| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 12.06.2014 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Taner Yıldız'ın bugün salonda olmasını büyük bir şans olarak değerlendiriyorum çünkü kazadan sonra yedi gün boyunca, yedi günlük performansıyla övgüler alan, geçmişteki yedi aylık ve AKP'nin yedi yıllık, on yıllık, maden işçilerine karşı yapmış olduğu hak kayıpları, onlara sahip çıkmama gibi performansının gözlerden uzak tutulduğu, ne kadar göz önünde olunursa o kadar görülmez kılma ilkesiyle Başbakanın öne ittiği -daha önce de bahsettim, Murathan Mungan'ın meşhur romanındaki kasiyer kız gibi herkesin gözünün önünde olduğu için kimsenin aklına gelmeyen- Sayın Bakanın Soma'yı gündemden düşürme çabalarına karşı hiç olmazsa burada söyleyecek birkaç tane sözü olması gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Bakan sözler verdi, Eynez'deki acıyı paylaştı. Aynı iş adamına ait Ata ve Işıklar Bacası'ndaki işçiler yer altına girmek istemediklerinde "Orası güvenli hâle gelene kadar, Başbakanımız söz verdi, gerekirse üç ay, dört ay süreyle maaşları biz ödeyeceğiz ama kimse oraya inmek zorunda değil." dedi. Sayın Bakanın, Başbakanın sözüne karşı taşeronbaşının, dayıbaşının sözü üstün geldi. "Yerin altında Başbakan yok, yerin altında ben varım." dedi taşeronlar. Daha sonra, ıslak imzalı tebligatlar gelmeye başladı. Sayın Bakan çıkıp bunlara karşı "Durun bakalım." demek yerine dün açıklama yaptı: "Madeni ayakta tutmak için az sayıda işçi..." Hayır Sayın Bakan, Işıklar ve Ata Bacası'ndaki bütün işçilere tebligat gidiyor ve dayıbaşılar onları madene inmeye zorluyor. Söyledikleriniz doğru değil, kamuoyunu yanıltıyorsunuz. Geçen hafta Işıklar Bacası'na zorla sokulan Fedai Uçak'ın parmağı koptu. Fedai Uçak'la ilgili ne yaptınız? Dün, Ata Bacası'nda 1'inci ayakta, 52'nci bölgede yangın çıktı; can pazarı yaşandı, herkes dışarıya kendini zor attı. Bu konuda ne yaptınız? Oysa dün gittiniz Sayın Başbakanın eşiyle birlikte, Soma'da görülmesi gerekenleri göstermeyip, görülmeyecek şeyleri göz önüne çıkarmaya başladınız. Bunlar doğru değil. Madencilere verilen devlet sözünün tutulmasının arkasında durmuyorsunuz. Komisyon alt komisyon çalışması yapıyor, grubunuz sadece Eynez'le ilgili önerge veriyor. Önerge veriyoruz "Işıklar, Ata Bacası'nı da kapsamalı." diye, reddediyorlar. Siz inisiyatif kullanmıyorsunuz, verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz. Kaldı ki şu anda kapatılan Uyar Madencilikte yüzlerce işçinin iki aylık alacağı kaldı, onlarca işçinin kıdem tazminatları duruyor. Komisyonumuzun Başkanı salonda, yanına gidin, Komisyon Başkanıyla konuşun.
Uyar Madencilikten Ali Kandemir grizu kontrollü kullanılması gereken dinamit yerine, antigrizu dinamit yerine normal dinamit kullanıldığı için iki gözünden birden olmuş. Eşi getirdi oturttu. Olmayan gözleriyle ağladı adam orada. Diyor ki: "Uyar Madencilik benim tazminatımı vermedi. Göz protezlerimin biri düştü, öbürü iltihap yaptı. Kimse bana bakmıyor." Oysa yapacağınız şu: Alt komisyona diyeceksiniz ki... Arkadaşlar, ne diyor kanun: "Devlet tarafından kapatılan madenlerde işveren ödeme yapar; yapmıyorsa ödemeyi devlet yapar." Tahsilatına devlet alacaklarının tahsilatı yoluyla gider diyemiyorsunuz. Kimi koruyorsunuz? Uyar'ı koruyorsunuz. Kimi koruyorsunuz? Bugün o 301 kişiye mezar olan madenin baronunu koruyorsunuz ve ondan sonra da çıkıp yedi günlük performansınızla övgü toplamaya çalışıyorsunuz; bunlar doğru işler değil.
Ne dediysek çıktı. "Dayıbaşı var." dedik, inkâr ettiniz. "Sökülen megafonlar hayat kurtarırdı." dedik, inkâr ettiniz. "Mazotlu dozer var yer altında" dedik, inkâr ettiniz. "Hadi, hadi diye zorluyorlar çocukları, ölüme götürüyorlar." dedik, inkâr ettiniz. "AKP mitinglerine zorla götürülüyor çocuklar." dedik, inkâr ettiniz. Komisyonumuz bu çocukların hepsini dinledi, stenograflar kayıtlara geçti. AKP mitinginin tarifesini açıkladı çocuklar, kaç para alıyor mitinge gitmek için. TBMM kayıtlarında artık.
Şimdi, çıkın sorumlu bir kişi gibi hiç olmazsa burada gereğini yapın. Gerçi, gerçek sorumluluk istifa gerektirir ama siz böyle bir çağdaşlığı göstermek yerine koltuğa yapıştınız. Ama size söylüyoruz, oraya Salih Kapusuz'un verdiği sözler, sizin verdiğiniz sözler... Salih Kapusuz "Başbakanımızın selamıyla" deyip herkese "Bırakın bu oturma eylemini; bir istediniz, üç veriyoruz. Beş Meclis günü süre verin bize." dedi. Geldiğimiz nokta ortada. Yukarıda bir insanlık ayıbı işleniyor. Müdahale edin, bu devletin sözünün bir karşılığının olduğunu herkes görsün.
Saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve HDP sıralarından alkışlar)