| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 130 |
| Tarih: | 06.08.2014 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 87'nci maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, devletin sorumluluğu ilkesi uyarınca tapu sicilindeki kayıtların gerçek hukuki durumlarıyla uyum içinde olması gerekmektedir. Ancak, çalışanların tüm dikkat ve özenine rağmen sicildeki bilgilerin noksan veya yanlış olması veya kaydın gerçek hukuki durumu yansıtmaması söz konusu olabilmekte ve bunun sonucu olarak da hak sahipleri ya da üçüncü kişiler zarar görebilmektedir. Bu zarar sadece hak sahiplerinin değil, toplumun tapu siciline olan güvenini de sarsabilmektedir. Bu nedenle, tapu sicilinin güvenilir olma niteliğini kaybetmemesi ve bu yanlış tutulan kayıtlardan zarar gören vatandaşların zararlarının giderilebilmesi için devletin bu görevini yerine getirirken doğan zararlardan sorumlu olması yasalarla açık ve net bir şekilde düzenlenmiştir.
Türk Medenî Kanunu'nun 1007'nci maddesine göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." Tasarıya eklenen bu maddeyle birlikte Tapu ve Kadastro çalışanları aleyhine başlatılacak rücu işlemlerine ilişkin zaman aşımı süresi belirlenmektedir. Buna göre "Tapu ve kadastro işlemleri ile ilgili olarak, Devletin kusursuz sorumluluğu sebebiyle yapılan ödemeler dolayısıyla, ihmali bulunan personel aleyhine başlatılacak rücu istemleri, ödeme tarihinden itibaren iki yıl, her halde zarara yol açan işlemin gerçekleştirildiği tarihten itibaren on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar."
Buraya kadar bir mesele yok. Bu, yıllardır Tapu ve Kadastro personelinin yaşadığı ciddi sorunlara kısmi de olsa bir çözüm getirme gayretine yönelik olumlu bir düzenlemedir. Yalnız, değerli arkadaşlar, hak ve nesafet, adalet ve tutarlılık toplumun tüm kesimlerine, başta devleti yönetenlere düşmektedir.
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin arifesinde olduğumuz bugünlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanaklarında, dosyalarında ve zaman zaman gündeminde ve bilgisinde olan bazı hususları da aziz milletimizin vicdanına ve bilgisine tekrar hatırlatmakta ben fayda görüyorum. Düşünebiliyor musunuz, on iki yıl devleti yöneteceksiniz ve yürüttüğünüz kamu görevleri nedeniyle ve bununla bağlantılı olarak, kullandığınız kamu kaynaklarıyla ilgili olarak hakkınızda zimmete para geçirmek; kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık; resmî evrakta sahtecilik; paraları sıfırlamak; iş adamlarıyla havuz oluşturmak; cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak; suçu ve suçluyu övmek; halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek, tahrik etmek; Alo Fatih; PKK'yla masaya oturup iş birliği yapmak; bunları söyleyenleri de PKK'yla oturduklarını iddia edenleri de şerefsizlikle suçlamak; IŞİD terör örgütüne her türlü yardım ve destek; etnik ve mezhep bölücülüğü yapmak; küresel güçlere ve İsrail'e destek; BOP Eş Başkanlığı; gemicikler; ayakkabı kutuları; daha neler neler, hepsi mevcut, hepsi var ve hepsi de belgeli. Bütün bu yolsuzluklar kime rücu edilecek? Yani, bunlar hesabını vermeden kurtulacak mı? En son, Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçtiğimiz gün yaşadığımız sahte yoklama pusulası kullanılması hâli. Bunun savunulabilir bir tarafı var mıdır? Merak ediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve iktidar partisi grubu bu konuda ne yapacaktır. 2 milletvekili bırakın Meclis Genel Kurulunda olmayı Ankara dışında olmasına rağmen sahte, kendilerine ait olmayan imzalarla yoklama pusulası verilip yoklamaya dâhil oluyor. Daha ne söyleyelim, tuz kokmuş, her şey batmış.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)