| Konu: | HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, son zamanlarda yaşanan işçi ölümlerinin tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/820), ön görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 04.11.2014 |
SAKİNE ÖZ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubu tarafından verilen işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması hakkındaki Meclis araştırma önergesi üzerine grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, muharrem ayında Kerbela'da yaşanan acıların yaslarını yaşadığımız ve lanetlediğimiz günlerde oruçlarını tutanların oruçlarının Allah katında kabulünü ve bir daha böyle acıların yaşanmaması temenni, dileklerimle sözlerime başlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu önergenin verildiği tarih olan 2012 Nisan ayındaki işçi kayıplarımızın sayısına bir bakın, bir de aylardır ülkemizin en can yakan ve bir türlü sonu gelmeyen iş cinayetleri gündemine.
Önergenin gerekçesinde de belirtildiği gibi bizde insan hayatı ve işçi sağlığı büyük işverenlerin büyük maliyet hesaplarının arasında yok sayılmaya devam ediyor. İş cinayetleri 2012 Nisan ayından bugüne çok da fazla katlanarak artıyor. Devletin yayınladığı ve sadece sayı olarak anıp geçtiği işçi kıyımları Cumhuriyet Halk Partisinin, Uluslararası Çalışma Örgütünün, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin ve birçok kurumun raporlarında emeğin karşılaştığı tüm baskıları açıkça ortaya koymaya Hükûmeti ve Meclisi acilen görev yapmaya çağırıyor. İş kazaları ve emek cinayetlerinin önüne geçmek, açıkça bir adalet çağrısı niteliğinde bizlerin karşısına geliyor.
Açıkça konuşmak gerekirse Soma, Ermenek, Kozlu ve Amasra'da madenlerde, İstanbul'da asansör kazası yaşanan inşaatlarda düşük ücretlerle, güvencesiz ve güvenliksiz çalışmaya, insanlık dışı koşullara itilen, sosyal devletin sağladığı hakların esirgendiği işçilerimizin, Isparta Yalvaç'ta bir servis kasasına 46 tarım işçisini, kadın işçileri dolduran ve buna ses çıkarmayan kara düzenin hepimiz üzerinde ahı var. Geçen yıl Manisa Alaşehir'de küçük bir minibüse 40 işçiyi doldurup yine çiftçilerin ölümüne neden olan düzeni sorgulayıp yetkilileri uyardığımızda susanların üzerinde ahımız var.
Sayın milletvekilleri, Soma'da yüzlerce kadın hemşehrimin, 432 çocuğumun babasız kalmasına neden olanların tepeden tırnağa kadar sorumluluk sahibi olduğu düzende, daha geçen hafta girdiğim Eynez'deki madenin içinde hissettiğim duygularla, tek tek madenin içinde ve acısını paylaştığım Soma evlerinden yükselen feryatlarla yapıyorum sizlere bu konuşmayı.
Ben bugün bu kürsüde, Ermenek'te mahsur kalan madencimiz Mehmet Özcan'ın 5 yaşındaki oğlu Ömer Asaf'ın "Babama Galatasaray maçı var dersek madenden çıkar." diyen sesini duyurmak için, "Oğlum yüzme bilmezdi, suda ne yaptı?" diyen Ayşe Gökçe anamın feryadını anlatmak için buradayım.
Madenden inşaata, tarladan tersaneye, fabrikadan atölyeye, yol inşaatından nakliyeye, hastaneden imalathaneye, kısacası her bir emek yuvasının sınırsız kâr ve üretim hırsına terk edildiği, işçiden çalınanla yeni ihalenin alındığı, herkesin bildiği sömürünün bir sır gibi gizlenmeye çalışıldığı, devleti yönetenlerin faciadan sonra ortalıkta boş boş dolaştığı bu yüzsüz düzende işçilerin daha güvenli koşullarda, daha insanca yaşaması için yapıyoruz bu çağrıyı sizlere. İşçilerin hayatından ve kursağından çalınanların, bir avuç kömür için ömrünü verenlerin, bir parça ekmek için bileği, kolu kesilen, sakat bırakılıp yüzüstü konan işçilerin, en çok da Somalı madencilerin çağrısını sizlerle paylaşıyor, Meclisi korkusuzca tavır almaya çağırıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2012 Nisanda verilmiş bu önerge 2012'nin ilk üç ayındaki iş kazası sonucu ölümlerin sayısını 163 olarak vermiş. Bugün geldiğimiz aşamada, Soma yarasıyla kavrulduğumuz 2014'te işçi hayatını hiçe sayanların karnesi çok daha ağır bir sonuçla dolu. Uluslararası Çalışma Örgütüne göre 2014 yılının ilk dokuz ayında 1.414 işçimizin yaşamına son verildi. Son on iki yılda en az 14.455, sadece ekim ayında 160 işçimiz yaşamını kaybetti.
Ekim ayında iş cinayetlerine, ucuz emeğe, pahalı bedellerin ödendiği bu düzene kimleri kurban verdik, bazılarını bir de benden dinleyin ve artık iş cinayetlerini önleyecek adımları atmaya sizler de karar verin. İşçi sağlığı ve iş güvenliğini Meclisin ve partimizin açıkladığı gibi öteki Türkiye'nin tablosunda ölüme gönderilen 35 işçi inşaat ve yollarda, 25 işçimiz madenlerde, 10 işçimiz nakliyatlarda çalışıyordu. Belediyelerde 9 işçi, büro, eğitim, sinema iş kolunda 6 işçi, savunma güvenlik iş kolunda 6 işçi ve -böyle giden nitelikte- konaklama eğlence iş kolunda 1 işçimiz canını yitirmiştir.
Meclisin üst katında Plan Bütçe Komisyonu odasında büyüme rakamlarıyla hava atanlar adaletsiz büyümeden bahsedilirken susuyor, dünyada en fazla iş kazası olan 3'üncü ülke olduğumuzu görünce kafasını kuma sokuyor. Kalkınmasını ve adaletini insansız, emeksiz kurmaya, binlerce işçi çocuğunu babasız ve annesiz büyütmeye kararlı olanlar, adı belli maden firmalarını, inşaat şirketlerini ihya etti. Madencinin ve inşaat işçisinin baretinden, maskesinden düşülen maliyetler her bir işçimize mezar olarak geri döndü. Madenlerde, tüm dünyada kabul edilmiş ilkeleri, çalışma düzenini ve denetimleri sanki hiç görmemiş gibi, emekçilerin canına kastedenler ile devleti yönetenler açıkça iş birliğine girdi. İhaleler, maden ruhsatlarının kime verildiği tek adamın kararına bağlanırken on binlerce işçimizin önce canı, sonra alacaklarının hesabı sorulduğunda o adamlar yalan sözlerle ortalıktan sıyrıldı.
Daha ocak ayında, Soma'da, Uyar Madende yüzlerce madencinin alacağı için kapısını çaldığımız Taner Yıldız madencinin gözünün içine bakarak "Bulun maden sahibini, ruhsatını iptal edeceğim." dedi. Sonra, geçen hafta Uyar Madeninden pay sahibi olduğunu gördüğümüz manzaranın önünde "Uyar'ın işlerinden memnun değiliz." dedi. Geçtiğimiz yıl kasım ayında Soma Işıklar'da kolu kopan madencimiz Mustafa Asal'ın büyük bir ihmal sonucu hayatını kaybettiğini daha geçen hafta bana itiraf eden Bakan Faruk Çelik'in güvencesiz bakanlığında madenlerin kapanmaması için acaba hangi 50 kişi kuyruğa girdi, hiç düşündünüz mü?
Bir çalışma yerinin, bir madenin en önemli güvenlik önlemlerinden olan, günlük yapılması gereken jeolojik zemin etüdü yapmayan işletmeyi kontrol etmeyen, gaz ölçümlerini düzenli takip etmeyen şirket-hükûmet düzeniyle Soma'da 301 madencimizi kaybettik. Elimizde belgeler var. Bir madende düzenli zemin raporu tutulmadığını, fayların göçme ve çökme tehlikelerini hiçe saydığını, sadece ilk kuruluşta jeolojik etüt yapıldığını itiraf eden Taner Yıldız'ın cevabı Soma'da skandalın yeni belgesidir.
Ermenek'te her bir teftiş raporunda eksiği açıkça belirtilmesine rağmen firmanın sondaj yapmayışına ses çıkarmayan kamu düzeni bu büyük göçüğün altında kalmıştır. Türkiye'nin emekçileri, çocukları, eşleri ve gözü yaşlı anaları, iş işten geçtikten sonra Ermenek'teki göçükte suya bakan bakanları değil, emeğe hak ettiği karşılığı ve güvenceyi sağlayacak, hakça adalet dağıtacak bir anlayışı, devlette aklın egemen olacağı bir çalışma düzenini hak ediyor.
Düşme, ezilme, göçme, çökme, kalp krizi, zehirlenme ve yanma nedeniyle emeğin ve emekçilerin yok oluşundan insana ve güvenceye dayalı yatırıma büyük kâr hırslarından biraz olsun sıyrılıp da bakan olumlu oyları görmek dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)