GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TERÖRÜN SONA ERDİRİLMESİ VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞMENİN GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:115
Tarih:10.07.2014

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç gündür yüce Meclisin çatısı altında ülkemizin çok önemli bir meselesini çözmek amacıyla çok yoğun tartışmalar yapıyoruz.

Hiç kuşkusuz bu müzakere sürecinin kendisi bile tarihsel bir öneme sahiptir. Aynı zamanda bu tablo, Türkiye'nin nereden nereye geldiğinin de önemli bir göstergesi niteliğindedir. "Kürt" kelimesinin telaffuzunun dahi suç sayıldığı günlerden bugünlere geldik. Bugün Meclis çatısı altında Kürt meselesini de PKK meselesini de en özgür bir biçimde tartışabiliyoruz; sadece tartışmıyoruz, Kürt meselesi bahsinde sözü edilen temel hak ve özgürlüklerin tamamına yakını AK PARTİ iktidarı döneminde sağlanarak bir devrim gerçekleştirildi. Kürt kimliği kabul edildi. Kürtçenin önündeki bütün engeller kaldırıldı. Kürt meselesini var eden inkâr ve asimilasyon paradigması partimiz iktidarında tarihe uğurlandı. İnkâr ve asimilasyona eşlik eden zor ve şiddet politikaları da iktidarımız döneminde toprağa gömüldü. "İnkâr biterse isyan biter" deniliyordu. Biz inkârı bitirdik, şimdi sıra isyanın bitirilmesine geldi.

Değerli milletvekilleri, burada çok açık bir biçimde vurgulamak isterim ki çözüm süreci isyanın bitirilmesini amaçlayan bir süreçtir. Eski Türkiye'ye ait iki sorunumuz vardı: Birincisi Kürt sorunu, ikincisi PKK dağ sorunu. Kürt kimliğinin inkârı ve Kürt kardeşlerimizi Türkleştirmeyi amaçlayan asimilasyon politikaları üzerine oturan eski Türkiye'nin devlet paradigması çok şükür artık yok. Daha açık bir ifadeyle belirtmek gerekirse yeni Türkiye'nin artık Kürt meselesi yok. Yeni Türkiye'nin çözmesi gereken bir PKK dağ meselesi var.

Çözüm süreciyle yapmaya çalıştığımız şey, eski Türkiye'de isyan ederek dağa çıkmış ve artık dağda kalmasını gerektiren hiçbir amacı kalmamış silahlı unsurları tekrar evlerine döndürmektir; artık, bu ülkenin çocuklarının birbirini öldürmediği bir yeni Türkiye inşa etmektir. Çözüm sürecinin nihai amacı, silahsızlanmanın gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda eve ve siyasete dönüşün önünün açılmasıdır. Getirdiğimiz bu kanun tasarısının özünde bu amaç yatmaktadır. Biz bu tasarıyla çözüm sürecinin yasal altlığını oluşturmak istiyoruz. O yüzden bu tasarı bir yasal çerçevedir. Asıl bu hayırlı sonucu gerçekleştirecek adımların atılması süreci bundan sonra gelecektir.

Değerli arkadaşlar, kaç gündür burada çeşitli suçlamalara, haksız ve asılsız eleştirilere muhatap olduk. Kuşkusuz tartışma sürecini önemsiyoruz, bundan rahatsızlık duymuyoruz ama eleştirilerde insaf sınırını aşmamak lazım. Hele hele hakarete varan sözlerden kaçınmak gerekir. Bu Meclis çatısı altında bulunan hiçbir partimiz bir diğerinden daha yurtsever değildir. Ülkenin tekliği ve bölünmez bütünlüğü konusunda hepimiz hemfikiriz. Bu yüzden ülkeye ve vatana ihanet suçlamaları uluorta kullanılmamalıdır, birbirimizi yaralayacak bir dilden de özenle kaçınılmalıdır. Eski Türkiye'den bize miras kalmış bir sorunu çözerken yeni sorunlar doğuracak, dahası ve en önemlisi toplumsal barışımızı bozacak söylemlerden ve kışkırtmalardan özellikle kaçınmak gerekir.

Değerli milletvekilleri, izninizle bazı iddialara ve ithamlara buradan cevap vermek istiyorum. Bir milletvekili arkadaşımız, bu süreci "ver çözümü, al diktatörlüğü" biçiminde tanımlayarak çok ağır bir ithamda bulundu. Herkes bilsin ki çözüm sürecinin seçimle bir alakası yoktur. Üstelik bizim seçim kazanmak gibi bir kaygımız da yoktur. Biz bu süreci Diyarbakır meydanında başlattığımızda ortada seçim diye bir şey yoktu. Ayrıca hatırlatmak isterim ki diktatörlük bahsinde konuşanlar öncelikle kendi geçmişlerine bir baksınlar. Baktıklarında orada kanlı bir diktatörlüğün varlığını görürler.

Kürt-PKK meselesinin özgürce konuşulabildiği bir ülkede, bu meselenin bizzat yaratıcısı ve müsebbibi bir partinin diktatörlükten bahsetmesi doğrusu manidardır.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Kimi kastediyorsun? Kimi kastediyorsun?

MEHMET METİNER (Devamla) - CHP'nin desteğini "ama"ların arkasına sığınmadan sürdürmesini, sorunun çözümü için gerekli gördüğümüzü bu vesileyle hatırlatmak istiyoruz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Açık konuş, açık. Kimi kastediyorsun?

MEHMET METİNER (Devamla) - "Destekliyoruz ama" diye başlayan cümleler sürece zarar verecek boyutlara taşınmamalıdır.

MHP'ye mensup milletvekili arkadaşlarımız bu tasarının "bir ihanet projesi" olduğunu söyleyip durdular, birtakım haksız isnatlarda bulundular. Biz öyle iddia edildiği gibi PKK'nın gönlünü almak için bu kanun tasarısını getirmiş değiliz. Biz, PKK'nın gönlünü değil, elindeki silahı almak için çözüm sürecini başlattık. (MHP sıralarından gürültüler)

Biz öyle iddia edildiği gibi bir bölgeyi altın tepsi içinde PKK'ya sunmak için çözüm sürecini başlatmış değiliz. Çözüm süreci, bir al ver süreci değildir, bir pazarlık süreci değildir. İlla da bir al ver üzerinden konuşacaksak o zaman deriz ki: Çözüm süreci silah yerine siyasetin, ölüm yerine hayatın ikame edilmek istendiği bir sürecin adıdır. Herkes bilsin ki PKK'yla bir bölgenin kaderi veya Kürt halkının geleceği müzakere edilmiyor. PKK'nın özerklik ve benzeri siyasi taleplerinin karşılanması gibi bir pazarlık süreci de söz konusu değildir. Müzakerenin eksenini iki şey oluşturuyor: Eve dönüş ve siyasete dönüş.

Değerli arkadaşlar, siyasallaşmadan korkmamak lazım. Silahların ebediyen bırakılıp siyasette karar kılındığı bir süreçte herkes kendi talebinin siyasetini kendisi yapacaktır. PKK'yı meşrulaştırdığımız iddiası da kesinlikle doğru değildir. Elinde silah olan hiçbir örgüt meşrulaştırılamaz. Silah yerine siyaseti tercih edenlere evlerine dönüşün imkânını sağlamak PKK'nın meşrulaştırılması biçiminde tanımlanamaz. Çözüm süreciyle PKK silahlarından arındırılıp yasal ve meşru bir alana çekilmek isteniyor. Bu ikisi arasındaki farkı gözden kaçırmamak gerekir. Çözüm sürecinin bölünmeyi getireceği iddiası da zinhar doğru değildir. Çözüm süreci, inkâr, asimilasyon ve zora dayalı politikalarla bölünmenin eşiğine getirilmiş Türkiye'yi, farklılıkların kabulü ve eşit yurttaşlık anlayışı temelinde yeniden bütünleştirme projesidir. Çözüm süreci başarıya ulaştığında ülke bölünmüş olmayacak, tam tersine daha da bütünleşmiş olacaktır.

Çözüm süreci bir bölünme süreci değil, bir bütünleşme sürecidir. Bu ülke hepimizindir, bu devlet hepimizindir, bu bayrak hepimizindir, bu vatan hepimizindir. Bu ortak vatan üzerinde hepimiz temel hak ve özgürlüklerde eşit vatandaşlar olarak yaşayacağız. Türk'ün Türk olarak, Kürt'ün Kürt olarak, kısaca herkesin farklılıklarıyla özgürce yaşadığı güçlü ve tek bir Türkiye olsun istiyoruz. AK PARTİ'mizin inşa etmek istediği yeni Türkiye herkesin hür ve eşit vatandaş olarak yaşadığı ve herkesin sorunlarını şiddete, silaha başvurmadan, demokratik diyaloji yöntemiyle çözmeyi esas aldığı bir Türkiye'dir. Çözüm sürecinin nihayetinde varacağımız Türkiye, işte böyle bir Türkiye'dir.

Değerli arkadaşlar, bazı milletvekili arkadaşlarımız da zarfa takıldılar. Onların hassasiyetlerini de anlıyoruz ama zarfa takılmak yerine mazrufu esas almayı önemseyen bir siyaset, çözüm sürecinin başarısı için daha bir gereklidir. "Terör" ve benzeri kelimelere takılmadan yol yürümemiz gerekiyor, kelimelerin önümüzü kesmesine izin vermemeliyiz, maksadımız üzüm yemek olmalıdır. AK PARTİ düşmanlığı üzerinden, tıpkı başka partiler gibi varlık nedenlerini inşa etmeye çalışanlar bilsinler ki çözüm sürecine anlamlı katkı sunamazlar. Bu tasarı bir zarftır, mazruf arkasından gelecektir. Bu tasarının yasalaşması, sorunu çözecek adımların ve tedbirlerin, yasal altyapının oluşması anlamına geliyor.

Değerli arkadaşlar, çözüm sürecinde sona doğru yaklaşıyoruz. Tünelin ucundaki ışık görünmeye başladı, bu tarihsel fırsatı kaçırmayalım. Önümüzde iki seçenek var: Ya, birbirimizle vuruşarak birbirimizi tüketmeye devam edeceğiz ya da onurlu bir barışla hep birlikte kazanacağımız yeni bir sürece merhaba diyeceğiz. PKK'nın silah marifetiyle bir sonuç alamayacağı, PKK'nın da sadece silah marifetiyle bitirilemeyeceği görüldü. Sadece silaha dayalı çözüm yöntemleri herkese çok acılar yaşattı ve ülkemize kaybettirdi. Şimdi, herkesin kazanacağı yeni bir dönemin eşiğinde bulunuyoruz.

BAŞKAN - Artı bir dakikanızı veriyorum.

Buyurun.

MEHMET METİNER (Devamla) - Demokratik diyalog ve müzakereyle bu sorunu çözebiliriz. Denenmemiş bu yöntemi denememizden rahatsızlık duymaya gerek yok. Bu yöntemle sonuç alabilirsek hep birlikte kazanmış olacağız. Dağdakilere, silahlarını bırakmaları hâlinde evlerine dönüşün ve siyaset yapabilmelerinin önünü açma ne bölünmeye yol açar ne de ülkeye kaybettirir, tam tersine toplumsal bütünleşmemizi güçlendirir ve ülkeye kazandırır.

Değerli arkadaşlar, hiç kimse bir diğerini yenmiyor, hiçbirimiz bir diğerimizin düşmanı değiliz, hiçbirimiz bir diğerine diz çöktürmüyor. Aile içi bir kavgayı sonlandıracak dilimiz elbette farklı olmalıdır. Hiçbirimizin bir diğerine diz çöktürmediği şerefli bir barışla herkesin kazanacağı yeni bir sürecin önü açılmak isteniyor. Bu helalleşme sürecine geliniz hep birlikte katkı sağlayalım. Kürt Mehmet'in de Türk Mehmet'in de annesinin ağlamayacağı yeni bir Türkiye inşa etmek hepimizin boynunun borcudur.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)