| Konu: | TERÖRÜN SONA ERDİRİLMESİ VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞMENİN GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 114 |
| Tarih: | 09.07.2014 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 4'üncü maddesinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, çok önemli, bütün sorunların anası olarak görülen bir sorunu çözme yolunda önemli mesafe katediyor, uzun yıllar boyunca devletimize ve milletimize hemen her alanda çok büyük zararlar vermiş ve kangrenleşmiş bir problemi çözme cesaretini gösteriyor. Hükûmet olarak ekonomik, siyasi ve hukuki bakımdan büyük tahribatlara neden olan ama hepsinden önemlisi insani açıdan çok büyük acılar yaşatan bir yarayı kapatmaya çalışıyoruz. Bilindiği gibi, son bir buçuk yıldır bir çözüm süreci yürütüyoruz. Toplumun çok geniş kesimlerinden büyük destek alan bu sürecin amacı açıktır: Akan kanı durdurmak, gözyaşlarını dindirmek ve memleketimizde kalıcı bir huzur, barış ve istikrar ortamı yaratmak. Gaye budur ve toplumumuz da bu açık gayeyi gördüğü için hem Hükûmetimizin hem de sürecin arkasında durmaktadır.
Geride kalan bir buçuk yıllık sürede önemli kazanımlar elde edilmiştir. Her şeyden önce, evlatlarımız çatışmalarda hayatını kaybetmemiştir. Sorunları ve çözüm olanaklarını serinkanlı bir şekilde tartışabildiğimiz demokratik bir zemin oluşmuştur. Dünyada benzer sorunları yaşayan ülkelerin deneyimlerine bakıldığında, bu tür süreçlerin benzer aşamalardan geçtiği görülmektedir. Bu tür süreçlerde ilk aşamada görüşmelere start verilir. Barış süreci topluma aktarılır ve toplumsallaştırılır. Devletin kurumları ve memurları gerekli altyapı hazırlıklarını yapar. Eğer bu aşama başarıyla atlatılırsa ikinci aşamada muhakkak bir yasal çerçeve oluşturulur. Bu çerçeve ulusal ve uluslararası hukuk gözetilerek belirlenir. Yasal çerçeveyle birlikte, hem ilk aşamada yapılmış olan işlemler hem bundan sonra süreç bağlamında yapılacak olan işlemler hukuki teminata bağlanır.
Sayın milletvekilleri, bugün tartışmakta olduğumuz bu tasarı, çözüm sürecinde ikinci aşamanın başlangıcını oluşturuyor. Tasarının yasalaşması hâlinde, şimdiye kadar fiilî ve idari kararlarla yürütülmekte olan süreç hukuki bir zemin kazanacaktır. Tasarı, malumunuz olduğu üzere, genel bir düzenlemeyle sürecin her kademesinde yapılacak olanları hukuki teminata bağlayacak genel bir perspektif içeriyor, hükûmete önemli görevler veriyor. Hükûmet, yurt içinde ve dışında kişi ve gruplarla görüşme yapabilecek, silah bırakan örgüt mensuplarının toplumla bütünleşmesi için gerekli tedbirleri alabilecek ve bu sürecin nihayete ermesi için hukuki, ekonomik ve siyasi önlemlere başvurabilecek. Tüm bu faaliyetler elbette Meclisin denetimi ve bilgisi altında olacak. Yasa tasarısı, Meclisi sürecin merkezine oturtuyor. Meclisteki her partimizi ve milletvekilimizi sürecin bir parçası hâline getiriyor, millet iradesinin tecelligâhı olan Meclisi, milletin bu önemli sorununun çözüm adresi hâline getiriyor. Dolayısıyla tasarı, bazı muhalif vekil arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi, Hükûmeti değil, aslında Meclisi, Meclis iradesini güçlü ve hâkim kılıyor.
Değerli milletvekilleri, görüşmelerini yürütmekte görüşmelerini yürütmekte olduğumuz tasarının en önemli maddelerinden biri tasarının 4'üncü maddesidir. Bu maddeye göre süreçte görev alan kişiler hukuki, idari ve adli olarak cezalandırılmayacaktır. Bu maddenin varlık nedeni, hukuki boşluk nedeniyle sürece katkı sunmaktan kaçınanların kaygılarını gidermek ve sürecin içinde türlü şekillerde görev ifa eden ve edecek olanların endişelerini ortadan kaldırmaktır. Bu anlamda, şahsi endişeler yüzünden büyük toplumsal faydaların ıskalanmasının önüne geçmek amaçlanmaktadır.
Bu madde, süreç içerisinde bulunan herkes için çok büyük önem taşımakla beraber, bilhassa kamu görevlilerimiz için daha büyük önemi haizdir. Tasarı yasalaştığında süreç bir devlet politikası olarak kabul edilecek, böylece devlet kurumları ve görevlileri kendi alanlarında sürece katkı verecek, vazifelerini hukuki güvenlik içerisinde yerine getirebileceklerdir. Şüphesiz, sürecin sağlam bir şekilde ilerlemesi için bu süreçte görev yapacak herkese bu türden bir hukuki korumanın sağlanması gerekir.
Değerli milletvekilleri, muhalefet partilerimizin en çok bu maddeye itiraz ettikleri görülmektedir. Bazı muhalefet sözcüleri söz konusu maddenin hukuksuzluğa davetiye çıkardığını, bu maddeye dayanılarak hukuksuz birçok işin yapılabileceğini ama bu hukuksuzlukların hesabının sorulamayacağını söylemektedirler. Bu anlamda, sıkça gündeme gelen "Yeni Yeşiller ortaya çıkacak.", "Faili meçhuller yaşanacak." Bu iddialar, maalesef talihsiz ve gerçekten uzak iddialardır. Bir taraftan, bin bir siyasi riske rağmen girişilmiş bu süreç daha sağlıklı işlesin diye kim adam öldürür? Zaten bu süreç insan ölmesin diye başlatılmış bir süreçtir ve...
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Korucular insan değil mi? Onlar öldürülürken niye sesiniz çıkmıyor?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) - Hükûmetimiz iş başına geldiği günden beri Yeşillerle, çetelerle, faili meçhullerle kavga vermiş ve Hükûmetimiz döneminde artık bunlara müsaade edilmemiştir. Kaldı ki, Yeşilleri ve faili meçhulleri var eden yine Kürt sorununun bizatihi kendisidir. Şimdi, biz bu sorunu çözerken "Yeni faili meçhuller yaşatacak." demek hakkaniyete sığmaz. Artık, böyle korkunç olaylardan uzak, yeni bir Türkiye var. Vatandaşlarımızın ve değerli temsilcilerinin de böyle yersiz endişelerden uzak olmaları gerekir.
Bunun yanında, 4'üncü maddeyle ilgili, yine, fazla soyut olmak, muğlak bir içeriğe sahip olmak ve neticede muhataplarına sınırsız bir koruma sağlayacak olmak gibi iddialar söz konusu. Bilinmelidir ki, bu madde, hiç kimseye sınırsız sorumsuzluk tanımamaktadır. Şunun açıkça bilinmesi gerekir ki, süreci, yasal zemine oturtma çabası, aynı zamanda bir somutlaştırma çabasıdır, ancak bu somutlaştırma, kamu görevlilerini ve ilgili kişileri hareket edemez, iş yapamaz hâle getirecek düzeylere varmamalıdır.
İçinde yaşadığımız coğrafyanın gerçekliğini asla ıskalayamayız, coğrafyanın kader olduğu iyi bilinmelidir. Suriye'de, Irak'ta, Orta Doğu'da her an bir değişim ve gelişim yaşanırken ve bu gelişmeler hem ülkemizi hem de çözüm sürecini her anlamda yakından etkilerken elbette Meclisimiz ülke menfaatleri doğrultusunda ilgililere yasal hareket ve koruma alanları oluşturmak zorundadır. Bugün, gidişatını endişe içinde izlediğimiz ülkeler, bu gibi hayati sorunlarını kendi meclislerinde çözemedikleri için bu hâle geldiler; Türkiye, bu anlamda müthiş bir olgunluk göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, bazen, yaşamakta olduğumuz sorunları sadece bizim yaşadığımız gibi yanılgılara düşeriz, oysa, evrende yalnız başımıza değiliz ve bu sorunlarla sadece biz meşgul değiliz. Dünyanın çeşitli bölgelerinde bizimkine benzer sorunlarla karşılaşan ülkeler oldu, hâlen de sorun yaşayan ülkeler var. Kuşkusuz, her ülkenin maruz kaldığı problemin ve ürettiği çözümün kendine has tarafları varken benzerlikleri de vardır, dolayısıyla bunlardan ders çıkarılmalı, kendi çözümümüzü üretirken bunlardan istifade edilmelidir.
Dünyadaki çözüm süreçleri değerlendirildiğinde, hepsinde, görüşmelere başlayan süreçlerin zaman içinde hukuki bir tabana oturtulduğu görülmektedir. Sürecin ihtiyaç duyduğu kurum, norm ve usullerin oluşturulması, ancak hukuki bir zeminle mümkün olabilir. Özü itibarıyla, hukuki zemin, sürecin hukuken güçlendirilmesi ve desteklenmesidir. Böyle bir desteğe ihtiyacımız var, zira çözüm zaman alır ve yapılması gereken daha çok sayıda iş var.
Bu kanun, halkın sürece zaten var olan desteğini güçlendirecek ve büyütecektir. Demokratik iradenin sorunun üstesinden geleceği düşüncesini besleyecek bu kanun bir altyapı oluşturacaktır. Kurumsal ve yasal reform taleplerinin karşılanması, hak ve özgürlük alanlarının güçlendirilmesi, eve geri dönüş sürecinin iyi bir şekilde planlanması bu altyapı üzerinden gerçekleşecektir.
Tüm bu hukuki zemin tartışmalarının mahiyeti ve içeriği ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, Türkiye bu modellerin hepsinden faydalanmanın yanı sıra kendine has tedbir ve çözümler geliştirerek bir zamanlar uluslararası kamuoyunun baskısıyla hareket eden, adı hak ihlalleriyle özdeşleşmiş bir ülkeyken şimdi vatandaşıyla barışık, komplekslerden arınmış ve bu alanda içtihatlar yaratarak evrensel hukuka katkı veren büyük bir ülke olmanın gururunu yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının toplumsal uzlaşmaya ve ortak bir barış vizyonunun geliştirilmesine çok büyük bir katkı yapacağı aşikârdır. Kanım odur ki, tasarının yasalaşması 24'üncü Dönem milletvekilleri için en büyük iftihar vesilelerinden biri olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)