşme olanağı olmayan, komisyon başkanlarının gündeme almadıkları teklifler de muhalefet partisinden gelen tekliflerdir.
Şimdi, bakıyorum, iktidar partisinden milletvekilleri teklif veriyor. Örneğin, bizim Komisyonda Ramazan'la Recep Bey sık sık teklif veriyorlar. Ben de milletvekiliyim, onlar da milletvekili. Sevgili Komisyon Başkanımız gündem yapıyor, hemen onların teklifini gündeme alıyor. Neye göre gündem yapıyor? O teklifleri neye göre gündeme alıyor da benimkini neden gündeme almıyor, onu anlamış değilim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Seninkini beğenmiyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Hani olsa "Bu tasarı, tasarıyı gündeme aldık, teklifi almadık." dese ben inanacağım. O da milletvekili ben de milletvekiliyim, Allah'tan korkun ya, böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
Şimdi, bunun kriteri nedir? Yani, komisyonun kendi gündemine hâkim olması demek, komisyonun istediği gibi, keyfî olarak hareket etmesi demek midir? Yani, sürekli olarak, milletvekillerinin bazılarının tekliflerini gündeme alıp değerlendirmesi, bazılarını görmezlikten gelmesi mi demektir? Ya da Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli ihtisas komisyonlarından biri olan Adalet Komisyonu acaba talimatları Başbakandan mı almaktadır, Hükûmetten mi almaktadır, ilgili bakanlardan mı almaktadır? Yani, komisyonlar bakanların ya da Başbakanın emir ve talimatları doğrultusunda mı yürümektedir, bunları anlamak istiyorum, bilmek istiyorum. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti Batılı anlamda demokratik hukuk devletiyse, biz de demokratik hukuk devletinin parlamentosunun milletvekilleriysek bu aradaki farklılıkları bilmek istiyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - 37'ye göre indirebilirsin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu, iktidar partisi mensubu milletvekillerinin oturdukları yerden laf atmasıyla olmuyor.
Bir kere, siz, daha üç ay önce çıkardığınız yasayı niye üç ay sonra kaldırıyorsunuz, noktasına virgülüne niye geri getiriyorsunuz bunları düşünmek zorundasınız. Bakıyorum, orada da "reform" demiş arkadaşlar, aynı arkadaşlar burada da "reform" demişler. Ben bunları bu kürsüde dile getirmekten utanıyorum arkadaşlar ama siz laf atarak bunları belki onaylıyorsunuz, bundan dolayı üzülüyorum.
Saygılar sunuyorum. Hele komisyon üyesi bir arkadaşımın laf atmasını da yadırgıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)