GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, GENEL KURULUN OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI ÇALIŞMA GÜN VE SAATLERİ İLE OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI ÇAĞRISINA KONU 642 VE 643 SIRA SAYILI AZERBAYCAN CUMHURİYETİ'YLE İMZALANMIŞ OLAN ULUSLARARASI ANTLAŞMALARA İLİŞKİN KANUN TASARILARI'NIN TÜMÜ ÜZERİNDEKİ PARTİ GRUPLARI, KOMİSYON VE HÜKÛMET ADINA YAPILACAK KONUŞMALARIN TASARILARIN ÖNEMİNE BİNAEN OTUZAR DAKİKA, ÜYELER TARAFINDAN YAPILACAK KONUŞMALARIN ON BEŞER DAKİKA OLMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:138
Tarih:09.09.2014

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sözlerime İstanbul'da hayatlarını yitiren ve asansör cinayetine kurban giden emekçi kardeşlerime Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum.

Bu konuşmayı, biz, Meclise geldiğimizden beri -4'üncü yılımıza girdik-zaman zaman tekrarlayan periyotlarda yapıyoruz. Nerede yapıyoruz? İşte, Karadon'da yaptık, Kozlu'da yaptık, Afşin-Elbistan'da yaptık -belki bir kısmı bu periyodun içine girdi, belki girmedi- Esenyurt'ta yaptık. En son, dünyanın en büyük maden kazalarından olan Soma'da yaptık ve her konuşmamızın sonunda da Allah'tan bir daha böyle iş kazalarını göstermemesini diledik, sadece işi Allah'a havale ettik, onun dışında da bir şey yapmadık ve yapmamaya da devam ediyoruz.

Bir Soma Araştırma Komisyonu kurdunuz. Komisyondan çıkacak raporları zaten uygulamıyorsunuz, orada elde edilecek sonuçları değerlendirmiyorsunuz, onunla ilgili kanuni düzenlemeleri yapmıyorsunuz. Bunu niçin diyorum? 2010'da madenlerle ilgili bir araştırma komisyonu kurulduğu için ve o komisyonda madenlerde gelen tehlikelere dikkat çekilmiş olmasına rağmen hiçbir uygulamanın yapılmaması nedeniyle Soma'da canlarımızı kaybettik.

Şimdi, Soma'yı da içeren, Soma'daki madencilerimizin ailelerini de içeren birtakım düzenlemeleri bu torba kanunda yapıyoruz, yaklaşık da dört aydır bu çalışmayı sürdürüyoruz.

Daha önceki konuşmalarımda, tatilden önceki konuşmalarımda, yani olağanüstü toplantıya gelmeden önceki konuşmalarımda da söylediğim gibi, bu kanunun niçin geciktiğini, yani bekleyen 40 bin öğretmen atamasının niçin geciktiğini, yine taşeron işçilerle ilgili "müjde" diye sunduğunuz ama taşeronlaşmayı kurumsal hâle getirdiğiniz uygulamanın niçin çıkmadığını, emekliliğini bekleyen annelerin telaşla bu kanunu beklemeleri ve niye çıkmadığını, yine ödeme zorluğu içerisindeki esnaflarımızın bu kanun sonucunda faiz ödemelerinin bir kısmından kurtulacağını bekler durumda olduğunu hepimiz biliyoruz ama gittiğiniz her yerde bu kanunun çıkmamasını muhalefetle ilişkilendiriyorsunuz.

Biraz evvel konuşmacı arkadaşlarımdan biri söyledi, dedi ki: "Plan Bütçe Komisyonunda Soma'daki yapılacakları ayıralım, annelerimizin emeklilik kısmını ayıralım, yine diğer toplumsal menfaat sağlayacak uygulamaları ayıralım ve bir günde Meclisten çıkaralım." Buna rağmen, siz her seferinde Meclisi garip bir şekilde hem tatil ettiniz hem de zaman zaman tatil edebilmek için belki de Türkiye'de ilk defa uygulaması görülen muhalefet partisi gibi karar yeter sayısı istediniz. Evet, bu da bir gerçek. Karar yeter sayısı istediniz. Ne zaman istediniz bunu? Yine Soma'yla ilgili madenlerde taşeronluğun kaldırılmasıyla ilgili bir kanun teklifinde istediniz.

Garipsiyorum. Bu torba kanunu bir rüşvet olarak getirdiniz, seçimlerde aldınız istediğinizi ama niye hâlen bu torba kanunun çıkmaması için bir gayret içindesiniz, onu da anlamış değilim.

Yine, tatilden önce yaptırdığım istatistiklerde Meclisin çalışmama saatlerinin, yani sizin karar yeter sayısı sonucu Mecliste bulunmama saatlerinizin normal çalışma saatlerinden neredeyse uzun olduğunu görüyoruz. Burada oturmuyorsunuz, dışarıdasınız, bahçedesiniz ama gidiyorsunuz vatandaşa bizi şikâyet ediyorsunuz bu torba kanun çıkmıyor diye.

Evet, bu torba kanunun biz çıkmasını istiyoruz ama nelerin çıkmasını istiyoruz? Annelere emeklilik sağlayan kolaylıkların çıkmasını istiyoruz, 40 bin öğretmenin atanmasını istiyoruz, bunun gibi toplumsal fayda sağlayan maddelerin bir an evvel kanunlaşmasını istiyoruz. Sizin gibi rantsal dönüşüm ya da rant sağlayacak kanunların çıkmasını istemiyoruz. Bunu konuşmaya çalışıyoruz, bunu anlatmaya çalışıyoruz.

Bakın, dün akşam ne oldu? Hepimiz burada konuştuk, "Bir an evvel bu kanunu çıkartalım." dedik. Biz, gereken kolaylığı gösterdik. Siz, yine yangından mal kaçırdınız ve Cumhuriyet Halk Partisi belediyesine ait olan bir mahalleyi AKP'li bir belediyeye bağladınız. Ya, bu olabilir. Belki "Oradaki vatandaşın sıkıntıları var." diye düşünebilirsiniz. Mantıklı baktığınız zaman böyle bir sonuçla bakmanız gerekiyor. Ama yaptığınız her uygulama bu torba kanunda bir rant uygulaması olduğu için, meraların imara açılması, yine mahkeme kararlarının iptal ettiği özelleştirmeleri ortadan kaldıran kanunlar çıkartılması, hepsinin bir rant hesabı olduğunu açıkça görmekteyiz. Hele İstanbul'daki o dönüştürülen mahallenin Türkiye'nin en rantabl alanı olduğunu, üzerinden çok büyük paralar kazanılacağını, haksız kazançlar sağlanacağını hepimiz biliyoruz. Bu bir realite, bu bir gerçek. Bunlardan vazgeçin, bunları yapmaktan vazgeçin. Artık Türkiye'yi sömürmekten, Türkiye'yi yandaş vakıflarınıza, yandaş şirketlerinize peşkeş çekmekten vazgeçin diyorum.

Evet, mahkeme kararlarını uygulamama gerekçenizde şöyle söylüyorsunuz kanunu getirirken: Beş yıl geçti. Yahu, elli yıllık cumhuriyet tarihinin kazanımı olan şirketleri özelleştirirken "Elli yıllık şirket, bunu özelleştiremeyiz." diyemiyorsunuz, demiyorsunuz. Beş yıl özelleştirmişiz, vatandaş kullanmış, "Geri dönüştüremeyiz." diyorsunuz. Ne demek ya? Fizibilitesini yaparsınız, ne kadar değeri varsa, ne kadar ederi varsa ödemesine bakarsınız, eksik kalan kısmını tamamlarsınız, yine devletin malı olur, yine devlet bunu çalıştırmaya başlar.

Yine, taşeronlarla ilgili bana zaman zaman... Benim bölgem sanayi bölgesi olduğu için taşeronlar telefon ediyorlar "Bu kanun ne zaman çıkacak?" diye. Diyorum ki: "Niye merak ediyorsunuz? Yani taşeronluğun kalktığını mı zannediyorsunuz? Bu kanunda size ne fayda sağlıyor?" Bilmiyor vatandaş ve müjde gibi algılattığınız bu taşeronluğu kurumsallaştırıyorsunuz.

Bakın, iş kazalarının Türkiye'de her yıl artmasının Türkiye'deki işçi sayısıyla doğru orantılı olduğunu göreceksiniz. Eğer biraz merak ediyorsanız, bizim rakamlarımıza değil, girin TÜİK'in sayfasına taşeron işçi artışına bakın, Türkiye'deki iş kazalarının artışına bakın. Eğer utanmıyorsanız, eğer burada yaptığınız milletvekilliğinin hakkını vermek istiyorsanız Türkiye'deki iş kazalarının dünyada 3'üncü sırada, Avrupa'da 1'inci sırada olmasından utanç duyarsınız; duymuyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Niye oluyor bu iş kazaları? 2 nedenden oluyor, asıl 2 önemli nedeni var; biri taşeronlaşma; iki, sendikasızlaştırma.

Eğer ciddi bir şirkette, ciddi bir üretim yapan tesiste sendika varsa iş kazası yoktur arkadaşlar. Ben yirmi üç yıl endüstride çalışmış bir insanım. Ama siz iktidara geldikten sonra, 12 Eylül rejiminden bile daha katı bir şekilde, insanların örgütlenmesinin önüne geçtiniz, "2 sendika" deyip, ileri demokrasi havarisi kesilip sendikal faaliyetler içinde bulunan insanların ya da örgütlenme faaliyeti içinde olan insanların ekmeksiz, işsiz kalmasına neden oldunuz çıkardığınız kanunlarla. Yine, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'yla da ne yaptınız? İşvereni bu işe ortak etmeyerek daha çok işçinin ölmesine neden oldunuz. Eğer siz bu kanunda işvereni bu işe ortak etmezseniz, eğer bu kanunda sermayeyi bu işe ortak etmezseniz iş kazalarını önleme şansınız olmaz.

Bakın, Türkiye'de niye sendikasızlaştırılıyorlar, niye taşeronlaştırılıyorlar? Çünkü "maliyet" deyince, "bir ürünün maliyeti" deyince, yani "üretilen bardağın maliyeti" deyince herkesin aklına direkt işçilik gelir. Aslında, baktığınız zaman, Türkiye yüzde 7 işçilik ortalamasıyla dünyanın en geri ülkelerinden bir tanesi ama sermaye "Tasarruf yapacağım." dediği zaman, "Ürün maliyetini düşüreceğim." dediği zaman aklımıza hemen ne geliyor? İşçilik maliyetleri geliyor. Köle gibi çalıştırdığınız insanlardan üç kuruş daha, beş kuruş daha nasıl keseriz diye bakıyorsunuz, bunu da en çok devlette yapıyorsunuz. Devlete baktığınız zaman özel sektörden daha fazla taşeron işçinin çalıştığını görüyoruz.

Çok uzağa gitmiyorum, yine bir komisyonda Eti Bor tartışılırken, oradaki maden çıkarma işleminin özelleştirilmesi tartışılırken Genel Müdüre sorduğum soru şuydu: "İşçilik maliyetiniz nedir?" dedim, "Yüzde 3." dedi. Yüzde 3'lük işçilik maliyeti olan bir tesisin işçiliğini hizmet alımı yöntemiyle yapmaya çalışan bir zihniyetin, bir kafanın Türkiye'de iş kazalarını önleme şansı yoktur arkadaşlar. Onun için diyorum ki: Gelin, gerçekten bunlar sizin kardeşlerinizse, bunlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysa, bu ülkenin evlatlarıysa bundan sonra daha çok kayıp vermenin önüne geçelim, bir an evvel İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'ndaki değişiklikleri yapalım, öyle eğitim falan değil, adam gibi bir değişiklik yapalım, biz de destek verelim size ve diyelim ki: Türkiye gerekeni yapmıştır. Biz de size buradan kalkıp doğrunun o olduğunu söyleyelim ama bunların hiçbirine yanaşmıyorsunuz. Sizin yanaştığınız tek bir konu var: Nerede rant alanı var, nerede satılabilecek bir alan var, nerede yandaşlarınıza para kazandırırsınız, yaptığınız tek iş bu Türkiye'de.

Teşekkür ediyor, hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)