| Konu: | MALATYA MİLLETVEKİLİ VELİ AĞBABA'NIN, (2/318) ESAS NUMARALI TÜRK CEZA KANUNUNDA VE BASIN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ'NİN DOĞRUDAN GÜNDEME ALINMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 08.07.2014 |
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, bu yasa teklifini gönül ister ki keşke kabul etseniz de nefret suçlarını işleyenlerin gerekli cezaları almaları sağlansa.
"Nefret suçu" dediğimiz zaman aklımıza ne geliyor? Irk ayrımcılığı yapmayı, etnik kökende ayrımcılık yapmayı, cinsiyette ayrımcılık yapmayı, zihinsel geriliği olanların üzerinde ayrımcılık yapmayı ya da dinsel tercihlerinden dolayı horlananları, toplumda linç edilmelerinin önlenmesini anlamamız lazım. Kadına yönelik şiddetin nefret suçu olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, tabii "nefret suçu" dediğimiz zaman aklımıza gelen siyasi cinayetler var, bunlar ülkemizde fazlasıyla yaşandı. Ayrıca, toplu katliamlar var; Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta, Başbağlar'da, Uludere'de, Reyhanlı'da olan toplu katliamlar aklımızda olanları.
Tabii, Sivas Başbağlar derken öncelikle şunu söylemek isterim: Sivas'ta yaşanan acı bizim yüreğimizi nasıl parçaladıysa, insan olan herkesin yüreğini nasıl parçaladıysa Başbağlar'da yaşanan olay da insan olan herkesin yüreğini parçalar. Ve her zaman şuna karşı oldum, karşı da olacağız: Başbağlar'ı Sivas'ın intikamını almak gibi göstermek, buna çalışmak hiçbir zaman için kabul edilecek bir şey değildir. Eğer biz bunu kabul edersek, o zaman Başbağlar'a kılıf uydurmuş oluruz. Ve hiçbir zaman için de Sivas'taki olayları gündeme getirirken Başbağlar'daki olayları gündeme getirmemek gibi bir zihniyeti kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz de.
Başbağlar'da yaşanan olay, oradaki insanların katledilmesi bizi nasıl yürekten yaraladıysa diğerlerinin de aynı şekilde yaralamış olması gerekiyor diye düşünüyoruz. Ve hiçbir zaman için de bunları siyasi rant olarak görmedik, görenleri de nefretle kınıyoruz. Bu, ülkemizde her zaman gündeme getirilir. Dindarlara yapılan haksızlıklardan dolayı sürekli işlenen söylemler vardır ama her ne hikmetse hiçbir zaman, Alevilerin taleplerinin yerine getirilmesi için bir şey yapılmaz. Başbakan kalkar, cemevine "cümbüş evi" der; Diyanet İşleri Başkanı kalkar, fetva verir, hiçbir zaman cemevlerinin, onların yasal statüsüne kavuşmamasını söyler; onun yanında, milletvekili kalkar, Başbakan kalkar "Cemevinde terörist yetiştiriliyor." diye söylemde bulunur; "Ali'siz Aleviler" diye bir söylemi kendilerinden uydurup Alevileri birbirine düşman ettirmeye çalışır ve kendilerini hedef göstermeye çalışırlar. Bunları yaparlar, nefret suçu işlerler ama sırası geldiği zaman da "Biz çalıştaylar yapıyoruz, çalıştaylarla Alevilerin, diğer görüşte olan insanların hakkını vereceğiz." diye söylerler ama hiçbirisi de doğru değildir. Sırf Aleviler mi? Diğer inanç gruplarının da aynı şekilde, şimdiye kadar haklarının hangisi verildi? İşte, Avrupa Birliğine şirin görünmek için birkaç tane dinî örgütün hakkı verildi ama onlar da geçici olan şeyler.
17 ve 25 Aralık yolsuzluğundan sonra bu ülkede tamamen nefret suçu işlendi. Kalkıldı, "yüzde 50-50" diye, insanları birbirine kutuplaştırmak, birbirine kırdırmak için söylemlerde bulunuldu. Bu nefret suçu değildir de nedir?
Gezi olaylarında nefret suçunun en kötüsü işlendi. Biraz önce Veli arkadaşım söyledi, Berkin Elvan'ı miting meydanlarında terörist diye suçlayıp annesini yuhalattılar. Bu, nefret suçu değildir de nedir? Ali İsmail Korkmaz için aynı şeyler yapıldı. Onu öldüren katil polisler hâlen bulunmazken Berkin Elvan'ı vuranın kim olduğu da ortaya çıkmadı. Ethem Sarısülük'ü öldüren katil polisin bir zahmet, dün -artık nasıl olduysa, bir yerlere selam göndermek için mi, ne olduysa anlamadık- tutuklanmasına karar verildi. Öyle bir beslemişsiniz ki katil polisi -rahat ettirmek için buradan Urfa'ya gönderdiniz- katil polis silahı çektiği zaman ipince, dün orada gördük, beslenmiş, iyi bakılmış!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Aa, çok ayıp!
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Ayıp olan bir şey yok. O ilk gün tutuklanması gerekiyordu. Polislere yapılanlar keşke o ölen insanlara da yapılsaydı.
Sivas katliamındaki 26 avukat, sizin çeşitli organlarınızda bakan olarak, milletvekili olarak, müdür olarak ya da bir kurumda yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı mı, almadı mı? Hepsi aldı. Sivas'taki o cani katillerden birisi yıllarca Sivas'ta yaşamış ama ne hikmetse öldükten sonra haberiniz oldu. Polonya-Almanya sınırlarında yakalanan, yine aynı şekildeki katil bulunamadı.
Şimdi, biz şunu söylüyoruz: Başbağlar benim başım üstünde, her zaman için Başbağlar'a gideriz, oradaki insanların acısını paylaşırız, oy bekleme kaygısıyla değil, insanların acısını paylaşmak için gideriz. Biz her şeyi biliyoruz, kimin kime, nerede oy vereceğini ama önemli olan, bu nefret suçlarına dur demek, bu insanların gerçekten bu ülkede barış içinde yaşamasını sağlamak; yüzde 50-50 bölerek değil, kardeşçe, dostça yaşamalarını sağlamaktır.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)