GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİ İLE GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN, TBMM İÇTÜZÜĞÜ'NÜN 5'İNCİ MADDESİNE GÖRE 1 TEMMUZ 2014 TARİHİNDE TATİLE GİRMEYEREK ÇALIŞMALARINA DEVAM ETMESİNE; GENEL KURULUN 1, 8, 15 VE 22 TEMMUZ 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE SÖZLÜ SORULAR İLE DİĞER DENETİM KONULARININ GÖRÜŞÜLMEYEREK GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA YER ALAN İŞLERİN GÖRÜŞÜLMESİNE; 2, 9, 16 VE 23 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMEMESİNE; 593 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:108
Tarih:25.06.2014

ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidar partisi grup başkan vekilleri herhâlde bu öneriyi hazırlarken ramazanı unutmuşlar. Siz iftarı da hesaplamamışsınız burada. Yani, herhâlde bu sene oruç tutmayacaksınız, öyle anlaşılıyor. Sizinki bir şey değil de yani bu mübarek aya girerken, böyle bir takvim ortaya koyarken insan Allah'tan korkar, şu Meclis personelini biraz düşünür. Siz, tabii, Meclisin lokantasını, sahuru, şunu bunu... Bu çocuklar ne yapacak, bu Meclis personeli? Böyle bir şey olabilir mi? Ne kadar ayıp, ne kadar günah. Önce işin bu yönünü bir söylememiz lazım.

Sayın milletvekilleri, şimdi, iktidar partisinin Sayın Genel Başkanı grup toplantısında esti gürledi, dedi ki: "Biz Meclisi temmuzun bilmem neresine kadar çalıştıracağız." Bir emrivaki, bir dayatma. Anlaşılabilir değil, kabul edilebilir değil, nazik değil, sempatik değil. Elbette, iktidar partisinin kamu yararına, devlet, millet yararına yetiştirmesi gereken kanunlar olabilir ama bunun yolu "Bizim çoğunluğumuz var. Biz bu Meclisi Temmuzun 24'üne kadar çalıştırıp bunları geçireceğiz kardeşim." diye meydan okumak, salvo atmak değildir. Eyvallah, geçirebilirsiniz. Burada peşinen muhalefet partisi adına söylüyorum: Biz burada temmuz ayı boyunca sizi minimum 185 kişi her beş dakikada bir göreceğiz, her beş dakikada bir 185 iktidar partisi milletvekili bu sıralarda oturacak. Bunu göze alacaksınız. Yarın Genel Başkanınıza mahcup olmanızı istemem.

Örneğin, şöyle yapsaydınız: Plan ve Bütçe Komisyonu günlerdir alt-üst çalışıyor. Orada, Soma'daki yaraların sarılması için bizim de altına hemen imza atacağımız 8-9 madde var. Bununla beraber kamuoyunda emlaktan tutun da prim affına kadar vatandaşların ödeyemediği çeşitli birikmiş borçların toleransı var, faizlerinin affı var; derhâl, hemen altına imza atarız. Ama siz, bu torbaya, Anayasa'nın 138'inci maddesini çok açık bir şekilde ortadan kaldıran bir hükmü koyuyorsunuz. Ben iktidar partisinin içindeki hukukçulara da şaşıyorum, o hukuk fakültesi diplomalarını nasıl almışlar garipsiyorum. Sataşmaysa sataşma, sataşmaysa sataşma ve "Kırk katıra mı kırk satıra mı?" muhalefeti mecbur bırakıyorsunuz. Burası Parlamento, elbette parmak çoğunluğunuzla buradan kanun geçirirsiniz ama muhalefeti böyle yok hükmünde sayarsanız, burada, bu Parlamentoda kanunlar görüşülürken hem Meclisin zaman kaybından dolayı devletin büyük israfı olur hem geçen kanunlar da gereği kadar olgunlaşmış olarak buradan geçmez. Bunu bizim söylememiz lazım.

Öte yandan, Parlamentonun temmuz ayında çalışması iyi oldu, gerçekten iyi oldu. Biliyorsunuz, 5 Mayısta, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, iktidarıyla muhalefetiyle, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının, olaylarının operasyonlarından kaynaklı olarak şüpheli duruma düşen 4 sayın bakanla ilgili bir soruşturma komisyonu kurulmasına millî irade karar verdi. Her vesileyle "millî irade" diyen iktidar partisinin Genel Başkanının bu komisyonu kurdurmamak için bu kadar direnç göstermesi o millî iradeye yapılabilecek en büyük saygısızlık ve hakarettir. Zaten soruşturma komisyonunun çalışma süresi, Meclis Genel Kurulunda, 5 Mayısta, iki ay kabul edildi, bugün ayın 25'i; iki ay geçti daha komisyon kurulmadı. Niye? "Efendim, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bu komisyon kurulursa, komisyonun göreve başlaması, çalışmaları haber olur, bu da sıkıntı olur." Ne ayıp şey, böyle bir şey düşünülebilir mi? "Millî iradeye saygı" kelimesini Tayyip Erdoğan bir daha ağzına almamalıdır. Bu Genel Kurulda sizler orada bu kutulara oy attınız, "Komisyon kurulsun." dediniz. Sizin iradenize karşı da sayın milletvekilleri, yapılmış büyük bir saygısızlık var. Bu konuda, milletvekillerinin milletten aldıkları vekâletin gereğini yapmaları lazım iktidarıyla muhalefetiyle.

Şimdi, soruşturma komisyonunun gecikmesi sorulduğunda Sayın Hükûmet Sözcüsü diyor ki: "Zannediyorum ki bu hafta içerisinde AK PARTİ Grubu da soruşturma komisyonuna vereceği üyeleri mutlaka bildirmiş olacak, bildirmezse o zaman kasıtlı bir gecikmeden bahsedilebilir." Söyleyen Hükûmetin Sözcüsü sayın milletvekilleri. Bunun sorumlusu AK PARTİ Grubu olur. Bülent Arınç ne zaman söylemiş? 2 Haziranda söylemiş Sayın Grup Başkan Vekilim.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Gülünecek bir konu değil Sayın Elitaş, çok ciddi bir konu.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Hükûmet Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç sizi itham etmiş, açıkça sizi itham etmiş. Gelin, şimdi sataşmadan çıkın, Bülent Arınç'a cevap verin.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Ya, ne kadar komik konu değil mi Sayın Elitaş, çok komik konu, çok!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Muhatap almıyorum seni.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Şunu diyebilirsiniz: "Efendim, muhalefet partisinin üyeleri rey ihsas etmiş, muhalefet partisinin üyeleri görüş belirtmiş, bunları geri gönderdi, CHP bunları vaktinde bildirmedi." Hayır, biz gerekli yazışmaları yaptık. Meclis Başkanı yetki gasbı yapıyor. Meclis Başkanının böyle bir yetkisi yok ancak komisyonun çalışmalarına bir an önce başlaması için biz bu yetki gasbına rağmen, Meclis Başkanının kendisinde olmayan bir yetkiyi kullanmasına rağmen üyelerimizi bildirdik.

Sayın milletvekilleri, bu partinin bu Parlamentoya bakışı çok garip zaten. Biraz önce iktidar partisi adına konuşan milletvekili öyle bir laf etti ki düzeltmeye kalksa düzeltemez, düzeltmeye kalksa özrü kabahatinden büyük olur. Sayın milletvekili burada mı bilmiyorum. "Parlamentodan büyük bir güç yok." diyorsunuz, "Millî iradenin tecelligâhı." diyorsunuz, "Egemenliğin millet adına kullanıldığı yer." diyorsunuz ama biraz önce bir grup önerisinde konuşan iktidar partisine mensup milletvekili bu kürsüyü, bu Parlamentoyu "ulu orta" ilan etti. Gelsin, özür dilesin. Parlamento ulu orta bir yer değildir. Musul meselesinin birinci öncelikle konuşulacağı yer Parlamentodur, sonra Millî Güvenlik Kurulunda konuşulmalıdır gerekirse Musul meselesi.

Ne kadar garip, ne kadar yadırgatıcı! Milletvekili olmuşsun, buraya gelmişsin, senin komşu bir ülkede büyükelçiliğin işgal edilmiş, 80 vatandaşın rehin edilmiş, esir alınmış, bu konuyla ilgili "Bu konu ulu orta konuşulacak bir konu değil." diyor "Bu konu Parlamentoda niye konuşulmuyor?" diyen muhalefet milletvekillerine. Çok ayıp! İktidar partisi grup başkan vekilini göreve çağırıyorum, milletvekili gelsin "Kastımı aştım, yanlış laf ettim." desin. Burası için "ulu orta bir yer" denilebilir mi sayın milletvekilleri?

Bir şey daha: Bu kürsüde zaman zaman gerginlikler olur. Dün bir olay yaşandı. Elbette bu kürsünün dokunulmazlığı var, masuniyeti var, özgürlüğü var ama şüphesiz bu kimseye hakaret etmeyi gerektirmez, ayrı, eyvallah ancak sayın milletvekilleri, bu kürsüdeki laflarından dolayı çok sayıda milletvekili tazminat ödemiştir, çok sayıda siyasetçi de tazminat kazanmıştır, bunun yolu da buradır, o yoldur. Burada, buradaki çoğunlukla muhalefete, Başkanlık Divanına yönelik böyle toplu, yerinden hakaretamiz hücumlar doğru değildir, kabul edilemez.

Geçen dönem, 24'üncü Dönem Üçüncü Yasama Yılı biterken veda konuşması yaptı bütün partiler,ben "Siyaset önce nezaket ve vicdan işidir." dedim. Buna hepimizin uyması lazım. Bir arkadaşımız, bir milletvekili -iktidardan, muhalefetten- bu kürsüde kastını aşabilir, hakaret edebilir; onu sonra biz rehabilite ederiz, özür dilemeye zorlarız, bunlar ayrı ama yanlışa yanlıştan giderek, buradaki sayısal çoğunluğa da girerek kimse kimseyi bu Mecliste terbiye etmeye, had bildirmeye kalkışmasın; bedeli ağır olur, iyi olmaz, hoş olmaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bedeli ne olur?

ENGİN ALTAY (Devamla) - Bunu da söyleyeyim Sayın Elitaş, bunları söyleyelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bedelini söyle de ona göre tavır alalım.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Yani, şimdi buradan kalkıp kürsüye yürürse biri...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Altay...

ENGİN ALTAY (Devamla) - E, bunu söylüyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Altay...

ENGİN ALTAY (Devamla) - Gel konuş kardeşim biraz sonra.

Buna gerek yok, ben daha güzelini öneriyorum: Nezaket ve vicdan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bedeli ne olur, onu söyle?

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ya, sen ne yaparsan misliyle karşılığını alırsın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yani, senin o "Kürsüye yürüdü." diye ifade ettiğin arkadaşı...

BAŞKAN - Lütfen karşılıklı konuşmayalım.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sen ne yaparsan bedeli o işte. Karşılığını alırsın. Sen alırsın, biz alırız, fark etmez, biz de alabiliriz. Her iki taraf için de söylüyorum ben. Sizi tehdit veya itham ediyor değilim.

Parlamentonun saygınlığını muhafaza etmesi gerektiğini söylüyorum. Parlamentonun saygınlığını muhafazanın bir yolu da Parlamentonun yani yasamanın, yürütmenin boyunduruğundan çıkmasıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)