| Konu: | CHP GRUBUNUN, NİĞDE MİLLETVEKİLİ DOĞAN ŞAFAK VE 24 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN AKKAYA BARAJ GÖLÜ'NDEKİ SU KİRLİLİĞİNİN ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞINA OLUMSUZ ETKİLERİNİN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN (10/217) ÖN GÖRÜŞMELERİNİN GENEL KURULUN 5 HAZİRAN 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 05.06.2014 |
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Akkaya Baraj Gölü'nde meydana gelen su kirliliğiyle, bu kirliliğin insan sağlığına, ekolojik dengeye ve çevreye yarattığı sorunlarla ilgili alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzük'ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün biliyorsunuz 5 Haziran Dünya Çevre Günü, Dünya Çevre Günü'nü kutluyoruz. 1972 yılından beri kutlanan Çevre Günü'nde, gelinen nokta itibarıyla küresel bir çevre felaketinin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. İnsanoğlu, ekonomik, rant ve birtakım hırsları uğruna çevreyi ve doğayı katlederek ne yazık ki bugün dünyayı yaşanamaz bir hâle getirmiş ve bugün milyarlarca dolarlık bir yatırım yapılarak yeniden dünyanın yaşanabilir bir yer hâline gelmesi ve korunmasına devam edilmesi noktasında çalışmaların içerisine girmiş ama katledilen çevremizle ilgili geriye getirmek mümkün olmadığı gibi, ancak bu kötü gidişatı durdurabilmek için dünyanın milyarlarca dolar para harcaması gerekirken ne yazık ki bugün birçok ülke bundan kaçınmaktadır.
İşte, Çevre Günü'nü kutladığımız bugünde ne yazık ki Niğde ilimizde Akkaya Barajı'yla ilgili su kirliliğinin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Akkaya Barajı, Niğde ile Bor arasında bulunup yaklaşık 200 bin gibi bir nüfusa hitap etmektedir. O bölgeye gittiğinizde oradaki kokudan geçmek mümkün değildir ve burası sulama amaçlı bir baraj olmasına rağmen 2005 yılında bunlar yetmezmiş gibi göçmen kuşlara ev sahipliği yaptığı için Ramsar Sözleşmesi gereğince "uluslararası öneme sahip sulak alan" ilan edilmiştir. Şimdi, bundan sorumlu Bakan arka tarafta oturuyor. On yıldır burayla ilgili herhangi bir tedbir almadınız. Burası artık göçmen kuşlardan dolayı turistlerin bile zaman zaman gelip gittiği bir yer. Türkiye'nin imajı açısından çok kötü bir örnek teşkil etmektedir. Burada insanların, artık, kokulardan yaşaması mümkün değildir. Eğer siz on yıldır Bakanlık olarak -belediye de Adalet ve Kalkınma Partisinde- burada gerekli tedbirleri alamıyorsanız buraya çıkıp çevreden, ağaçlandırmadan, çevreyi korumaktan bahsetmeniz hiçbir mana ifade etmez, boş sözden ileriye gitmez.
Niğde ilimiz, hepimiz biliyoruz ki geçen yıl patatesinin derelere döküldüğü, buğdayının sıkıntı yaşadığı, kirazının para etmediği yani netice itibarıyla ekonomik krizin had safhaya ulaştığı bir ilimizdir. Kuraklığın bu sene donla beraber getirdiği etkiyle geçen sene patatese yatırım yapan Niğdeliler, bir sürü harcama yapmasına rağmen ne yazık ki patatesini satamamış, bu sene bir umutla "Bu borçlarımızı sineye çekerek karşılayabilir miyiz?" derken, ne yazık ki bu sene de donla beraber, kuraklığın etkisiyle buğdayın yeterince verimli olmaması ve kirazların yeterince verimli olmaması, patatesin para etmesine rağmen uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle geçen yıl patatesten ağzı yanan Niğde çiftçisinin patates ekmemesi neticesinde bu sene patatesin fiyatı iyi olmasına rağmen ne yazık ki bu sefer de patates varlığı azdır.
Bu geçim sıkıntılarını yaşayan Niğde'ye bir de Akkaya Barajı gibi, su kirliliğini ve tarımı da etkileyecek bu faktörün yaşatılmamasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Niğde'de tarımdan bahsetmişken gerçekten tüm Türkiye tarım noktasında uygulanan yanlış tarım politikaları neticesinde ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bugün, Türkiye'nin her tarafında kuraklık neticesinde buğdaylarımızın yeterince verimli olmaması çiftçiyi sıkıntıya sokmuştur. Çiftçinin temel girdileri olan akaryakıtta, tohumda, gübrede ve ilaçta yüzde 50-60'a yakın artışlar varken, Türkiye'de yüzde 7-8'lik enflasyondan bahseden ve çiftçimizi banka borçlarının, kredi borçlarının içerisinde tefecilerin eline mahkûm eden bu Hükûmetin anlayışını buradan bir defa daha kınamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu çevre felaketinin yaşandığı süre içerisinde gerçekten çevreyle ilgili alınması gereken ciddi tedbirler var. Dünyada küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle beraber ormansızlaşmanın yoğun olduğu bir süreci yaşıyoruz. Küresel ısınmayı tetikleyen en önemli faktörlerden bir tanesi, hepimizin bildiği gibi, karbon salınımıdır. Dünyada da en önemli karbon yutakları ormanlardır. Bunun için, ormanların korunması noktasında ciddi bir çalışmaya girilmesi gerekirken, ne yazık ki uygulanan politikalar itibarıyla...
Sayın Orman Bakanı buradaysa şunu ifade edeceğim: Bugün ormanların korunmasından sorumlu olan, çevrenin korunmasından sorumlu olan, sulak alanların korunmasından sorumlu olan bir Bakan, ne yazık ki bugün Orman Bakanlığını ve orman çalışanlarını darmaduman etmiştir. Biraz önce burada dedi ya "Ben orman çalışanlarıyla gurur duyuyorum." diye ama şundan emin olsun, gitsin bir anket yaptırsın, eğer Orman Bakanından yüzde 90 memnuniyetsizlik ifadesi çıkmazsa ben bugün milletvekilliğinden istifa edeceğim, bu kadar net söylüyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Edecek misin?
SEYFETTİN YIMAZ (Devamla) - Evet, objektif bir anket yaptırsın. Çünkü, ormancıların yuvasını darmaduman etti, ormancı çalışanlarının motivasyonunu bozdu.
Şimdi de buradan kendisine sesleniyorum: Bakın, 13 Ekim 2013 tarihinde atama ve yer değiştirme yönetmeliği çıkardı. Bundan önce Sayın Bakan 3 defa aynı yönetmeliği çıkarıyor. Çıkardığı bu 3 tane yönetmelik mahkeme tarafından iptal ediliyor. Şimdi buradan soruyorum: Siz sekiz yıldır Bakansınız, 3 defa atama ve yer değiştirme yönetmeliği çıkarıyorsunuz ama 3'ü de mahkeme tarafından iptal ediliyor. Niye iptal ediliyor? Çünkü, siz eşitlik ilkesine, liyakat ilkesine bağlı kalmadan, tamamen yandaşlarınızı atayacağınız, orayı babanızın çiftliği gibi kullanabileceğiniz bir anlayışı getirdiğiniz için o yönetmelikler mahkeme duvarına tosluyor. Çünkü, Türkiye'de size rağmen adalet var ve Türkiye'de her zaman için yürekli savcılar ve yürekli hâkimler vardır ve var olmaya devam edecektir, onun için takılmaya devam edeceksiniz.
Şimdi, son çıkardığı bir yönetmelik var. 13 Ekim 2013 tarihinde bu yönetmeliği çıkarmış değerli milletvekilleri ve şu anda uygulamaya koyuyor. Bakın, bu da mahkemeye götürüldü. Kim tarafından götürüldü? Orman Mühendisleri Odası tarafından, sendikalar tarafından, buradaki usulsüzlüklerle ilgili mahkemeye yürütmenin durdurulmasıyla ilgili dava açıldı. Bu davanın sonucunu beklemeden, ne yazık ki insanları yerinden edecek bir çalışmanın içerisine girildi. Şimdi, dendi ki: "Tercihlerinizi yapın." Bu yönetmelik altı ay önce çıkmasına rağmen, geriye dönük yirmi yılı, on yılı da içerisine alan ve onları da yerinden yurdundan edecek ve sindirme politikasıyla beraber yandaşlarını memnun edecek bir anlayışı ortaya süren bir anlayış hâkim.
Şimdi, ben buradan size soruyorum: Ormancılıkta yangın mevsimine girdik, yağışlardan dolayı çok gündeme gelmiyor. Orman yangınları özel ihtisas isteyen ve riskli alanlardır. Şimdi, buradan, bu Meclis tutanaklarına geçsin diye söylüyorum Sayın Bakan, yarın o orman yangınlarında, yaptığınız bu tayinlerden dolayı, usulsüz, haksız tayinlerden dolayı eğer bir vatandaşımızın, bir meslektaşımızın burnu kanarsa bunun sorumlusu siz olacaksınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Burnu kanayabilir canım...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu neye benzer biliyor musunuz değerli milletvekilleri?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, burnu aksa biz...
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bak, Sayın Isparta Milletvekili, yerinden laf atma.
Bu, kalp doktorunu alıp cildiye doktoru yapmaya, cildiye doktorunu alıp dahiliyeye görevlendirmeye... Hepsi netice itibarıyla doktordur ama uzmanlık alanları vardır. Şimdi, bu Sayın Bakan ne yapıyor biliyor musunuz? On beş yıldır silvikültür ve ağaçlandırmada görevli, bu konuda ihtisaslaşmış bir ormancıyı alıyor, yangına veriyor; yangında ihtisaslaşmış bir ormancıyı alıyor, amenajmana veriyor; amenajmanda ihtisaslaşmış bir ormancıyı alıyor, kadastroya veriyor.
Şimdi, bunları yaparken ormanların korunması, ormanların sürdürülebilir bir şekilde olması noktasında adil olmanız lazım, hakkaniyet içerisinde olmanız lazım, uzmanlıklara riayet etmeniz lazım. Ama bakın neler oluyor? Şimdi, bu atama ve yer değiştirme yönetmeliği ortaya çıktı ya, istisnai kadrolar var, o lojmanları olan avantajlı kadrolara tayinleri gelen, rotasyona takılan kendi yandaş bölge müdür muavinlerini falan oralara atıyor. Burada çıkardığı birtakım önemli, rotasyona tabi olması gereken kadrolara ne yazık ki herkes müracaat edemiyor. Oraya kim müracaat ediyor, biliyor musun? Bunların hepsi noter kanalıyla tespitli, bunlarla ilgili de dava açılıyor kendisiyle ilgili. Sayın Bakan zaten yönetmiyor personel politikasını. Orada bir yandaş sendika var, o sendikanın dediği adamlar tercih edebiliyor. Orada birtakım haksız uygulamalar yapılıyor, herkesin her yere müracaat edemediği bir yapıyla karşı karşıya. Eş durumuna riayet edilmiyor, sağlık durumuna riayet edilmiyor. Yani, kısacası, orman teşkilatının moral ve motivasyonunun yangın mevsimine girdiğimiz bu süre içerisinde sıfır olduğu anı yaşıyoruz.
Ama buradan Orman Bakanını Mecliste uyarıyorum, hesap soracağız ve takipçisi olacağız. (MHP sıralarından alkışlar)