| Konu: | HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, 9/10/2014 tarihinde Bingöl İl Emniyet Müdürü ve ekibine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı ve iki saat sonrasında Genç ilçesinin girişinde bir aracın taranması olaylarının araştırılması amacıyla 17/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 05.11.2014 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de birtakım olaylar oluyor. Her olay sonucunda olaylardan sorumlu olan siyasi iktidar, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı kendi sorumluluğunu bir tarafa bırakarak sürekli başkalarını suçlayarak, muhalefeti suçlayarak ülkeyi idare etmeye çalışıyor.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan ve benim de kendisine saygı duyduğum eski Emniyet Genel Müdürümüz konuşmasında o kadar çelişkilerle doluydu ki "Efendim, Türkiye'de olayların üstünü örtmeyin." diyor. Yani, ben örtmeyecekmişim olayların üstünü, muhalefet partisi milletvekili olarak ben örtmeyeceğim ya da HDP örtmeyecek. Ya, beyefendi, Türkiye'yi Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiyor. Eğer, olayların üstü örtülmeyecekse siz örtmeyeceksiniz. Ya, siz bunu kime söylüyorsunuz? Efendim, özür dileyecekmiş. Yani, yapanların özür dilemesiyle bu iş bitiyor mu? Eğer, özür dilemekle ya da vicdanlarla ülke yönetilmiş olsaydı kurallar olmazdı, yasalar olmazdı. Yani, siz ne söylediğinizin farkında mısınız Sayın eski Emniyet Genel Müdürümüz?
"Terörle mücadeleye karşı kimse bizi engelleyemez." diyor. Ya, kim sizi engellemeye çalışıyor ki? Terörle mücadele etmeye sizi engelleyen bugünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu. Siz bir senedir geçmişte yaşanan olayların farkında değilsiniz herhâlde. Eğer, Türkiye bugün kendi hukukuna sahip çıkamaz hâle gelmişse, hukuk sokaklarda ayaklar altına alınmışsa, eğilip bükülmüşse, Türkiye devleti kendi sokaklarına sahip çıkamaz hâle gelmişse bundan ülkeyi yöneten iktidar sorumludur.
Şimdi, yani biz burada "Gerçekten teröre karşı çıkalım." derken polisin masum insanları katletmesine onay mı vermemizi bekliyorsunuz? Eğer Türkiye sizin de söylediğiniz gibi gerçekten bir hukuk devletiyse o zaman hukuk devletinde teröre karşı, terörizme karşı nasıl mücadele edildiğini siz bir polis gözüyle değerlendiremezsiniz; bir hukuk devletinin parlamenteri olarak değerlendirmek zorundasınız. Suç işleyenlerin cezasını polis vermez. Eğer Bingöl Emniyet Müdürlüğünde bir katliam yaşandıysa bu katliamı yapanların cezasını dahi Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı polisler veremez. Güvenlik güçlerinin görevleri onları sağ salim yakalayıp adalete teslim etmektir, yargıya teslim etmektir ve cezasını da yargılama sonucunda bağımsız mahkemeler vermek durumundadır.
Terörle mücadele hukuk içerisinde yapılmalıdır, hukuka bağlı kalınarak yapılmalıdır. Demokratik hukuk devletinde terörizme karşı mücadele ederken devletin bir eli bağlıdır. Şimdi, efendim, teröristin insan haklarından faydalanma hakkı var mıdır? Tabii ki vardır. Yani suç işleyen adamın da insan haklarından faydalanma hakkı vardır. Siz bunu bir polis olarak söyleyemezsiniz ama ben bir hukukçu olarak söylerim. Zaten bu ülkeye ne geldiyse polis devleti olmaktan gelmiştir, asker devleti olmaktan gelmiştir. Ülkeyi polis devleti hâline getirdiniz, hukuk devleti olsaydı Türkiye'nin geçmişinde bu kadar karanlıklar olmazdı, faili meçhuller olmazdı, işkenceler yapıldı emniyet köşelerinde. Bu ülkede işkence yapan emniyet müdürleri taltif edildi, onurlandırıldı, askerler onurlandırıldı, terfi ettirildi. Gözaltına alınan insanlar gözaltında buharlaştı gitti, kayboldular. 1995'ten beri İstanbul Galatasaray'da toplanan Cumartesi Anneleri neyin feryadını yapıyor Sayın Genel Müdür? Neyin feryadını yapıyor onlar? Onlar, sizin başında bulunduğunuz o polis teşkilatında gözaltında kaybolan yavrularını arıyorlar. Onların mezarlarını dahi bulamadılar. Demokratik hukuk devletinde gözaltına alınan bir insan kaybolur mu? İşkencede insanlar öldürülür mü? Şimdi bir yandan demokratikleşme iddiası, bir yandan da hâlâ polis kafasıyla olayları değerlendirme.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Kim öldürüldü işkenceyle Ali Rıza Ağabey? Nereden aldın bu bilgiyi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Şimdi, Yılmaz Tunç, burada senin söylediklerin var. Bu ülkede, on kez bu Parlamentoda faili meçhullerin araştırılması, sorumluların açığa çıkarılması için önerge verdik, on kez grup önergesi olarak getirdik. Her seferinde bunun araştırılması gerektiğini söylediniz. Kimisinde "Zaman müsait değil." dediniz, kimisinde dediniz ki: "Canım şimdi haziran da geldi, tatilden sonra hep beraber getirelim." Cumartesi Anneleri için Meclis araştırma önergesi verdik. O zamanki Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumartesi Annelerine, Berfu Ana'ya söyledi; "Evet, biz de bu konunun araştırılmasını istiyoruz muhalefet de destek verirse." dedi. Ertesi gün Meclis araştırması önergesi verdim ama sizin oylarınızla reddedildi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Bravo!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Burada kimlerin ne dediği, AKP'lilerin ne dediği tutanaklarda var. Yani sözler uçup gider ama söylenilen, tutanak altına alınan yazılar yalan söylemez, Meclis tutanakları yalan söylemez. Bugünün Cumhurbaşkanı Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3 Eylül 2010 günü Diyarbakır'da yaptığı bir konuşmada faili meçhullerden bahsetti ve bunların araştırılması gerektiğini söyledi ama burada sizler önergelere ret oyu verdiniz. Siz, yasama organının üyesisiniz. Siz, Hükûmetin üyesi değilsiniz. Demokratik hukuk devletinde sizler, Hükûmetin yaptığı her icraata hep "doğru" demek durumunda değilsiniz.
Ben inanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden çoğu arkadaşımız benim söylediklerime tıpatıp destek veriyorlar. Ama sadece iktidardaki partinin mensubiyetini taşımış olmak, iktidarın yapması gereken olayları yapmadığı zaman onları savunmak demek değildir değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Bingöl'deki olay... İktidardasınız, emniyet teşkilatı elinizde. Araştırın, bulun. Ama gerçekten orada polislerin öldürdüğü kişiler, son zamanda ortaya çıkan bulgularda belirtildiği gibi, o katliamda yer alan kişiler değilse bunun sorumlusu kim olacak sayın milletvekillim, kim olacak bunun sorumlusu?
Şimdi, dün, çıkan olayda o öldürülen insanların olay yerinde olmadığı konusunda telefonlardaki yapılan incelemelerde belgeler ortaya çıkıyor. Ve yine, dün yapılan incelemelerde o çıkan mermilerin o öldürülen insanların tabancalarından çıkmadığı açıkça belli edilmiş. E şimdi, gerçekten o insanlar masumsa onları katletmek günah değil mi?
Siz, bakın, o demokratikleşme iddialarını bir kenara bıraktınız. Siz artık yolunuzu, rotayı çevirdiniz. Siz hukuk devletinden saptınız. Siz doğrudan polis devletine gidiyorsunuz. Polis devletini bu ülkede inşa etmeye çalışıyorsunuz.
Ve olaydan sonra hemen Başbakan dedi ki: "Cezaları verildi." Ya böyle bir anlayış olabilir mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Hangi demokratik hukuk devletinin milletvekili, başbakanı, suç işlediği iddiasıyla polisin yakalamakla görevli olduğu insanları katlettikten sonra "Cezasını çekti." diyebilir?
Belki bu hoş gelebilir bir topluma. Ama siz bir yandan "barış süreci" diyorsunuz, barış sürecinde, bizim Cumhuriyet Halk Partisini barışı engellemekle suçluyorsunuz, ama öbür yandan barış süreciyle, gerçek barış isteğiyle hiç uyum içerisinde olmayan dil kullanıyorsunuz.
İktidarın dili barış dili değildir arkadaşlar, iktidar şiddet dilini kullanmaktadır. Ben, bir hukuk devletinin geçmişinde faili meçhul bırakılan cinayetler olmaması gerektiğini düşünüyorum. Biz, faili meçhul cinayetlerle dolu bir Türkiye'de yaşadık. Torunlarımızın, çocuklarımızın artık geçmişi aydınlanmış, karanlık bir tek noktası bırakılmamış demokratik bir hukuk devletinde yaşaması gerektiğini düşünüyorum. Parlamenterler olarak hepimizin görevinin bu olduğuna inanıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili arkadaşlarımın da böyle düşündüğüne inanıyorum ve onlardan da bu siyasi iktidarın polis devletinden hızla uzaklaştırılması gerektiği konusunda mücadele etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve HDP sıralarından alkışlar)