GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İÇİŞLERİ ESKİ BAKANI MUAMMER GÜLER, AVRUPA BİRLİĞİ ESKİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ, EKONOMİ ESKİ BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN İLE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK ESKİ BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR HAKLARINDAKİ (9/7) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI ÖNERGESİ'NİN İÇ TÜZÜK'E AYKIRILIĞI TESPİT EDİLEREK GERİ ÇEKİLMESİNDEN SONRA (9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI ÖNERGESİ'NİN MECLİS BAŞKANLIĞI TARAFINDAN GENEL KURULA SEVK EDİLMESİNİN İÇ TÜZÜK HÜKÜMLERİNE UYGUN OLUP OLMADIĞI HAKKINDA
Yasama Yılı:4
Birleşim:82
Tarih:29.04.2014

FARUK BAL (Konya) - Diğer taraftan, 17 Aralık ve 25 Aralık tarihlerinde yapılmış olan operasyonları, Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi içerisinde bir sonuca ulaşarak hukuken muhatapları hakkında gerekli araştırma ve soruşturmaları başlatmak yerine, bunların üstünü örtebilmek, bunları kapatabilmek, bunları kamuoyundan gizleyebilmek için olmadık yollara başvurmuşlardır. Bu olmadık yollardan bir tanesi de şudur: 19 Mart tarihinde Meclis, bu olayı görüşmek üzere, olağanüstü toplantı yapmak suretiyle bir araya gelmiştir. Burada Adalet ve Kalkınma Partisi, meselenin üstünü örtmek... Olaya karışmış olan, haklarında çok ciddi iddialar bulunan bakanların isimlerini telaffuz etmişler ama fiilleriyle ilgili tek kelime, yasal kelime, İç Tüzük'ün ifade ettiği anlamda kanuni tanım ifade etmemek suretiyle bunu kamuoyundan gizlemeye çalışmışlardır. Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine karşı bir saygısızlıktır, bu saygısızlık maalesef Meclis Başkanlığı tarafından da aynen Meclisten geçirilmek suretiyle Meclisin kararı hâline getirilmiştir. O derecede karar hâline getirilmiştir ki o toplantıda milletvekillerinin, Meclise gelmiş olan soruşturma evrakını inceleme yetkileri bile ellerinden alınmıştır.

Diğer taraftan, değerli arkadaşlarım, 17 ve 25 Mart tarihlerindeki olaylar, Türk siyasi hayatında vahşi ve vahim bir olaydır. Bu vahşi ve vahim olay bizim hukukumuza göre suçtur; bu vahşi ve vahim olay bizim örfümüze, âdetimize göre ayıptır ve bizim itikadımıza göre de günahtır.

Adalet ve Kalkınma Partisi, bundan sıyrılmak yerine, bunun üstünü örtebilmek için olmadık yollara başvurmuş ve "paralel devlet" diye bir şey icat ederek gayrimelhuz, gayrimüşahhas bir hedefe doğru devletin tüm kurumlarını harekete geçirerek bu yolsuzluğun üstünü kapatabilmek için çare aramaktadır. Eğer bir paralel devlet arıyorsanız açık seçik vardır, bir değil iki tane vardır. Bir tanesi, AKP'nin yandaşlarının devlet kademeleri içerisine girmiş, partizanca hareket eden, valisinden, müsteşarına kadar oluşmuş olan bir AKP devleti; diğeri de Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde vatandaştan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşından vergi toplayan, Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşını terör örgütüne asker alan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin birimlerinin, ordusunun, polisinin mensuplarından kimlik soran ve "Karakol yaptırılmasın." diyerek de yolları kapatıp birtakım faaliyetlerde bulunan... Paralel devlet varsa bu iki paralel devletle uğraşmak lazım. Onun yerine, 17 Aralık ve 25 Aralık tarihlerindeki operasyonlarda milyon dolarların delilini tespit eden polislere, milyon dolarların delilini tespit eden savcılara karşı "paralel devlet" suçlamasıyla yapılmış olan bir karalama ve bununla da yolsuzluğu, rüşveti örtme operasyonu maalesef burada sizin parmaklarınızla bir anlam ifade edebilir ama mahkemeyikübrada hiçbir anlam ifade etmez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.