| Konu: | TERÖRÜN SONA ERDİRİLMESİ VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞMENİN GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 08.07.2014 |
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başbağlar katliamının üzerinden yirmi bir yıl geçmesine rağmen, katliamın failleri hâlâ bulunamamıştır, 33 tane şehidimizin -hâlâ failleri- meçhul bir şekilde o toprakta yatıyor olması ve bugün de burada bu kanunu görüşüyor olmamız, aslında, bir çelişki diye görülmesi gerekmektedir.
Burada, aslında, bakıldığında, bir terör örgütüyle yapılan bir müzakere sonucunda buraya getirilen bir yasa tasarısı görüşmeleri şu anda yapılmaktadır. Aslında, dünyanın hiçbir tarafında güçlü devletlerin yaptığı böyle bir uygulama bulunmamaktadır, onu belirtmek istiyoruz. Özellikle, birçok ülkede terör olayları yaşanmakta ama bu şekilde tavizler verilerek, herhangi bir geri çekilme, silah bırakma gerçekleşmeden böyle bir müzakerenin yapılması devlet zafiyetini ortaya çıkarmaktadır, bunları belirtmek istiyoruz. Gerçekten güçlü ülkelerin hiçbiri de direkt olarak terör örgütlerini muhatap almamaktadırlar. Çözüm sürecindeki muhatabın terör örgütü olması ve muhatap alınması, aslında devlet geleneğinde de yoktur.
Şimdi, devlette özellikle silah kullanma meşruiyeti devletin belirlediği kurumlarla sınırlıdır. Bunun dışındaki bir oluşum, ülke içinde paralel bir devletin oluşmasına ve ülkenin de bölünmesine zemin hazırlayacaktır. Demin Sayın Bakanın belirttiği gibi, dedi ki: "Muhalefetteki arkadaşlarımız öyle bir konuşuyor ki sanki ülke bölündü, gitti." Aslında Sayın Bakan da akademisyen, bizler akademisyen olarak bir sonuca varmak için elimizdeki verilerden hareketle, yaşanmış tecrübelerden hareketle, sonuçta, belli bir sonuca varmaya doğru adım adım gideriz. Türkiye'de de yaşanan olaylara, otuz yıldır bir geçmişten gelen ve özellikle on iki yılda hızlanan olayların seyrine bakıldığında, evet, Sayın Bakan, diyoruz ki: Bu ülke adım adım bölünmenin eşiğine getirilmektedir. Öyle sözle ifade ediliyor ama kolay kolay bölünmez diye... Hayır, hem de sizin iktidarınızla hızlı bir şekilde bölünmenin eşiğine gelmektedir, bunu özellikle vurgulamak istiyoruz. İşte, Hükûmetin çözüm sürecindeki bu tavrıyla, âdeta "Silahınız yoksa sizi muhatap almıyoruz." diyen bir tavır sergilemektedir ve bu tavırla da böyle bir paralel yapılanmaya zemin hazırlamakta ve bu paralel yapılanmayı da güçlendirmektedir. Zaten bölgede PKK'nın dışında hiçbir enstrümanı dikkate almamış, siyasi, sosyal, ekonomik oluşumların da üzerinde durmamıştır. Kısaca, gömleğin düğmesi yanlış iliklenmiştir ve sonuç da yanlış olacaktır.
Hedefe giden, hedefe ulaşmak için her yolu mübah gören paradigmadan hareketle, Cumhurbaşkanı olmak için ülkenin içinde bulunduğu zor şartlara zemin hazırlanmaktadır ve bölünme hâli artık kaçınılmaz bir duruma gelmiştir. Çünkü İmralı canisi karşısında bölünmeye verilecek cevapları, söylenecek sözleri olmayınca Meclis ağır bir baskı altında bırakılmıştır. 25 Temmuza kadar, haftanın her günü, sahura kadar çalıştırılma kararı alınmıştır. Özellikle, dağdan, Kandil'den gelen "2 Temmuza kadar kararı aldınız aldınız, ondan sonra olacaklardan biz sorumlu değiliz." ifadesinin gelmesinden sonra, hızlı bir şekilde bu yasa buraya getirilmiştir. Özellikle AKP'yi Cumhurbaşkanı adayına destek karşılığında kayıtsız şartsız teslim alan PKK ve uzantıları referandum ve bağımsızlık nutukları atarken iktidar temsilcilerinin İmralı canisiyle yaptıkları iş birliği ülkeyi bölünme noktasına getirmişti. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yerine getirmek için Meclis baskı altında tutulmaktadır ve seferberlik ilan edilmiştir. Özellikle Komisyondan metazori olarak geçirilen, Meclis Genel Kuruluna getirilen bölme tasarısı yasalaşırsa İmralı'daki teröristbaşı ve dağdaki katil sürüsüyle bölünme görüşmeleri yapılacaktır ve bunun için de bu görüşmeleri yapanlar hakkında hukuki, idari ve cezai sorumluluklardan kaçınmaları için de zemin hazırlanmaktadır. Bakanlar Kurulu da bu bölünme için gerekli yetkiyi alma çabaları içerisindedir.
Deminden beri belirttiğimiz gibi, gerçekten bu yasa ülkeyi bölünmeye götürecek bir yasadır ve biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bu yasaya karşı çıkıyoruz. Çünkü eğer PKK'yı mutlu etmek için emirlerini yerine getirmede sahura kadar çalışan AKP, acaba şu anda Türkmeneli'nde, Telafer'de, Kerkük'te özellikle yerlerinden yurtlarından edilen Türkmenler için ne yapmıştır, ne yapmayı düşünmektedir? Onlar için acaba böyle bir çalışmayı, seferberliği gündeme getirmiş midir? Onların problemlerini çözmek için neler yapılmaktadır? Bunlar meçhuldür ve böyle bir seferberliği göremiyoruz.
Ve yine, özellikle indirilen bayrağımız için acaba bu iktidar ne yapmıştır? Önce, hemen "14-15 yaşlarında bir çocuk" ifadesiyle gözden kaçırılmaya çalışılırken, şu anda yapanın kayıp olduğu ve PKK terör örgütüne dâhil olduğu verileriyle böyle bir açıklamaya gidilmişti ve bu tasarıyla Türkiye'nin bölünmesine doğru temeller atılıyordu. Türkiye'nin güneydoğusunu PKK'ya terk eden Hükûmet, bu tasarıyla PKK'nın siyasallaşmasının önünü açmaktadır. Artık, iktidarın stratejik ortağı PKK'dır ve tasarı üzerinde de Hükûmet ile teröristbaşının pazarlık yaptığı da gün gibi açıktır. Ve bu tasarıyla da içerideki ve dışarıdaki bölücülere yardım ve yataklık edilmektedir. Artık herkes bilmektedir ki Diyarbakır Karakolu üzerinde, bir askerî kontrol noktasından 1 kilometreden daha az mesafede PKK bayrağı dalgalanmaktadır ve ateşkes sürecinin çökme ihtimalinin oluştuğu belirtilen durumlarda, teröristlerin kazandığı her hâlükârda açıktır.
Lice'de karakol, kalekol inşaatlarının durdurulduğu bilinmektedir. Her tarafta PKK bayraklarının asıldığı görülmektedir. Korucuların sahipsiz kaldığı bilinmektedir. Baharla birlikte, özellikle çözüm sürecinin gündeme gelmesiyle binlerce üniversiteli gencin dağa çıktığı görülmektedir ve yine, reform paketiyle beraber hapisteki binlerce terörist eylemcinin salıverildiği, özel okullarda Kürtçe eğitime olanak sağlayan yasaların Meclisten geçtiğini artık herkes biliyor ve yine, köylerde köy komünlerinin, şehir merkezlerinde mahalle meclislerinin, daha sonra kent meclislerinin kurulduğunu görüyoruz.
Şimdi, buralardan geldiğimizde ve burada, yol haritasını 2009 yılında İmralı'daki teröristbaşının hazırladığını da biliyoruz ve 2009'dan beri de bu yol haritasını gerçekleştirmek için iktidarın sarf ettiği çabaları da görüyoruz.
Şimdi, Sayın Başbakana söylemek istiyoruz: Özellikle ülkeyi bölmek için anaların arkasına saklanıldı, "Analar ağlamasın." diyerek anaların yürekleri yakıldı, "Analar ağlamasın." diyerek ülke bölünmenin eşiğine getirildi, "Analar ağlamasın." diyerek ortak değerler küçümsendi, "Analar ağlamasın." diyerek farklılaştırıp ötekileştirdiler insanları, "Analar ağlamasın." diyerek teröristbaşının sözünden çıkılmaz oldu ve eş başkan ilan edildi. Yine, "Analar ağlamasın." diye ve bugün Sayın Enerji Bakanının açıkladığı, PKK'nın bedava elektrik dağıtımına zemin hazırlandı ve bu ödeme de bizim üzerimize, faturalarımız üzerine inşa edildi, ama artık diyoruz ki anaların ağlayacak hâli kalmadı, on iki yıllık AKP iktidarında çok ağladılar ve artık diyoruz ki Anayasa'mızın 3'üncü maddesinin bize verdiği yetkiye dayanarak "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı 'İstiklal Marşı'dır.'" buna dayanarak diyoruz ki: Bu yasayı biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak reddediyoruz, kabul etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)