| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA İZİNSİZ İKAMET EDEN KİŞİLERİN GERİ KABULÜNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 25.06.2014 |
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin yeni bir aldatmacası ve kandırmacasıyla karşı karşıyayız. Ünlü düşünür Nasreddin Hoca'nın yün hikâyesini anımsatıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Genel Kurula geliyorlar, gürültü yapıyorlar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Geri kabul anlaşması onaylanırsa, uygulamaya konursa vize kalkacakmış. Kimler inanıyor, merak ediyorum. Gerçekten Parlamentoda yer alan sayın parlamenterlerimiz inanıyorlar mı?
Brüksel dönüşü, 7 Ocak 2005'te, Sayın Başbakan ile Sayın Melih Gökçek'in organizasyonuyla, Kızılay'da gündüz gözüyle havai fişekler patlatıldı, AB'ye giriş vizesi alınmış gibi müzakere tarihinin alınması kutlandı. Bari vize muafiyeti sözleşmesi de gece kutlansaydı da millet farkına varabilseydi.
21'inci madde 24'üncü maddeye atıfta bulunuyor. 24'üncü maddenin (3)'üncü fıkrası gereğince, eğer bu sözleşme anlaşmaya uygun şekilde uygulanmazsa Türkiye fesih hakkını kullanacakmış. Yani "Fos çıktı." denilecek halkın tabiriyle, feshedilecekmiş. Bize çıkacak faturanın miktarı belli değil. Türkiye'nin altyapısı yeterli değil çünkü çok sayıda iade olması hâlinde. Türkiye'den geçen üçüncü dünya ülkelerinin vatandaşlarının iadesi hâlinde nerelerde barındırılacak? Geri gönderilenlerin yol açacakları çok sayıda sorun var; aralarında kavga edecekler, hastalanacaklar, kaçacaklar, çocukları olacak, üçüncü ülkeye kabul ettirme konusunda sıkıntılar çekilecek çünkü bu anlaşmayla, diğer ülkelerle yapılan anlaşmalar da geçersiz sayılacak.
Vatandaşlara vize muafiyeti bir yana, içinde bulunduğumuz günlerde başka sıkıntı var. Neredeyse Sayın Başbakana vize konacak. Almanya'ya gidiyor, Merkel ve Alman basını "Aman ha, sakın ha, efendim, Türkiye'deki vatandaşları birbirine düşürdünüz, Almanya'daki vatandaşlara dokunmayın, onların içini karıştırmayın, ayrılık gayrılık yaratmayın." diyorlar. Avusturya da aynı sıkıntı içinde. Aman ha, Sayın Başbakan gelirse, sadece Türkiye vatandaşları değil, Avusturya'da da sıkıntı çıkabilir kaygısı içinde. Öfkeyi hitabet sanatı sayanlar iktidarında gerginlikten geçtiğini düşünüyorlar. Anlaşılan uygulanan strateji şu: Vade uzun olsun, ya AB dağılır ya biz vazgeçeriz ama iktidarımız bir dönem daha devam eder.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğine girmek istiyorsak, vize muafiyeti uğruna altından kalkamayacağımız tavizlere, sözleşmelere imza atmayalım, bunu da onaylamayalım.
Bu sözleşme tasarısı geri çekilirse en doğru işlem yapılmış olur çünkü Avrupa Birliği bu ödünlerden geçmiyor, mevcut haklardan vazgeçmekten geçmiyor, Roma ve Ankara Anlaşmalarıyla kazandığımız haklardan vazgeçmekten geçmiyor. Avrupa Birliğine geçiş, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler normlarına uymaktan geçiyor, Hindistan Bangalore'daki konferansta yapılan mutabakattan geçiyor, Kopenhag Kriterleri'nden geçiyor, Budapeşte Sözleşmesi'nden geçiyor. Bangalore Sözleşmesi yargı etiğini ortaya koyuyor.
23 Nisan 2003'te Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa Konseyinin önerisi üzerine Bakanlar Konseyine şu tavsiyelerde bulunuyor: "Bağımsız ve tarafsız yargı." Var mı arkadaşlar?
OKTAY VURAL(İzmir) - Bakımsız!
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Hangi savcı korkusuzca iddianame düzenleyebiliyor? Kaç hâkim özgür iradesiyle karar verebiliyor? Güvenlik güçleri yargı talimatını yerine getiremez, yerine getirenler bulundukları görevlerini sürdüremez oldular. Kopenhag Kriterleri 22 Haziran 1993'te kabul edilmiş. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarının güvence altına alınmasını öngörüyor. Ne ölçüde uygulanabiliyor? Hukukun üstünlüğü kalmadı, üstünlerin hukuku ağır bir dayatmayla uygulanır oldu.
Avrupa Birliğiyle henüz 13 fasıl açılabilmiş. Hani ilerleme? Vize havucu ile geri kabul sopası bu dengeyi sağlayamaz arkadaşlar.
Gezi Parkı süreci değerlendirmesi çok kötü. Ne diyorlar? Türkiye'de sivil toplumun, demokrasinin önemli ve yasal bir paydaşı olarak algılanmadığı değerlendirmesini yapıyor Avrupa.
Ayrıca, 31 Mayıs 2005'te, savcılar için Budapeşte İlkeleri var. Adil, tarafsız, tutarlı, süratli olunacak, insan onuru ve haklarına saygı gösterilecek. Kamu yararıyla, birey haklarıyla genel çıkarlar arasında adil denge sağlanacak. Korkusuzca, iltimas ve ön yargı olmaksızın davranılacak. Bireylerin, kamu ve medyanın baskısı altında kalmadan, gizliliğe uyarak, belli yerlere servis edilmeden, masumiyet karinesine saygı duyularak, kuvvetli şüphe unsurları ve delilleri dikkate alınarak görev yürütülecek. Savcılar buna imkân bulabiliyorlar mı? Yargıyı yasama ve yürütmeden bağımsız olarak işletiyor, kendisine saygı duyuyor, yargı erkini üç'üncü bir erk olarak dikkate alıyor muyuz yoksa Hükûmetin ve iktidarın baskısı altında, direktifi altında işlem yapmaya mı icbar ediyoruz? Tarafsızlık hani? Doğruluk ve tutarlılık nerede? "Hâkimler, diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma haklarına sahiptir." deniyor; uygulayabiliyor muyuz? Eşitlik; herkesin mahkemeler önünde eşit muameleye tabi tutulmasını sağlayabiliyor muyuz?
Daha pek çok unsur var ancak yakın bir tarihte Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu bu yılki Türkiye raporunu düzenlerken 300'ün üzerinde değişiklik önergesi vermek zorunda kaldı. GRECO kuralları, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının siyasi baskıdan uzak, şeffaf ve tarafsız bir şekilde soruşturulmasını öngörüyor.
Demin Sayın Elitaş her şeye cevap verdi, niye komisyona üye verilmediğini belirtmedi. Bolca da güldü, sanki gayriciddi bir konu konuşuluyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Bülent Arınç verdi onun cevabını.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Hâlâ komisyon kurulamadı. Hani "kim yaptıysa Allah belasını versin." Diyordunuz? Hani "Sonuna kadar gidilecek." diyordunuz? Bu mu samimiyet, bu mu tutarlılık?
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Mahşere kaldı artık o iş.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Vize indirim, kolaylık ve muafiyeti Karadağ'a, Hırvatistan'a, Moldova'ya tanınıyor, bize tanınmıyor. İkili muafiyetler de kalkmış durumda. Üçüncü dünya ülkelerinin gerisine düşmüş durumdayız; Peru, Guatemala, Arjantin için uygulanıyor, bize uygulanmıyor. Kazanılmış haklardan geriye gidiş var. İkamete ilişkin haklar kalkacak. Efendim, yargıya başvuracakmış! Rızası aranmaksızın iade edilen nasıl yargıya başvurabilecek? Anlaşmanın uygulanması zor. Yalan beyanlar da Türkiye'yi sıkıntıya düşürecek, "Hintli" denecek, Pakistanlı çıkacak. "Anlaşma süresiz." ne demek?
Hükûmetlerin görevleri millî çıkarları korumaktır arkadaşlar, yurttaşların haklarını savunmaktır, hak kaybına yol açmamaktır. AKP hükûmetleri bu basiret ve sağduyudan yoksun hareket etmektedir. Emanet, ehlinde değildir.
Emanete layık olmaya çalışanlara saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)