| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 04.06.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben sayamadım bunun kaçıncı yargı paketi olduğunu ama üzerinde çalışmaya başlayınca basına düşen rakamı itibarıyla "beşinci yargı paketi" dediler. Ben de oradan başladım, beşinci yargı paketi diye. Hâlbuki bundan önceki 2 tane paket beşinci yargı paketi olarak işlem görmüş. Demek ki bir şaşkınlık var burada. Bizim oralarda bir laf vardır: Adam şaşırdığı zaman karısına "bacanak" diye hitap edermiş. Hanımefendi de itiraz edermiş, "Herif, sen bana bacanak diyorsun. O zaman benim baldızım kim?" Bu aynen şaşkınlığın bir ifadesi olarak yargı paketlerine yansımış durumda.
Mesele yeni değil, mesele bir hayli eski. Hikâye 2004 yılından itibaren başladı. Ceza Kanunu'nu külliyen değiştirmek; Ceza Muhakemesi Kanunu'nu külliyen değiştirmek; değişen Ceza Kanunu'nun, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yürürlüğe girmeden önce onlarca maddesinin değiştirilmesi; değişen Ceza Muhakemesi ve Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra onlarca maddesinin değiştirilmesi; 2007 yılında "Yargıtayın üye sayısı, daire sayısı çok fazladır. Yargıtayı içtihat mahkemesi yapalım." diyerek üye sayısını 150'ye indirmek, daire sayısını düşürmek üzere bir kanun tasarısı; Danıştay için aynı niyetler, lakin 2011 yılına geldiğimizde Danıştayın ve Yargıtayın üye sayılarını 1,5 misli artıran ve dünyanın en obez Yargıtayı, dünyanın en obez Danıştayı hâline getiren yasal düzenlemeler; 2010 yılındaki Anayasa değişikliğiyle "10 seçime bedel." denilerek yargının siyasallaştırılması kapsamı içerisinde yapılmış olan birtakım işlemler ve arkasından da ortaya çıkan anayasal duruma göre değişiklikten sonra Yargıtay üyelerinin 387'ye çıkarılması; Danıştay üyelerinin 156'ya çıkarılması ve böylece artan üyeler ile ortaya çıkan, sizin paralel dediğiniz sorunun halli için de meseleyi istiklal mücadelesine kadar ulaştıran bir süreç.
Ben, şimdi, bu şaşkınlık içerisinde, bu işleri yapan Adalet ve Kalkınma Partisine soruyorum: Eğer, yargı içerisinde tanımladığınız sorun, Türkiye Cumhuriyeti devletinin istiklal mücadelesi verecek kadar ciddi bir sorun ise, bu sorunu yaratan sizin hukuki, cezai ve siyasi mesuliyetiniz var. Bu mesuliyetin gereğini yerine getirmek dururken onun yerine bu defa başa başka gaileler açacak, başka sorunlar ortaya çıkaracak istinaf mahkemeleriyle yüce Meclisin karşısına geldiniz. Niyetin halis olmadığını ben biliyorum ve anlıyorum. Niyetin halis olmaması sebebiyle de "Niçin?" sorusuna cevap arıyorum. iki tane cevap bulabildim, bunlardan bir tanesi: Adım adım tek parti, tek adam yönetimine doğru giderken ucube bir başkanlık sisteminin yargı içerisindeki basamaklarını örüyorsunuz. Başkanlık sistemi içerisinde oluşturulacak eyaletlere yargı organları oluşturuyorsunuz, getirdiğiniz düzenleme bundan ibarettir.
Diğeri ise, istiklal mücadelesi verdiğiniz ve yargıyı böylece siyasallaştırdığınız paralel yapıdan kurtulmak; 17 ve 25 Aralık tarihlerinde kapıya sıkışmış kuyruğu kurtarabilmek için yargıyı başka bir renkte siyasallaştırmak, yargıyı başka bir renkte oluşturmak. İşte, bu kanun tasarısının özü budur. Dolayısıyla bu, Anayasa'nın üniter devlet yapısına, millet bütünlüğüne, hukuk devleti ilkesine, yargının bağımsızlığına, hâkimin tarafsızlığına ve eşitlik ilkesine ilişkin hükümlerine aykırıdır.
Bu düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)