GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, Mersin Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/821) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Ekim 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:7
Tarih:22.10.2014

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin Mersin Akkuyu'da kurulması öngörülen nükleer güç santralleriyle ilgili verdiği Meclis araştırma önergesi üzerinde söz aldım, Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kategorik olarak nükleer santrallere karşı olup olmamak bir yana, öncelikle Akkuyu'da kurulması öngörülen bu nükleer güç santralinin yer seçimi bakımından ve orada kullanılan teknoloji bakımından ve Rusya'yla yapılan anlaşma bakımından karşı çıkılması gereken bir durum olduğunu söylemek istiyorum.

Bir kere teknoloji bakımından orada, WWER-1200 teknolojisi dediğimiz bir teknoloji öngörülüyor. Bu teknoloji dünyada henüz işletmeye alınmamış, çalıştırılmamış bir teknolojidir. 23'üncü Dönemde bu konuyla ilgili bu Parlamentoda görüşlerimizi dile getirdik ve 100 civarında soru önergesi verdim. Sayın Bakan soru önergelerine ya hiç yanıt vermedi ya da doğru yanıt vermedi. Bunlar bilim adamlarının denetiminden geçmiş soru önergeleriydi.

WWER-1200 teknolojisinin güvenilir bir teknoloji olmadığı Rusya'da eyalet mahkemesinin verdiği kararla sabittir. Bu konudaki mahkeme kararını da ben bu kürsüde gösterdim, okudum.

Şimdi, o zaman AKP'li arkadaşımız dedi ki: "Efendim, bu, dünyada işletmeye alınmış bir teknolojidir." Sonunda iş karakolluk oldu mahkeme karar verdi. Davayı ben kazandım, AKP'li arkadaşımız kaybetti.

Enerji Bakanlığının Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun elimde bir yazısı vardır: "İlgide kayıtlı yazınızda belirtilen WWER-1200 tip reaktörlerinin işletimde olan bir modeli bulunmamaktadır." Demek ki dünyada şu anda Akkuyu nükleer santralinde kurulmaya çalışılan model dünyada henüz işletmeye alınmış, denenmiş bir model değildir. Santral işine ilk giren ülkeler genellikle nükleer santrallerde denenmiş, işletme tarafından test edilmiş modelleri öngörmektedirler. Bu yönüyle, bir kere, burada çıkabilecek problemlerin çözümü konusunda Türkiye zaten deneyimsiz olduğu gibi Rusya'nın dışındaki ülkelerin bu problemleri çözebilme olanağı yoktur.

Yine, burada, yapılan anlaşma aslında bir yap-işlet-devret anlaşması değil, yap-işlet anlaşmasıdır. Tamamen Rusya tarafından kaleme alınmış, İngilizce bir metin olarak verilmiş. Bizim Türk yetkililerin eline de verilmiş, denmiş ki: "Bunun Türkçesini tercüme edin, nereden geçirirseniz geçirin ve bunu getirin onaylayalım." Onlar da Rusya'nın istediği gibi o anlaşmayı imzalamışlar. Ben, Akkuyu'da nükleer santral yapımına ilişkin bu anlaşmanın, bu Meclis tarafından onaylanan o anlaşmanın -o tarihte de söyledim- Türkiye'ye ihanet anlaşması olduğunu bu kürsüden söyledim ve bugüne kadar gelişen olaylar beni haklı çıkardı. Dolayısıyla, anlaşma, alışveriş karşılıklı olur; bir veriş vardır, bir alış vardır. Anlaşmanın içeriğini okuduğunuz zaman tamamen ülkeden veriş var ama ülke adına alış yok. Ama Rus şirketler adına belki bir kârlı durum söz konusu olabilir.

Dolayısıyla, teknoloji yanlış, teknolojinin güvenilirliği, nükleer güç santrallerinde aranan güvenilirlik yok. Yine, dediğim gibi, anlaşma tek taraflı, tamamen Rusya'nın hâkimiyeti, buram buram Rus hâkimiyeti kokan bir anlaşma.

Öbür taraftan, yer seçimi... Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, Akkuyu nükleer santralinin yapılacağı yer Akdeniz'in ortası, turizmin çok canlı olduğu bir bölge. Türkiye'deki turizm gelirinin yarıdan fazlası Akdeniz Bölgesi'nden elde edilmektedir. Burada, tarımsal etki değerlendirme hesaplanmamıştır, turizme etkisi dikkate alınmamıştır.

Yine, Akdeniz'in suyunun sıcaklığı 31-32 derecedir normal koşullarda. Oysa, teknik olarak, bu nükleer güç santrallerine verilen soğutma suyunun sıcaklığı 28 derece civarındadır. Denize şarj edilirkenki sıcaklık ise en fazla Amerika'da Kaliforniya eyaletinde 31-32 santigrat derece civarındadır. Bu şunu göstermektedir: Normal, standart olarak bizim çıkış suyundan alacağımız -veriş sıcaklığımız- normalde nükleer santrallerin çıkışından aldığımız sıcaklıktır. Oysa 31-32 derece verdiğinizde o 34-35 derece olarak çıkacaktır, deniz hayatını mahvedecektir. Efendim, denizi kirletmezmiş. Bunların hiçbirisi doğru değil değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bağımlılıkla ilgili, bu nükleer güç santralleri, nükleer enerji yapılırsa bağımlılığımızı azaltacakmış.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, enerjide biz yüzde 80 oranında Rusya'ya bağımlıyız doğal gaz ve petrol bakımından. Şimdi, nükleer santraller bakımından bu da devreye girerse bu bağımlılık yüzde 90'ları bulacak.

Şimdi, bakın, bugünün Başbakanı Sayın Davutoğlu Başbakan Başdanışmanıyken -Dışişleri Bakanı değilken- Council on Foreign Relations'a bir mülakat veriyor, Rusya'ya enerjideki bağımlılığımızın -üstelik o tarihte henüz nükleer ve gaz dağıtım bağımlılıklarımız söz konusu değil- ne denli kısıtlayıcı rol oynadığını yalın biçimde ifade ediyor. Diyor ki Sayın Dışişleri Bakanımız: "Bu ülkeyle, Rusya'yla olan ilişkilerimiz başka ülkelerle olan ilişkilerimize benzemez çünkü bizim bu ülkeyle, Rusya'yla ilişkilerimiz, Türk-Rus ilişkileri, Danimarka-Rus, Norveç-Rus, Kanada-Rus ilişkileri gibi olmaz. Bir başka Avrupa ülkesi Rusya'ya karşı izolasyonist politikalar izleyebilir. Türkiye bunu yapabilir mi? Sizden Türkiye'nin coğrafi koşullarını anlamanızı rica ediyorum. Rusya'yı ekonomik olarak izole ederseniz Türkiye bunu kaldırabilir mi? Ne yazık ki bu gerçeği kabul etmek zorundayız. Türkiye Rusya'ya enerjide yüzde 75-80 oranında bağımlıdır. Bir Rus-Amerikan veya bir Rus-NATO çatışması istemiyoruz." Bunu Davutoğlu söylüyor.

Değerli arkadaşlarım, görüldüğü gibi, bu öngörülen nükleer santral AKP iktidarının söylediği gibi ucuz bir enerji kaynağı değil, güvenilir bir enerji kaynağı değil, temiz bir enerji kaynağı değil; otuz beş kırk yıl önce alınmış bir lisansa dayalı olarak yapılmaya çalışılan bir enerji kaynağı.

Şimdi, otuz beş sene önce buraya lisans veren Profesör Doktor Tolga Yarman bugün gelinen noktada bunun yanlış olduğunu söylüyor, "Çünkü o tarihte bir Ecemiş fay hattı, o bölgeden derinliği bilinmiyordu." diyor. Hepimiz biliyoruz ki Fukuşima'da meydana gelen patlama, bir dalma batma -hocam da orada zaten, jeofizikçi- kuşağının yol açtığı olay sonucunda meydana gelen tsunamidir. Şimdi, burada da Ecemiş fay hattı bir kere derin iniyor. Bir de Antalya'dan Dörtyol'a kadar giden bir dalma batma kuşağı var. Bütün bunlar değerlendirilmeden, buna daha önce karşı olmasına rağmen siyasi iktidarın bugün bunu yapmaya kalkması doğru değildir.

Akkuyu'da nükleer santral yapma girişimleri bir evin misafir odasına tuvalet yapmakla eş anlamlıdır. Ha bir evin misafir odasına tuvalet yapmışsınız ha Akkuyu'ya santral kurmuşsunuz; bunun başka hiçbir yanı yoktur.

Ben bütün bu bilgileri kategorik olarak nükleer santrallere karşı ya da yanında olma anlayışını bir kenara bırakarak söyledim, teknik olarak söyledim. Bugün dünyada nükleer santrallerden kaçış başlamıştır. Japonya'da bile Başbakan patlama sonucunda başını iki elinin arasına almış, düşünmüştür ve bugün sizin örnek verdiğiniz nükleer santrallerin pek çoğu 70'li yıllarda yapılan santrallerdir. Bence bu sevdadan vazgeçmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Mersin halkına kıymayın.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)