GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:104
Tarih:17.06.2014

FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği tedbir kararıyla ilgili konuşmak istiyorum.

Şimdi, Irak'ta cereyan eden olayları, görüyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi iki açıdan değerlendiriyor: Bir, Musul'daki Konsolosluğumuzun basılması ve Başkonsolosumuz başta olmak üzere, onun etrafındaki çalışma arkadaşları, Türk vatandaşları IŞİD terör örgütü tarafından rehin alınmıştır. Bununla ilgili bir çalışması var. Bununla ilgili çalışmasına da Milliyetçi Hareket Partisi olarak olduğu gibi destek veriyoruz. Yani, Musul'da bulunan Konsolosluk binası Türk toprağıdır, oradaki bayrak Türk Bayrağı'dır, bunu indiren IŞİD terör örgütüdür. Buna karşı Türkiye Cumhuriyeti devleti, silahlı müdahale dâhil, diplomatik yollar dâhil ne yapacaksa yapsın.

Şimdi konuşmak istediğim ikinci konu ise: Irak'ta bunun dışında bir vahşet var, bir Türkmen katliamı var. Yarım saat önce telefon geliyor, Tuzhurmatu, Kerkük, Musul, Telafer'de katliam var. Bu çığlığı Adalet ve Kalkınma Partisi duymuyor, görmüyor ve bununla ilgili herhangi bir adım atmıyor.

Bunun yanı sıra Sayın Başbakan diyor ki: "Bu işin üzerine gitmeyin, bu işi karıştırmayın, konuşmayın, yazmayın, çizmeyin." Arkasından bir mahkeme karar veriyor: "Bu olayla ilgili yazmak, çizmek, konuşmak, yayın yapmak yasak."

Değerli arkadaşlar, bir milletin millet olarak varlığının en önemli iki ayrı boyutu vardır. Biri, acıyı birlikte çekecektir; Türkmeneli'nde bir acı varsa burada biz yüreğimizde hissedeceğiz, kederi birlikte yaşayacağız, sızıyı birlikte yaşayacağız ki millet olduğumuzun farkına varacağız, onların derdine derman olacağız. Bunun yanında sevinci, bunun yanında merhameti, şefkati de birlikte yaşayacağız.

Şimdi, Türk milleti adına karar veren bir 9. Ağır Ceza Mahkemesi... Oradaki hâkim ne biçim hâkim ki milletin var olmasını ortaya koyacak olan, kederde, tasada, kıvançta birlikte yaşayabileceği unsurları Türkiye'de yaşayan vatandaşlarımızın duymasının, bilmesinin önüne mahkeme kararıyla engel koyuyor.

Burada Adalet Bakanı yok. Buradan o hâkimi şikâyet ediyorum; asıl anayasal suçu bu hâkim işliyor. Böyle lüzumsuz bir karar olabilir mi? Benim millet olarak orada yaşayan soydaşlarımın, millettaşlarımın nasıl bir ızdırap çektiklerini, kellelerinin nasıl kesildiğini, kanlarının nasıl aktığını görmem ve onlara yardım edebilmek için duaysa dua, bedduaysa beddua, silah yardımıysa silah yardımı, maddi yardımsa maddi yardım, bunu yapmam lazım. Ben bunu bilemezsem, bunu göremezsem, bunu duyamazsam nasıl millet olacağım, nasıl "Benim parçamdır." diyebileceğim? Dolayısıyla, zabıtlara geçsin ve bunun takipçisi olacağım. Bu mahkeme kararını veren hâkimden, bununla ilgili olarak eğer birisi baskı yapmışsa ondan, hem Allah huzurunda hem vicdan huzurunda hem millet huzurunda şikâyetçiyim. (MHP sıralarından alkışlar)