GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:99
Tarih:06.06.2014

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nı görüşüyoruz.

Şimdi, tasarı görüşülüyor ama burada AKP milletvekili arkadaşlarımız yeterli sayıda bulunmuyor. Yoklama istiyoruz, kulisten koşarak buraya geliyor. Bu neye benziyor arkadaşlar, biliyor musunuz? Şimdi, Karadenizli suçlu olarak avukatıyla mahkeme önüne geliyor, hâkim karşısına çıkıyor. Hâkim soruyor...

MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) - Temel mi?

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) - ...Karadenizli Temel'e soruyor: "Evladım, bu suçu sen mi işledin?" "Ben işledim." "Bunu yaptın mı?" "Yaptım." "Ettin mi?" "Ettim." Suçunu kabul ediyor. Son olarak diyor ki: "Peki, söyleyeceğin bir şey var mı?" "Hâkim bey, şu yandaki avukatım da bir şey söylesin." diyor. "Evladım, sen her şeyi kabul ettin, o ne söyleyecek?" diyor. "Ben de onu merak ediyorum hâkim bey." diyor.

Ya, arkadaşlar, insan bir merak etmez mi? Yani bu muhalefet milletvekilleri ne diyorlar? Bu kanun üzerinde önergeler veriyorlar. Bu verilen önergeler ne kadar doğru, ne kadar şey, bir faydalanalım. Ona göre Sayın Bakanımız, Sayın Komisyon bununla ilgili önergeleri dikkate alır mı diye hiç merak eden yok.

O nedenle, bu konuda çıkan kanunların alelacele getirildiği... Bir an önce bitsin, şu kanunlar geçsin; biz de "Kabul edenler... Etmeyenler..." diyelim ve buradan çabucak gidelim, çoluk çocuğumuza veya seçim bölgemize gidelim, çalışalım düşüncesi hâkim.

Sevgili arkadaşlar, herkes yönetmeyi sever ama yönetenler adaletli olmalıdır, hukuka sahip çıkmalıdır; gücün hukuku değil, hukukun gücü olmalıdır. Ama ne yazık ki, geçtiğimiz süreçte bunun böyle olmadığını görüyoruz.

Bakın, şimdi Sayın Adalet Bakanımız burada, Komisyon burada. Ya, öyle bir hâle gelmiş ki ülke... Trabzon'u ele alalım; Trabzon'da Beşikdüzü ilçemizde cezaevi yapılsın diye vatandaşlar bekliyor. Ya, cezaevi yapılmasını vatandaş ister mi? Elbette ki istemez. Ama öyle bir duruma geldik ki, burada bir cezaevi yapılırsa burada istihdam yaratılır, çevreye ekonomik katkı olur; tutukluların, hükümlülerin yakınları gelir, burada konaklar, yer, içer ve ekonomik yönden bir hareket gelir düşüncesi hâkim. Oysa, cezaevini kim ister, cezaevinin olmasını kim ister? Olması için de adaletli yönetimlerin olmasını ve insanları ekonomik yönden güçlendirmesi gerektiğini ister.

Şimdi, biz Sayın Bakanımıza sorduk, sağ olsun cevap da verdi, dedik ki: "Trabzon ilimizde 2002 yılında toplam 57.932 icra dosyası varken bu rakam 12/7/2013 itibarıyla 113.939'a yükseldi ve 1 icra dairesi varken 3 icra dairesine çıktı. Bunlarla ilgili bir çalışma yapıldı mı? Niye insanlar icralık oluyorlar? Vatandaşlar, esnaf niye mağdur?"

Bakın, yediemin garajlarını duydunuz mı arkadaşlar, yediemin garajı vardır. Nedir biliyor musunuz? Hacizli arabaların alınıp yediemin olarak teslim edildiği yerlerdir. Trabzon'da araçları koyacak yerimiz yok, her taraf doldu, yedieminlik yer kalmadı. El insaf diyoruz. Bunlarla ilgili herhangi bir şey yok. Şimdi, Beşikdüzü'ndeki durum, konum bu.

Bir de Sayın Bakan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bir kararı vardı, 15/6/2012 tarihli 347 sayılı Kararı'yla, iş gücüne dayalı olarak, iş gücü düşük olan adliyelerin kapatılması istenmişti ve bunların kapatılması yapılmıştı. Ancak, baktığımız zaman, Trabzon'da önce 7 ilçede kapatılma kararı alınmış, sonra çok doğru bir kararla Araklı, Çaykara ve Tonya adliyelerinin kapatılma kaldırılmıştı. Ancak, burada Şalpazarı ve Beşikdüzü adliyeleri kapatıldı. Bu ilçeler bizim en büyük olan ilçelerimizdir ve Şalpazarı ilçesi iç tarafta kalır, onların sahile gelmesi zaman alır. İnsan bir sabıka kaydı alacak, sahile iniyor. Ya, bu adamın parası yok pulu yok, araba parası verecek, orada bir simit, çay içecek, cebindeki parayı verecek. Bunları niye kaldırıyorsunuz? O zaman bu neydi biliyor musunuz arkadaşlar? Bu 2 ilçeden Şalpazarı MHP'nin belediyesiydi ve Beşikdüzü de CHP'nin belediyesiydi. O zaman böyle düşündüler. Şimdi ne oldu? Bunların hepsi AKP'ye geçti. Peki, yani o andaki siyaset ile ileriye dönük siyaseti niye bir tutuyoruz? Bugün bir başka partinin oluyor, bir diğeri başka bir partiye geçebiliyor.

Bir de burada söylemek istiyorum, orman muhafaza memurları, bunlar diyorlar ki: "Ya, biz görev sürecinde silah taşıyoruz ama görevden sonra silah taşıma ruhsatımız süreli olmuyor ve harç paralarımız yüksek." Muhtarlarımız da bunu söylüyor. Bunu da dikkate almak lazım. Muhtarlar yerel yönetimlerin önemli unsurlarıysa bunların da bu silah taşıma ruhsatının harçlarının yeniden değerlendirilmesi noktasında katkılarınızı bekliyoruz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)