GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:99
Tarih:06.06.2014

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 16'ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ocak ayında 27, şubat ayında 15, mart ayında 24, nisan ayında 25. Ayları ve bu rakamları art arda sıralamak mümkün. Bu rakamlar, eşleri, babaları, ağabeyleri, sevgilileri tarafından 2014 yılı içinde öldürülen kadınlar. Şimdi birer rakam olarak bahsettiklerimiz birer insan, gencecik yaşlarında yaşamdan koparılmış birer kadın ve her birinin bir ismi var. Mesela birinin adı Remziye; Bağcılar'da kocası tarafından sopayla dövülerek öldürüldü ve kocası savunmasında "Her zaman nasıl dövüyorsam yine öyle dövdüm." dedi. Mesela birinin adı Mübarek; kocası ikinci doğumunda yine kız çocuk dünyaya getirdi diye Mübarek'i elektrik vererek öldürdü. Başka birinin adı Asiye. Asiye, Kayseri'de kocası tarafından 19 bıçak darbesiyle öldürüldü, henüz 23 yaşındaydı ve şiddet gördüğü gerekçesiyle 14 kez polise şikâyette bulunmuştu.

Bütün bunlar birer rakam veya birer isim değil, bunlar yaşam, bunlar bu ülkede kadınların nasıl bıçak sırtında yaşadığının birer kanıtı. Bu ülkede kadınlar, perde yeterince kapalı değil diye, telefon meşgul çaldı diye, çay iyi demlenmedi diye veya Facebook'ta hesap açtı diye ama en önemlisi "Dayak cennetten çıkmadır." zihniyeti yüzünden, "Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin." zihniyeti yüzünden şiddet görüyorlar ve öldürülüyorlar. Kadına şiddeti meşrulaştıran bu zihniyeti lanetlememiz gerekirken bu zihniyeti savunanlar var. Daha önce de bu kürsüden ifade etmiştim; kadına şiddet, hiçbir siyasi, hiçbir dinî, hiçbir kültürel gerekçeyle haklı gösterilemeyecek bir insan hakları ihlalidir.

Değerli milletvekilleri, Albert Camus "Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların hayatlarını nasıl kaybettiklerine bakın." demiş. Ben ülkemdeki kadınların hayatlarını nasıl kaybettiklerine baktığımda hepimiz adına derin bir acı ve utanç duyuyorum, her kadın cinayetinde vicdanım sızlıyor, insanım diyen herkesin de vicdanının sızladığına inanıyorum ama şunu da biliyorum ki benim ya da sizlerin vicdanları sızlıyor diye bu cinayetler durmuyor. Bizler, burada, bu çatı altında, bu cinayetleri durduracak önlemleri almak için varız, çıkardığımız kanunların uygulamasını takip etmek için varız ve hepimiz iyi biliyoruz ki kanun çıkarmak tek başına yeterli değil, asıl olan uygulama.

Bakıyorsunuz, bu ülkede hâlâ "Namusum için öldürdüm." diyene ceza indirimi isteyen savcılar ve bu kararın altına imza atan hâkimler var, binbir güçlükle çıkarılan koruma kararlarını görev olarak algılamayan polisler var, kadının gördüğü şiddeti meşrulaştırmaya çalışan din görevlileri var ve bunlar istisnai anlayışlar değil. Toplumumuzun bu konuda çok ciddi bir zihniyet sorunu var. Kadınları görmezden gelen, ikinci sınıf algılayan çarpık bir zihniyet 21'inci yüzyıl Türkiyesi'nde maalesef hâlâ mevcut. Bu zihniyeti besleyen ne olursa olsun, kim olursa olsun, hepimizin karşı durması gerekir. Bu, kanun çıkarmak kadar önemli bir görevdir.

Değerli milletvekilleri, mevzuattaki eksiklikler ve uygulamalardaki hatalar nedeniyle her ay yaklaşık 20 kadınımızı böylesi anlamsız ve kör bir şiddete kurban veriyoruz. Ya bu gerçekle baş edemediğimizi kabul edeceğiz ya da her gün giden canlarımız için gözyaşı dökeceğiz ya da alınması gereken tüm önlemleri eksiksiz alacağız ve caydırıcı cezalar başta olmak üzere kanunları tereddütsüz uygulayacağız.

Almadığımız her önlemin bedelinin bir kadının canı olduğunun altını çiziyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)