| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 19.07.2014 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17'nci maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Sözlerime başlarken İsrail'in Filistin'e ve Gazze'ye saldırılarını ve yaptığı katliamı, çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden masum insanlara insafsız ve vahşi saldırılarını şiddetle kınadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, eğer İsrail bu saldırılara cesaret bulabilmişse bölge ülkelerinin içerisinde bulunduğu vahim kaos ortamının ve yanlış bazı politikaların rolünün olduğu açıktır. Sayın Başbakan İsrail'in Gazze'ye saldırısını yeni bir Haçlı Seferi olarak nitelemiştir. Tabii biz, bunların devam eden Haçlı Seferleri olduğunu biliyoruz fakat AKP Hükûmeti ve Sayın Başbakan bir çelişkiden kurtulmak durumundadır.
Yine aynı Sayın Başbakanın Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde yaptığı konuşmada da tam aksine Haçlı Seferlerini övdüğünü hatırlıyoruz. "Haçlı Seferlerini artık başka, farklı şekilde değerlendirmek durumundayız. Birbirimizi tanımamızda, kültür, bilim, sanat alışverişinde faydalı olmuştur." diyerek övgüler dizmişti ve Haçlı Seferlerinin fayda ve faziletlerini anlatmıştı. Siz İsrail'le ticareti arttırın, petrol temin etmesini, su temin etmesini kolaylaştırın, her türlü gizli ilişkileri geliştirin, üstüne üstlük bir de o dünyadan cesaret madalyasını da alın; bu ciddi bir çelişkidir değerli arkadaşlar ve bu çelişkinizi derinleştiren çok acı bir konuşmayı da buradan tekrarlamak istiyorum.
Başbakan Erdoğan Haçlı Seferlerini överken Papa 16'ncı Benedict de Haçlı Seferleri nedeniyle İslam dünyasından özür diledi, "Bu seferlerde binlerce cinayet işlendi. Tanrı adına bu cinayetlerin işlendiğini söylemek kabul edilemez. Haçlı Seferleri bizim utancımızdır." dedi. Papa Benedict'in utancı olan Haçlı Seferleri Sayın Erdoğan'ın herhâlde gururu oluyor.
Değerli milletvekilleri, 17'nci maddeyle meslek lisesi ve üniversite öğrencileri staj yaptıkları iş yerlerinde toplam çalışan sayısına ilave edilmiyor ve böylelikle de o iş yerinin iş güvenliği yükümlülükleri hafifletilmektedir. Oysa, iş sağlığı ve güvenliği statüyle ilgili bir kavram değildir, çalışma faaliyetiyle ilgilidir. Özelleştirme, taşeronlaştırma, redevans gibi yanlış uygulamalar sonunda madencilik sektörü, deneyim ve uzlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere kalmıştır. Bu kadar iş kazasının yaşanmasının önemli nedenlerinden birisi de budur. Bilhassa emeklilik yaşının yükseltilmiş olması, birtakım fiilî hizmet zamlarının olmayışı bu mesleğin kalitesine çok olumsuz etki etmiştir.
Yer altında istihdam edilen iş güvenliği uzmanlarının istihdamı, sosyal ve mali hakları işverenin iki dudağı arasındadır. Yer altında istihdam edilen iş güvenliği uzmanları iş güvenliği konusunda gerekli tedbirleri almaya çalıştığı zaman, üretimi yavaşlattığı gerekçesiyle, prim sistemiyle çalışan, bu "dayıbaşı" diye tabir edilen taşeronlarla tartışmaya giriyor ve öncelikli hedefi de üretim olan iş yeri sahipleri, taşeronlarla tartışan iş güvenliği uzmanlarının sözleşmelerine de son vermektedir. Burada da bir iş yeri yönetim çarpıklığı söz konusudur değerli arkadaşlar.
Ayrıca, iş güvenliği uzmanlarının, idari hiyerarşide doğrudan şirketin en üst yönetimine bağlı olma zorunluluğu da vardır, bu da dikkatlerden kaçan çok önemli bir konudur. Kaldı ki bizim görüşümüz mutlaka Çalışma Bakanlığına bağlı olarak belli, özellikle yer altında tehlikeli işlerde çalıştırılması gerekir.
Bir diğer yönetim çarpıklığı da en sonunda Enerji Teftiş Kurulu Başkanı Türkiye Kömür İşletmelerinin Yönetim Kurulu üyeliğine atanmıştı mayıs ayında. 13 Mayısta kaza olduktan sonra, birkaç gün sonra da istifa etmek durumunda kaldı. Yani denetlemek durumunda olan kişi denetleyeceği yerin aynı zamanda yöneticisi olmamalıdır.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)