| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 04.06.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonu temsil eden Sayın Milletvekili ile Sayın Bakan başkasıyla sohbet ederken sorduğunuz soruya, bizim önergemize "Katılmıyoruz." diye cevap verdiler çünkü dinlemediler, ben de başka bir mevzudan bahsedeceğim şimdi. Madem onlar dinlemiyor, ben de başka bir mevzudan bahsedeceğim.
Olay 17, 25 Aralıktan sonra ortaya çıktı. 17, 25 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra, Hükûmetin insicamı bozuldu, Meclisin insicamı da bozuldu. O tarihten bu yana Sayın Başbakanın uğraştığı iş, sadece "paralel", sadece "Gezi olayları" ve sadece nefret, kin ve inanç ve etnik bazda ayrışmayı körükleyen söylemler. Sayın Başbakan meydan meydan dolaşıyor, meydan meydan kin ve nefret söylemlerini ifade ediyor ve Türkiye'nin önünde bulunan ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlara çözüm arayabilecek önemli hiçbir konuda Meclise bir tasarı göndermiyor veya AKP Grubundan böyle bir tasarı gelmiyor.
Çiftçilerin hâlipürmelali Allah'a emanet. Taşeron işçilerinin dramına çare yok. Atanamayan öğretmenler bir başka atama dönemini bekliyorlar, eğitim vekil öğretmenlere emanet. İşsizliğe çare yok. 4x4x4... "Artı" mı diyorlardı, biz çarpıya dönüştürdük onu, her ailede yaşanmış olan sorunlarıyla. Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocukların eğitimiyle ilgili drama çare yok. Uzman erler, erbaşların hâlipürmelali ortada, ordunun bütün yükünü çekiyorlar ancak köle muamelesi görüyorlar. Astsubayların benzer dertleri ortada, polislerin kadro meselesi ortada ama bunlara çare araması gereken Hükûmetin iki tane derdi var: Bir tanesi "Yolsuzluk soruşturmalarından nasıl kurtuluruz?" Yolunu buluyorlar, helal olsun! Yönetmelikle Türkiye Cumhuriyeti devletinin parlamenter demokratik sistemindeki kuvvetler ayrılığı ilkesini bozabiliyor, değiştirebiliyorlar. Yani, yürütme gücünün altına adli görev yapan zabıtayı oturtturup, savcıları "Alo" hatlarına bağlayıp mahkeme kararlarının uygulanmasını, uygulanmamasını emniyet müdürlerine emir ve talimat olarak verebiliyor ve ortaya çıkan sorunda da bir istiklal mücadelesinden bahsedebiliyorlar. Türkiye'nin hâli bu ve 17, 25 Aralıktan bu yana yaşadığımız olaylar da bundan ibarettir.
Değerli arkadaşlarım, bu Meclis gazi Meclistir. Bu Meclisin vereceği her karar milletin namusuyla ilgilidir. Biz 17, 25 Aralık tarihlerinde ortaya çıkan büyük yolsuzluk operasyonundaki delilleri yok etmek için bu Meclisten kanun çıkarmaya mahkûm edilemeyiz. O delilleri değersizleştirmek için kanun çıkarmaya gazi Meclis mahkûm edilemez ancak çıkardı, AKP Grubunun çoğunluğuyla çıkardı bunu. Şimdi, yüksek yargı organlarını buna göre dizayn etmek gerekiyor; AKP'nin yolsuzluk operasyonlarında kapıya sıkışmış kuyruğunu kurtarabilmek için. İşte, bu amaçla istinaf mahkemeleri getiriliyor hem idari yargıya hem de adli yargıya. Bu amaçla HSYK tekrar dizayn edilmeye çalışılıyor. Bu amaçla yargı, 2010 tarihinde "Kanı kanla yıkamayın." diye ısrarla, inatla eleştirdiğimiz hâlden daha vahim bir noktaya götürülüyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Aynen öyle.
FARUK BAL (Devamla) - Yargıda, sadece şoför koltuğundaki sürücü değiştirilmek isteniyor. Oraya peygamber postunda oturan, kul hakkını kuyumcu terazisiyle tartacak bağımsız, tarafsız bir yargıç oturtmak için bunlar getirilmiyor. Oraya, "Facebook"unda "Twitter"ında "Uzun adam, çok yaşa." diyen AKP'lileşmiş hâkimler oturtulmak için yapılıyor. İşte, Soma'yı soruşturacak olan 25 savcıdan birisinin AKP il başkanı adayı olduğu ortaya çıktı. Yargı bu hâle düştü. Buradan nasıl adalet bekleyeceğiz, nasıl hakkaniyet bekleyeceğiz, buradan nasıl hukuk bekleyeceğiz? (MHP sıralarından alkışlar)