GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:99
Tarih:06.06.2014

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; madde çok önemli bir madde, ben her ne kadar Sayın Kaplan'ın hararetiyle konuşmayacaksam da bu madde çok önemli bir madde.

Ben birinci bölüm üzerinde konuşurken de belirtmiştim, bu tasarı içerisine giren özel, nokta düzenlemeler var, onlardan bir tanesidir bu ivedi yargılama usulü, bu tasarının içerisine özel olarak konulmuştur. Şimdi, bizim Anayasa'mızın bir 125'inci maddesi var, ben oradan başlamak istiyorum.

Şimdi, Anayasa'mızın 125'inci maddesi çok net bir şekilde "İdarenin her tür eylem ve işlemi yargı denetimine açıktır." diyor. Şimdi, bunu esas aldığımızda, bu düzenleme bize şunu getiriyor: "İdarenin, bakanlıkların, kurumların bazı işlem ve eylemleri yargı denetimine kapalıdır." demek belki tam doğru değil ama çok daha az açıktır. Bu düzenleme çok net bir şekilde Anayasa'ya aykırı, onunla ilgili kısımları da belirteceğim ama vatandaşlarımızın anlaması lazım.

Sayın Kaplan biraz tabii hararetle anlattığı için belki arada atlanmış olan konular olabilir. Bu düzenlemeyle ne amaçlanıyor, neler olacak ona da bir iki cümleyle gireceğim ama ne yapılmak isteniyor, hangi işlemler ve eylemler yargıdan niçin kaçırılacak, yargının uygulamalarından niçin uzaklaştırılacak, şöyle bir kısaca değinmek istiyorum.

Bakın 6 tane başlık var. Bu başlıklar, baktığımız zaman, aslında, bu son 17 Aralık, 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının içerisinde konuşulan konuları da kapsıyor. Bu başlıklar, Türkiye'deki en önemli rantın, sermayenin döndüğü başlıklar. Bir defa, ihaleden yasaklama kararları hariç tüm ihale işlemleri yani devletin, kurumların tüm ihale işlemleri ivedi yargılama usulüne tabi olacak; acele kamulaştırma işlemleri, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları, yapılan tüm özelleştirmeler bu usule tabi olacak; kentsel dönüşüme ilişkin Bakanlar Kurulu kararları... Başlangıçta olmayan 2 tane konuyu daha sonra ilave etmiş arkadaşlar; bunlar Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satış, tahsisler, kiralama işlemleri ve -eski bakan burada, onun bölümünü de ilgilendiren, onun bakanlığını ilgilendiren- bu ÇED kararlarına yönelik işlemler. Bu 6 başlık -bunları vatandaşlarımız daha iyi anlasın diye- aslında nelerdi? İhalelerin hepsi var; o termik santraller, nükleer santraller, HES'ler, şehir hastaneleri, onun dışında üçüncü havaalanı, kamulaştırmalar, tüm bu işlemlerin her biri, değerli arkadaşlar, bu yargılama usullerine tabi olacak. Ne olacak? Sayın Bakan geçen gün diyor ki: "Ya, bunlara dava açılacak." Arkadaşlar, ÇED dosyaları -ben de girdim ÇED format toplantılarına- şöyle benim boyumca dosyalar için diyeceksiniz ki: "Bir ay içerisinde dava açın." Nereden, nasıl o davayı inceleyecek, o davayı açacak o kişi? Davayı açtıktan sonra on beş gün cevap süresi, dosya tamamlanacak. Mahkemeye diyorsunuz ki: "Bir ay içerisinde bu davayı bitireceksin." Daha sonra, temyiz aşamasında da "İki ay içerisinde bu davayı sonuçlandıracaksın." Nereye? Danıştaya. Baktığımız zaman, açılıştan itibaren tüm o sürelerin sonuna kadar altı ay. Altı ayda bu davalar sona erecek değerli arkadaşlar.

Şimdi, bununla ilgili olarak yürütmenin durdurulması kararlarına itiraz yok. Efendim, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 11'inci maddesi var, dava dışı bir yol öngörüyor: Üst makamlara başvurma yani ilgililer idarenin üst makamına başvurarak da bu konuları çözebilir. "Hayır." diyor, dava dışında hiçbir yol bırakmıyorsunuz, "Davaya git." diyorsunuz. Şimdi, o süreler içerisinde aslında söylenen şu: "Sizin davayla falan da bu işleri çözmeniz mümkün değil yani yargı yoluna da gitmeyin." diyorsunuz.

Bakın, Anayasa'mızın 125'inci maddesini belirteyim, 10'uncu maddesini belirteyim çünkü süre kısa olduğu için. Anayasa'mızın 10'uncu maddesi "Herkes kanun önünde eşittir." diyor. Onun uzun bir düzenlemesi var ama son fıkrası da ne diyor? "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." diyor. Bizim Anayasa'mızın bir 36'ncı maddesi var, hak arama hürriyetini düzenliyor. Onu da okuyayım kısaca: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." diyor. Aynı şeyi, imza attığımız uluslararası sözleşmeler içerisinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinin ilgili fıkraları da diyor. Bu düzenlemeyle adil yargılanma diye bir şeyden bahsetmek mümkün değil arkadaşlar, göstermelik bir yargılama var. "Silahların eşitliği prensibi" denilen bir olay var yani davacı ve davalı eşit silahlarla bu Anayasa'nın 36'ncı maddesindeki haklarını arayacak. Nasıl arayacak? On beş gün içerisinde, o sürelerde itirazlarını yapamayacak, bir ay içerisinde, o deliller nasıl toplanacak? Bu düzenleme çok açık bir şekilde Anayasa'ya aykırı.

Geliş nedeni de belli, Başbakanın talimatıdır. "Bu davalarla ilgili ben yargı falan istemiyorum, bunları bir an evvel bitireceksiniz." diyor. Göstermelik bir yöntemle, insanlara "Haklarınız var, yargıya da başvurabilirsiniz." düşüncesiyle bu düzenlemeyi yapıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURGUT DİBEK (Devamla) - Bu düzenleme Anayasa Mahkemesinden dönecektir. HSYK'yla ilgili yaptığınız o düzenlemede de dedik, Komisyonda da belirtmiştik; aynı düzenlemeler, bu da öyle. Bu belirttiğim maddeler, 125, 10 ve 36'dan bu düzenleme dönecek. O yüzden sizleri uyarıyorum ve bu maddenin tasarı metninden çıkması gerekir diyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)