GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:122
Tarih:21.07.2014

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üçüncü bölüm üzerinde söz aldım.

Biliyorsunuz bu torba kanun şekil olarak epey tenkit edildi, edilmesi de gerekirdi. Hem iktidar tarafından -biliyorum- hem de muhalefet partileri tarafından epey eleştirildi. Epey yanlışları var; usul olarak, hazırlık olarak ve buraya getirilişiyle ilgili olarak epey eksikleri var. Ama bunun dışında -ben bu tarafını geçmek istiyorum- 148 maddelik bu torba tasarı yasalaştığında toplumu nasıl etkileyecek, ona hiç dikkat ettik mi, ona baktık mı? Çok önemli bir değişiklik yapıyoruz. Bu 148 madde yaklaşık 60 ayrı kanunla ilgili yani toplum hayatıyla ilgili, devlet hayatıyla ilgili, kamuyla ilgili çok önemli değişiklikler getiriyor. İşte bunun nasıl değişiklikler getireceği, ne kadar olumlu olacağıyla ilgili hiç düşündük mü? Toplum bir değişim içerisinde, Türkiye bir değişim içerisinde, dönüşüm içerisinde. Bu dönüşüme, bu değişime, bu torba kanun, bu 148 madde nasıl katkıda bulunacak hiç o tarafını düşündük mü? Olumlu mu olacak bu değişim, bu dönüşüm, bu katkı? Bu torba kanunun bunlara katkısı olumlu mu olacak yoksa olumsuz mu olacak? Biz fren mi yapıyoruz? Topluma, devlete, Türkiye'ye fren mi yaptırıyoruz? Bu taraflarıyla ilgili olarak hiç düşündük mü? Gördüğüm kadarıyla bu alanda çok önemli sorunlar var.

Sayın Bakanım, sizin konularınızla ilgili olarak belki çok fazla sorun yok ama Hükûmeti temsil eden birisi olarak düşündüğünüzde, olaya baktığınızda -ki, öyle baktığınızı çok sanmıyorum şimdiye kadar, sadece kendi konularınızla ilgili olarak baktınız- çok önemli sorunlar olduğunu göreceksiniz. Bu düzenlemelerin bir maliyeti olması lazım, devlete getirdikleri olması lazım, topluma, sivil toplum kuruluşlarına bir şeyler getiriyor olması lazım olumlu veya olumsuz. Ben bazılarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Mesela, vergiyle ilgili bazı düzenlemeler getiriyoruz. Kesinleşmiş alacakların yeniden -sizin deyiminizle af değil ama- düzenlenmesini getiriyoruz.

Şimdi, düşünebiliyor musunuz, 2 esnafız ben ve siz, aynı yerde çalışıyoruz ama bir müddet sonra Maliye tarafından ikimize de bir vergi cezası bir raporla geliyor. Ben hiç ilgilenmiyorum, ödemiyorum da; siz mahkemeye veriyorsunuz, yargıya intikal ettiriyorsunuz. Ben ödemiyorum, ilgilenmiyorum, hiçbir şekilde kale almıyorum, bugün bana af geliyor, siz yargıya intikal ettirdiğiniz için size af yok. Böyle bir haksızlık olabilir mi yani? Biz, bakın, aynı yerde aynı işi yapan 2 esnaf için böyle bir haksızlık yapıyoruz. Niye "Ben konuyu yargıya intikal ettirmiyorum, ödemiyorum." diyorum bana af geliyor da, konuyu yargıya intikal ettiren, hakkını aramaya çalışan birisi için ihtilaflı konularla ilgili olarak af gelmiyor? Bu bir haksızlık değil mi, toplumda bir sıkıntı yaratıyor? Bunun bir bedeli olacaktır herhâlde. Maliye Bakanı bu affa karşı çıktı, açık olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda "Ben buna taraftar değilim." dedi.

Biliyorsunuz, bütçe haziran ayında ilk defa açık verdi. İlk defa değil de geçen yıla göre önemli ölçüde açık verdi; 3,4 milyar liralık bir açığımız var ilk altı ayda. Ayrıca, vergi gelirlerinde haziran ayında bir düşme var, 7,3 milyar liralık bir düşüş var. Sıkıntılı hâle gelmiş. Vergi gelirlerini tahsil edemiyoruz. Özellikle kurumlar vergisinde sorun var, katma değer vergisinde sorun var, piyasada bir sorun var. Peki, bunlarla ilgili bir şeyler getiriyor mu bizim bu yaptıklarımız? Bunlarla ilgili bir çözümü var mı? Yok. Bakıyorsunuz, biz getire getire...

Bir de biraz önce söylediğim kesinleşmiş alacakların yanı sıra diyoruz ki: "Fiktif cari hesaplarla ilgili, kasa mevcutlarıyla ilgili bir af getiriyoruz." Bunun ne faydası olacak? Yüzde 15 yerine yüzde 3 bunu vergilendirmenin topluma, sıkıntılı olan kuruluşlara, özel sektöre getirdiği hiçbir şey var mı? Yok tabii ki ama biz sadece bu konularla ilgili olarak getiriyoruz. Hâlbuki bu vergiyle ilgili düzenlemeleri, matrah artırımından -6111'de yaptığımız gibi- envantere kadar, stoklara kadar her konuyla ilgili olarak getirebilirdik. Toplumda da bu konu gündeme geldiği için böyle bir beklenti oluştu. Neden bunu yapmıyoruz da sadece bu iki konuyu gündeme getiriyoruz? Doğru bir şey yapmıyoruz. Bu, toplumda bir sıkıntı yaratacaktır. Bu, maliyeye karşı, vergi egemenliğine karşı, dolayısıyla devlet otoritesine karşı toplumun sıkıntılı bakmasını sağlayacaktır en hafif deyimiyle ya da medyada yazıldığı gibi, sadece medya havuzuna para ödeyen şirketler var, bunlar kendi ceplerinden ödedikleri için, bu şirketler ödeme yaptıkları için cari hesaplarında, ortaklar cari hesabında sıkıntı var, fiktif olarak ödeme yapılmış ya da kasalarında bu para görünüyor. Bunları mı sadece yok etmek için getirdik? Bu bir sıkıntı, bu toplum bununla ilgili olarak devlete bir güvensizlik duyacaktır. Doğru olmayan bir iş yapmış oluyoruz.

Mesela bir başka yönüne bakayım, yine bu kanunda var: Bir kamu çalışanı olduğunuzu düşünün, senelerden beri uğraşmışsınız, düzenli, düzgün çalışmışsınız, gelmişsiniz bir yere daire başkanı olmuşsunuz, genel müdür olmuşsunuz, genel müdür yardımcısı olmuşsunuz. Bir müddet sonra sizi durup dururken almışlar görevden ve siz de demişsiniz ki: "Mahkemeler var, ben de mahkemeye gidiyorum." Mahkemeye gitmişsiniz, bir sene uğraşmışsınız didinmişsiniz, sizi mahkeme gerekçesiz alındığınız için, haksız alındığınız için görevinize iade etmiş. Şimdi, kişinin bu hakkını nasıl ortadan kaldırırız? Biz bu yargı kararını iki sene uygulamayız, iki sene sonra da uygularsak... Hiç uygulamazsak kimse dava açamaz nasıl diyebiliriz, böyle bir madde getiririz? Yani yargı kararlarını yok saymak gibi bir hakkımız nasıl olabilir? Bunun toplumda nasıl etki yaratacağını hiç düşünüyor muyuz? Bu kişinin çocukları nezdinde, bu kişinin devlete bakışının nasıl olacağını tahayyül edebiliyor muyuz? Çok olumsuz bir düzenleme kişinin hak ve hürriyetleri açısından, Anayasa'ya aykırılık açısından, devletin tahribi açısından çok önemli bir düzenleme, olumsuzluklar var.

Mesela bir diğer konu, böyle farklı konuları gündeme getiriyorum, Kültür Bakanlığı yani devlet diyor ki: "Ben koruma süresi dolmadan bazı eserleri alırım, ister basarım, ister basmam; bazı sanat eserlerini, bazı kültür adamlarının eserlerini, sanatçıların eserlerini, âlimlerin eserlerini alırım, ister basarım, ister basmam." Biz medyadan biliyorduk ama Komisyon sırasında da onun gerçekten öyle olduğunu öğrendik, Saidi Nursi ile ilgili olarak risalelerinin basımını devlet bundan sonra üstlenecek, Kültür Bakanlığı üstlenecek, yani basmayacak veya keyfine göre basacak, eksik basacak, bazı yerlerini basacak, bazı yerlerini basmayacak. Neden yapılır bu? Yani bir anlam verebiliyor musunuz bunun toplum hayatında nelere mal olacağını, nasıl bir sıkıntı getireceğini düşünebiliyor musunuz? Devlet neden bir eserin basımını, yayımını üstlenir, anlamak mümkün değil. Tabii ki aynı paralelde sadece bu risalelerle ilgili kalmayacak, Nazım Hikmet'in eserlerini de, Sabahattin Ali'nin eserlerini de alacak kendi tekeline, basmayacak veya istediği şekilde basabilecek. Şimdi, bu yaptığınız düzenlemelerin maliyetini görebiliyor musunuz?

Ya da üniversite hastaneleri... Üniversite hastanelerine biz özel sektör hastanelerine verdiğimiz para kadar para vermiyoruz; yüzde 195 SUT fiyatlarının üzerinde para veriyoruz özel hastanelere, üniversite hastanesine para vermiyoruz. Oradaki döner sermayeler çalışmıyor ve ondan sonra bu devlet üniversiteleri sıkıntıda, Hacettepe gibi köklü kuruluşlar sıkıntıda, borç içerisinde, "Efendim, Hacettepe arsalarını satsın, taşınmazlarını satsın borcunu ödesin." diyoruz. Ya, özel sektör hastanesi kadar değer vermediğimiz vakıf hastanelerine veya devlet hastanelerine bu yapılacak şey midir, doğru mudur bu yaptığımız? Yılların kurumlarını biz yok ediyoruz ve burada gecenin bu saatlerine kadar, bu mübarek ramazan ayında -iki aydan beri, biz bir taraftan da Plan ve Bütçe Komisyonunda çalıştık- devleti tahrip ediyoruz yani yaptığımız işe bakar mısınız? Bu kadar bu gerginlik içerisinde yaptığımız işlere bakar mısınız? Buna birçok örnek verebilirim. Ayrıca toplumun da çok büyük beklentileri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ünlü Astronom Laplace'ın 78 yaşında ölmeden önce söylediği şu sözü...

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, bitireyim.

BAŞKAN - Elimde olsa, tabii ki.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - "Bildiklerimiz hiçbir şey, bilmediklerimiz muazzam." demiş. Bizim de bu torbadaki yaptıklarımız hiçbir şey, yapmadıklarımız muazzam. Yapmadıklarımızla çok büyük sıkıntılar getirdik. Bunu bilmemiz lazım. Çok iyi değerlendirmemiz lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)