GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır tarafından, son yıllarda ardı ardına meydana gelen ölümlü maden ocağı kazalarının araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 31/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:10
Tarih:05.11.2014

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi önerisi üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, takvim yaprakları 13 Mayıs 2014'ü gösterirken Türkiye büyük bir faciayla sarsıldı. Tabii, iktidara mensup bakanlar, milletvekilleri her zamanki gibi olayı küçümseyerek -başlangıçta Manisa milletvekili 17 ölümden söz ediyordu- alıştıra alıştıra toplumu -aynen Ermenek'te olduğu gibi- işi yavaşlatarak, üzerini örterek, sorumlu arayarak kendileri dışında... Sanki on iki yıldan beri Enerji Bakanlığı onlarda değil, Çalışma Bakanlığı onlarda değil gibi sorumluyu başka yerlerde, örneğin sendikalarda aramaya başladılar. Efendim, sendikalar işçileri niye eğitmemişler? Sayın Başkan, bakın, ne kadar ağır bir sorumluluğu var sendikaların. Hâlbuki "Soma'da sendika var mı?" diye, onu sormak gerekiyor.

Bakın, Soma Komisyonunda ben de... O topraklarda ölen 301 yurttaşımızın 103'ü Balıkesir'de, Savaştepe'de, Bigadiç'te, İvrindi'de elimizle mezara koyduğumuz gencecik çocuklardı. Savaştepe'de -geldi oraya iktidarın milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanı geldi- dualar edildi, "Allah bir daha bize böyle acılar yaşatmasın." denildi. Evet, biz de üzüldük ve şunu da söyledik: Hiçbir yerde ölümler üzerinden, insanların acıları üzerinden siyaset yapmayalım. Ama şunu da sormayalım mı: Ölen 301 yurttaşımızın sorumluluğu, siyasi sorumluluğu sendikaların üzerinde miydi? Enerji Bakanının hiç mi sorumluluğu yoktu? Çalışma Bakanının sorumluluğu yok muydu? Sayın iktidar mensuplarının, her zamanki gibi, her olayda sorumluyu başka yerde, örneğin muhalefette arama alışkanlığı var, başka kurumlarda arama alışkanlığı var. Örneğin, soruyoruz: Türkiye'de en temel sorun işsizlik. Bunun sorumlusu siz değil misiniz? On iki yıldan beri bu ülkeyi siz yönetmiyor musunuz? Bu yasaları sizin çıkarmanız gerekmiyor mu burada?

Bakın, burada bizi izleyen, televizyonları başında izleyen, öğrenci affı bekleyen 200 bin öğrencimize sesleniyorum: Yasa teklifini verdik, komisyonlardan geçti. Siyasi iktidar bu yasayı buraya getirmiyor. Bize soruyorsunuz "Ne oluyor bu yasa?" diye.

Yine buradan sesleniyorum, 300 bin atama bekleyen öğretmene sesleniyorum: Yasa teklifimiz hazır, getirdik. Sizin atamanızı engelleyen siyasi iktidar, yapmıyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Daha yeni 40 bin kadro çıkardık.

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) - Bakın, Soma Komisyonunda arkadaşlarımızla görev yaptık. Değerli milletvekilleri, o madene 2 defa girmiş bir milletvekili olarak söylüyorum, orada, Soma'daki o cinayetlerin yaşandığı madenden sonra bir insan olarak dedim ki: Buraya her gün ölüme giriyor insanlar. Ve bilirkişilerden şunu öğrendik, şunu söylediler bize: "Ya, Namık Havutça, bu ne ki, Türkiye'deki 300 tane maden zaten bunun gibi, hatta bundan daha kötü." Bunun anlamı ne arkadaşlar? Yani, Soma'da, Işıklar'da, orada, kazanın yaşandığı yerde 301 yurttaşımız öldüyse bu ölümler devam edecek anlamına geliyor. Etmedi mi? Bakın, söylüyorum ölümleri: Kaza 13 Mayısta oldu, 15 Mayısta, Soma faciasından iki gün sonra Zonguldak Kilimli'de Mehmet Aygün hayatını kaybetti. 1 Haziran, Soma faciasından on yedi gün sonra Afşin-Elbistan'da Ali Çankay hayatını kaybetti. 3 Haziran, Soma faciasından on dokuz gün sonra Şırnak merkeze bağlı Cudi Dağı eteklerinde İbrahim Sağnak göçük altında kaldı, yaşamını yitirdi. 11 Haziran, Soma faciasından yirmi yedi gün sonra... Devam etti, 18 Haziran, Soma faciasından otuz beş gün sonra Karaman Ermenek'te, maden ocağında 41 yaşındaki işçi Mustafa Yirik öldü. 11 Temmuz, devam etti. İş cinayetleri devam ediyor.

Bunun üzerine, bizim Savaştepe Karacalar köyündeki, iki evladının birini kaybetmiş, biri sağ kalmış, oradan, madenden emekli bir işçimiz şunu söyledi bana: "Namık Havutça, sen o Komisyondasın, orayı incelemeye gidiyorsunuz -oğlu tekrar çağrılıyor çalışmaya- ben oğlumu oraya göndereyim mi?" Ben de dedim ki: Hayır, gönderme; gönderme, ikinci evladını kaybetme. Çünkü arkadaşlarımızla o madene son gittiğimizde sürüne sürüne girdik. Her girdiğimizde o maden göçüğündeki duvarlarda ölen 301 insanın ölümleri çınladı kulaklarımda ve vicdanen çok rahatsız oldum.

Arkadaşlar, maden ocağında bilirkişiyi dinlediğimizde oradaki faciada ölenlerin ölüm nedenlerinin tespitinde en önemli saptama şuydu: Ölenlerin hepsi karbonmonoksit zehirlenmesinden ölmüştü. Şunu sordum: O işçilerin sırtında onları bir saat yaşatan oksijen maskeleri olsaydı, tüpleri olsaydı bu insanlar ölecek miydi? Hayır. Bin dolar arkadaşlar, belki daha da ucuz. Oradaki insanların madene girerken olası bir karbonmonoksit zehirlenmesine karşı eğer bellerinde, sırtlarında değeri bin dolar olan oksijen tüplerinden olsaydı o insanlar bugün hayatta oluyor olacaklardı.

Şimdi, bakın "Muhalefet olarak bize somut şey önerin." diyorsunuz, öneriyorum. Bu maden kazasından sonra, işte o Savaştepe'deki Recep amcanın sorusundan sonra vicdanım rahat etmedi, 13 Haziran 2014'te şöyle bir yasa teklifi verdim, dedim ki: Üç ay süreyle, geçici olarak madenlerin tümü kapatılsın. İş ve iş sağlığı, güvenliği bakımından orada çalışma koşullarını, işçilerimizin yaşamını, sağlığını garanti altına alacak düzenlemeler yapılıncaya kadar, tedbirler alınıncaya kadar askıya alınsın ve müfettişlerce, sendikalarca oluşturulacak tarafsız denetim kurulları tarafından buralar denetlensin ve eksikler varsa gerekli tedbirler alınsın ve bu insanlar ölmesin. Tarih 13 Haziran 2014.

Bakın, değerli arkadaşlarım, bunu da Karacalar köyündeki, bir evladını kaybeden babanın istemi üzerine verdim ve şunu söyledik somut olarak: "Her defasında, ruhsatlandırılan maden işletmelerinin altı ay süreyle faaliyetleri durdurulur." Kanun, geçici madde 1. "3213 sayılı Maden Kanunu'na aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir." diye düzenlenen, tarafımızdan hazırlanan ve CHP Grubu olarak Meclise verilen kanun teklifi. Eğer bu teklif dikkate alınsaydı ve gerekli önlemler alınsaydı, denetlenseydi o madenler... Hâlâ bugün o risk devam ediyor, o 300 tane madende hâlen insanlarımızın ölüm riski ne yazık ki devam ediyor. Bakın, bu hâlâ güncelliğini koruyan bir yasa teklifidir.

301 işçimizin yaşamını yitirdiği... Elbette ki onların canlarını geriye getiremeyiz, onları hiçbir maddi güçle... Ailelerinin yaşadığı acıyı yaşayamayız.

Değerli arkadaşlarımız bilirler, birlikte, ölen maden mühendisinin evine ziyarete gittiğimizde, maden mühendisi olan ölen arkadaşımızın eşi bize aynen şunu söyledi ağlayarak, dedi ki: "Kocam her gece eve geldiğinde şikâyet ediyordu ve oksijen yetersizliğinden, içerideki karbonmonoksit sızıntısından ve kızışmalardan bahsediyordu." Yani âdeta, işverenlerin sırf para ve kâr hırsı sebebiyle bunları dikkate almadıkları, şikâyeti dikkate almadıkları çok açık ve hatta, iş sağlığı ve güvenliği başmüfettişi "Orada göstergeler giderek bir iş cinayetinin yaşanmasına yönelik verileri ortaya koyuyordu." dedi. Maalesef bu tedbirler alınmadı.

Değerli AKP milletvekili arkadaşlarım, Soma Maden Komisyonunda birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızın hepsinin hissiyatının benim gibi olduğunu düşünüyorum ama Çalışma Bakanının itirafı artık hiçbir şekilde mazeret kabul etmez. Bir insanın yaşamı, işçilerin yaşamı, iş sağlığı ve güvenliği hiçbir yakınımızın ricasıyla örtülecek, kapatılacak bir konu olamaz, olmamalıdır. Artık bu tedbirleri almazsak maalesef Soma'da yaşanan cinayetler nasıl yaşandıysa ve devam ettiyse aynı şeyler yaşanmaya devam edecek.

O nedenle, biz buradan artık ölümler üzerinden, iş cinayetleri üzerinden konuşmayı değil, Avrupa'nın diğer ülkelerinde olduğu gibi, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, işçilerimizin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin en üst seviyede olduğu, insanların ölmediği bir barış Türkiyesi, sevgi Türkiyesi, kardeşlik Türkiyesi diliyoruz. Çok mu istiyoruz acaba? Bu sorumluluk on iki yıldan beri bu ülkeyi yöneten AKP iktidarındadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)