GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, 5/6/2014 TARİH VE 6044 SAYIYLA MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, SURİYELİ SIĞINMACILARIN DURUMLARININ VE TOPLUMSAL ETKİLERİNİN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 17 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:118
Tarih:17.07.2014

VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu, iç karışıklık sebebiyle Suriye'den ülkemize gelen sığınmacıların ortaya koyduğu sorunlar ve bunların çözüm yollarının araştırılmasıyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasına yönelik önergeyle ilgili söz aldım.

Değerli milletvekilleri, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Hamzaçebi'ye gelen bir faks, aslında Türkiye'deki sığınmacı sorununu, bu konunun vahametini çok net ortaya koyar nitelikte. İzin verirseniz, öncelikle, İstanbul'dan Sultanbeyli Fatih Mahallesi Muhtarımız Ahmet Çalışkan'ın gönderdiği bu faksı sizinle paylaşmak istiyorum.

"Sayın Vekilim Akif Hamzaçebi Bey'in dikkatine. Suriyeli vatandaşlarımız Sultanbeyli ilçemize akın akın gelmektedir. Sayı az iken ilgileniyor, yetişiyorduk ancak şu an sayı binlerle ifade ediliyor. Belediye ve kaymakamlığımız da bu konuda bir şey yapamıyor. Tabiri caizse boğulduk. Camilerin kapılarında, içlerinde, muhtarlık kapılarında, eczane kapılarında, fırınların önlerinde vatandaşlarımızın önlerini kesip ekmek, para, süt, mama, bez, ilaç vesaire istiyorlar.

Sayın Vekilim, artık yardımı, koşturmayı bıraktık; vatandaşımızın güvenliğinden, can, mal, ırz güvenliğinden endişe eder konuma geldik. Cinayet haberleri, kavga haberleri de duyuyoruz.

Sayın Vekilim, sizden istirham ediyorum, yüksek sesle bu konuların gündeme getirilmesini istiyoruz. Gayriresmî oldukları için işte de çalışmaları mümkün değil."

Gerçekten, samimiyetle, elinden geleni yapan ancak çaresiz kalmış, ülkesini, yurdunu seven, insanları seven, yardımı seven bir muhtarın çığlığı.

Cumhuriyet Halk Partisi adına, ben, Milliyetçi Hareket Partisine bu konuyu gündeme getirdiği için öncelikle teşekkür ediyorum. İsabetli bir zaman. Geçtiğimiz günlerde, özellikle Maraş'ta, Adana'da, Suriye'ye sınırı bulunan illerimizde bu olaylar, vahim olaylar meydana geldi.

Sayın Şandır Suriye'yi yakından tanır. Suriye'ye ilişkin değerlendirmelerini yaptı, onu dikkatle dinledim. Üç buçuk yıldır bu sorun yaşanıyor. O günden bugüne resmî rakamlara göre 1,2 milyon, gayriresmî rakamlara göre 2 milyon sığınmacı Suriyeli Türkiye'de yaşıyor. 10 ilde 22 kamp kurulmuş, 220 bin sığınmacı bu kamplarda daha disiplin altına alınmış, zapturapt altına alınmış, kontrol altında her açıdan ancak diğer geri kalanlar, özellikle, Urfa'ya, Gaziantep'e, Kilis'e, Osmaniye'ye, ta, benim seçim bölgem olan Mersin'e kadar, sınır illerine dağılmış durumdalar. Hatta, son zamanlarda büyük metropollerde, Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de de bunları görmek mümkün. Artık, Suriyelilerle iç içe yaşıyoruz.

Bir iç savaş yaşanıyor, nedenlerine biraz sonra vaktim kalırsa geleceğim. Sorun ortada, nedeni ne olursa olsun. İnsanız, gelenler dindaşlarımız, bölge insanları, çaresiz kalmışlar, acıyla kendilerini ülkemize atmışlar. Önce bunları gerçekten misafir olarak algıladı toplum, onlara yardımcı oldu ama olaylar başka boyutlara gelince, sorunlar yaşanmaya başlayınca, şimdi, bu misafirler âdeta bir düşman gibi görülmeye başlandı. Maraş'ta olan olaylar bunun, bu tehlikenin en büyük işaretidir.

Peki, nedir bu sorunlar? Bu sorunları derinden yaşayan kadınlar ve çocuklar; bir kere, bunu ortaya koymak lazım. Asayiş sorunları yaşanıyor, hırsızlık, fuhuş... Özellikle organize suç örgütlerine çok mümbit bir alan. Burası organize suç örgütleri için -hangi illegal işle uğraşıyorsa; uyuşturucu ticareti mi yapıyor, çek senet tahsilatı mı yapıyor, hırsızlık çetesi mi- çok mümbit bir alan. Buradaki yoksul ailelerin o sabileri, çocukları bu organize suç örgütlerinin tuzağına düşmek için bekliyorlar.

Şimdi, ikinci eş olayı var. Tabii ki bir insan olarak, bir beşer olarak, modern dünyada yaşayan bir insan olarak, kadın haklarına saygı duyan bir insan olarak bu kabul edilemez bir şey ve bu insanlar, bu kadınlar erkeklere bir mal gibi pazarlanıyor, özellikle doğuda, güneydoğuda, Suriye'ye sınırı olan illerde. Bu, kabullenilebilecek bir durum değil.

Bu, binlerce, on binlerce, yüz binlerce sağlık sorunu yaşayan sığınmacıların sağlık hizmetini giderici hastaneler yetersiz. Bu insanların çocuklarının eğitim ihtiyaçları için okul sayısı yetersiz.

Barınma: Mersin'in sahil şeridi var hemen Mersin'in merkezinde, yaklaşık olarak 10 kilometre mesafe. Zaman zaman orada sabah yürüyüşleri yapıyorum, inanın, o sığınmacı insanlar -çimlerin üzerinde, banklarda, ağaçların altında- orada yaşıyorlar, orada geceyi geçiriyorlar, evleri, yuvaları oralar olmuş. Bu barınma sorunu önemli bir sorun.

Geçim sorunu var, ekonomik sorunlar var. Hükûmetin, devletin mutlaka bu konuda katkıları var ama yetersiz.

Kayıt dışı ekonomi: Suriyeli bir sığınmacı hiçbir kaydı kuydu, vergi kaydı, esnaf odasına kaydı olmadan gidiyor, bir iş yeri açabiliyor. Zaten, Türk vatandaşlarıyla sorun burada başlıyor, ekmek kavgasıyla başlıyor. Esnaf şikâyet ediyor: "Benim dükkânım var, ben vergiye tabiyim, esnaf odasına kayıtlıyım, ticaret odasına kayıtlıyım ancak diğer taraftan, bir sığınmacı geliyor, herhangi bir kaydı olmadan, yanımda, benim yaptığım işe uygun ya da aynı işi burada yapabiliyor." Dolayısıyla, "Onun kaydı yok, onun vergi sorumluluğu yok, haksız rekabet oluşturuyor." deyip böyle bir kavga ortamı da ortaya çıkıyor.

Kayıt dışı istihdam: Gidin, organize sanayi bölgelerinde, özellikle küçük, orta boy işletmelerde onlarca, yüzlerce kayıt dışı çalışan Suriyeli görebilirsiniz.

Bunun sorumlusu kim? Elbette ki Hükûmet. Bunun sorumlusu ben değilim, bunun sorumlusu Parlamento da değil; bu işin sorumlusu Hükûmettir. Özellikle Suriye'de 2011 Şubatından bu yana meydana gelen iç karışıklığa ilişkin ortaya koyduğu politikalar maalesef Türkiye'de sığınmacı probleminin bu duruma gelmesini körükleyen, ateşleyen unsurlardan bir tanesidir.

Bir kere, Hükûmet, açık kapı politikası uyguladı, sınırlar kevgire döndü. Türkiye-Suriye sınırı, Türkiye'nin en uzun kara sınırı. Oradan teröristi de geçti, hırlısı da geçti, hırsızı da geçti, Hükûmet oraları kontrol altına alamadı. Türkiye, Suriye'deki savaşı âdeta körükledi, ateşe benzin döktü. Sonuç olarak, bu saatten sonra ne yapılacak? Bu insanlar Suriye'ye mi gönderilecek; o zaman oradaki savaşın bitirilmesi gerekiyor. Bugüne kadar Hükûmetiniz, oradaki savaşın ortadan kalkması için, barışın tesis edilmesi için olumlu bir harekette bulunmadı. Orada, özellikle Sayın Başbakan, Suriye Devlet Başkanıyla olan kişisel ihtilafını maalesef Türkiye-Suriye halklarının savaş ortamını hazırlayacak pozisyona getirdi. Artık bu anlayıştan Türkiye'nin, Türkiye Hükûmetinin, Hükûmetinizin vazgeçmesi gerekiyor. O insanların hukuki olarak burada mülteci olmaları mümkün değil, ya bir yasal düzenlemeyle bu insanları vatandaş yapacaksınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Devamla) - Onun da farklı sosyal, hukuki, siyasal sorunlar doğuracağını unutmayın. Ama biz şunu söylüyoruz: Türkiye'de bu sorun yaşanıyor, bu sorun gerçektir, gelin bir komisyon oluşturalım, bu sorunları tespit edelim ve çözüm yollarını hep beraber bulalım diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)