| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 04.06.2014 |
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hem de şahsım adına söz aldım. Öncelikle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tasarının ismine baktığımızda "Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" diyor. Şimdi, buradan bir liste çıkardım az önce. Tabii, bizi izleyenler şunu düşünecektir: "Türk Ceza Kanunu'nda değişiklikler var. Yani asıl omurga burada, önemli değişiklikler bu kanunda, onun yanında birkaç kanunda da değişiklik öngörülüyor." diye düşünebilir arkadaşlarımız veya vatandaşlarımız.
Tabii, klasik AKP anlayışıyla karşı karşıyayız. Sayısız torba yasa geliyor, yargı paketleri geliyor. Bu da aslında bir torba, paket, belki bir yargı torbası diyebiliriz bu kanun tasarısına çünkü 15 ayrı kanunda değişiklik var yani 1-2 değil 15 değişik kanunda. Bunların içerisinde Ceza Kanunu da var, öyle evet yani Ceza Kanunu'yla ilgili olarak bakıyorum, yaklaşık olarak 14 maddede değişiklik öngörülüyor. Tasarının 102 madde olduğunu düşünürseniz, 102 maddelik bir kanun tasarısı içerisinde 14 madde Ceza Kanunu, 10 madde Ceza Muhakemesi Kanunu'yla ilgili değişiklikleri içeriyor ama onun dışında çok sayıda değişiklik var.
Şimdi, ben bu kanunla ilgili olarak... Birinci bölümde yapılan değişiklikler daha ziyade idari yargıya yönelik değişiklikler. Yani, yıllardır, Danıştayda ve idari yargıda, bölge idare mahkemelerinde, yereldeki, bölgelerdeki idare mahkemelerindeki yargılamaların uzun sürmesi ve vatandaşlarımızın mağdur olması hep eleştiri konusu yapılır, burada bizler de bunu konuşuyoruz. Bu, özellikle, Danıştaya giden... Yani, yılda yaklaşık 250 bin dosyanın, idari davanın açıldığını söylüyor yetkili arkadaşlar, istatistikleri öyle veriyorlar. Bunun da büyük bir kısmı, 150 binden fazlası Danıştaya bir şekilde gidiyor. Dolayısıyla, Danıştay bunların içerisinden çıkamıyor, yükü çok fazla. Bu nedenle, yeni bir yola gitmemiz gerekiyor. İşte, bölge idare mahkemelerini istinaf mahkemesi hâline dönüştürüyorlar, dönüştürüyor tasarı. Ne yapıyor? Ara danıştaylar kuralım, bölgelerde davalar bölge idare mahkemeleri tarafından, heyet hâlinde çalışacak olan bölge idare mahkemeleri tarafından, daireler hâlinde çalışacak olan mahkemeler tarafından görülsün ve Danıştaya çok az dosya gitsin; Danıştay daha çok bir içtihat mahkemesi olarak görev yapsın. Böyle bir gerekçeyle bu düzenlemeler birinci bölümde var.
Ben birinci bölümle ilgili konulara gireceğim ancak, az önce söyledim, değişik kanunlarla ilgili düzenlemeler var. Onlardan da önemli olan kısımlardan birkaç tanesini belirtmek istiyorum. Tabii, bu tasarıda şunu da gördük: Bir sistematiği var. Daha çok, kamuoyuna yansıyan şekliyle yani kanun tasarısı gündeme gelmeden önce Sayın Bakan veya yetkililer, cinsel dokunulmazlığa, özellikle küçüklere, çocuklarımıza yönelik cinsel şiddet içeren eylemlerle ilgili... Ki geçmişte acı örnekler de yaşadık, benim ilimde de benzer bir olay oldu, Kırklareli'nde de maalesef biz bir evladımızı böyle bir suçtan dolayı -hunharca- kaybettik. Kars'ta da hatırladığım kadarıyla böyle bir olay olmuştu ve kamuoyu bu yaşanan olaylar nedeniyle çok etkilenmişti ve her birimiz, hatırlayın, nasıl bir çözüm yolu bulunabilir diye düşünmüştük. O günlerde Sayın Başbakandan, bakandan ve hatta muhalefet partileri olarak bizlerden de bu konuyla ilgili birtakım açıklamalar geldi. Aslında, tasarının esas amacı bu. Bunun yanında, uyuşturucuyla mücadele, uyuşturucu imal etme ve uyuşturucu kullanmaya yönelik olan suçların cezalarını artırma, hırsızlık, nitelikli hırsızlıkla ilgili olan suçlar ve diğer, hırsızlığın daha farklı türleriyle ilgili cezaları artırmaya yönelik düzenlemeler yapılıyor mantığıyla geldi. İşte, bunun içerisine -az önce dediğim gibi- yıllardır konuştuğumuz bu istinaf veya bölge adliye mahkemelerinin monte edildiğini de görüyoruz. Başka düzenlemeler de var ama bildiğimiz AKP anlayışı da var. Nokta atışlar var -birkaç tane madde- klasik, ya kişiye özel ya da bir gruba özel düzenlemeler var. Yani, onlardan da bahsetmem gerekir.
Bunlardan bir tanesini az önce arkadaşlarımız söyledi, bu ivedi yargılama usulü. Hatırlar arkadaşlarımız, aralık sonunda, Komisyonda, biz, Danıştay Kanunu'nu görüşürken bu Danıştay ve diğer bazı kanunlarda değişiklik içeren benzer bir tasarı gelmişti, ivedi yargılama usulü orada vardı. Oradan almışlar, bunun montajını buraya yapmışlar. Bu özel bir düzenleme arkadaşlar. Bununla ilgili olarak ilgili maddesi geldiğinde ben de konuşacağım, ki önergemiz var. Bu, kesinlikle Anayasa'ya aykırı bir düzenleme, bunun buradan çıkması gerekiyor ama özel bir düzenleme, belli bir amaca yönelik düzenleme yani kanunun mantığıyla, sistematiğiyle hiç alakası olmayan bir düzenleme.
Şimdi, bir milletvekili arkadaşımız teklif olarak verdi, Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklik yapan düzenleme de bunun içerisine girdi. Orada da baktığımızda gerçek dışı üye yani sahte üye yapımı... Bizi hiç ilgilendirmiyor. Yani, kamuoyunda, Cumhuriyet Halk Partisinin çok sayıda yöneticisinin dahi -bu arkadaşlarımızın içerisinde il başkanları da var- iktidar partisinin yetkilileri, ilçe başkanları tarafından kendi partilerine gerçek dışı formlarla yani onların imzaları olmadan -bir şekilde, nasıl ele geçtiyse o kimlikler ve T.C. numaraları- üye yapıldığını biliyoruz. Bunun Türk Ceza Kanunu'nun içerisinde 207'nci maddede karşılığı var yani özel evrakta, özel belgede sahtecilik suçunu düzenliyor. Onun muadilini, o suçun ceza miktarını da alarak Siyasi Partiler Kanunu'nun bildiğim kadarıyla 114'üncü maddesine o işlenmişti. Oradaki bir yıldan üç yıla kadar olan -burada da işte Komisyonda bizim itirazlarımızla önce bir aydan üç aya kadardı- o cezayı da üç aydan bir yıla kadar düşüren, kanunla hiç alakası olmayan -yani genelde cezaları artırdığımız bir tasarıdan bahsediyoruz- AKP'nin kendi yöneticilerini kurtarmaya yönelik buraya koyduğu bir nokta madde var.
Bu yetmedi, bir madde daha var değerli arkadaşlar. Türk Ceza Kanunu'nun 277'nci maddesi, önemli bir madde. Yargı görevini yapanı, bilirkişiyi veya işte oradaki diğer ilgilileri, tanıkları etkileme suçu. Şimdi, orada yargı görevini yapanı yani hâkimleri, savcıları etkileme suçu, kanunda hem soruşturma aşamasında yani hazırlık aşamasında hem de kovuşturma dediğimiz yargılama aşamasında düzenlenmiş yani her iki aşamayı da kapsıyor. Şimdi, arkadaşlarımız bunun içerisinde bir düzenleme yapmışlar, diyorlar ki: "Soruşturma aşamasını bu 207'nci maddenin içerisinden çıkarıyoruz." Çıkardılar daha doğrusu, Komisyonda çıkardılar, daha doğrusu tasarıda var. Buradan da kim faydalanıyor diye düşündüğümüzde belki böyle üstünkörü geçti...
Arkadaşlar, bakın, bir tutanak var. Bu tutanağı Genel Başkanımız dahi okumuştu. Hani o yolsuzluk operasyonları gündemdeyken İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş bir tutanak tutmuştu. Ki kendisi, Adalet Bakanı Müsteşarının -Müsteşarın ismini de biliyoruz- kendisini telefonla aradığını, o soruşturmayla ilgili olarak bilgi almak istediğini, "Nedir bu olay?" diye kendisini bilgilendirdiğini ama soruşturmayı kapatması gerektiğini, Müsteşarın bu konuda kendisine ısrarla ve ısrarla baskı yaptığını tutanak altına almıştı. Benzer bir olayı, İstanbul'a atanan o... "Yangın var." sürecinden sonra, sanıyorum 25 Aralık operasyonları sırasında, yargı makamları yani savcıların çıkarmış olduğu yakalama, arama, neyse, el koyma kararlarıyla ilgili veya ifadeye çağırma kararlarıyla ilgili olarak İstanbul'a atanan Emniyet Müdürü bizzat kendi maiyetindeki kolluk makamlarına "Bu kararlara uymayacaksınız, bu kararları yerine getirmeyeceksiniz." demişti. Şimdi bu düzenleme de bu kişileri kurtarıyor. Sayın Bakanın Müsteşarını, İstanbul Emniyet Müdürünü, benzer şekilde savcılara soruşturma aşamasında telefon açanları, baskı yapanları, etkileyenleri suç kapsamı dışına çıkartıyor, sadece kovuşturma yani hâkimlere yönelik etkilemeyi Türk Ceza Kanunu'nda suç olarak bırakıyor. Bu da nokta bir madde, hiç alakası yok değerli arkadaşlar.
Bir olay daha var, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu. Ya, orada da tuhaf bir şey var. Orada da Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 3'üncü maddesi var. Oradaki ceza sistematik olarak üç yıldan altı yıla kadar, onu da iki yıldan beş yıla kadar arkadaşlarımız yapmışlar, iktidar partisi. Şimdi ben düşündüm yani cinsel suçlar, uyuşturucu, hırsızlık, diğer suçlar ne varsa her birinin cezasını artırıyoruz ki kamuoyunun, toplumun bu yönde beklentileri de var, böyle bir algı oluştu ortak sağduyu bunu gerektiriyor diye. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış o da ayrı, değerlendirilir hukuki açıdan yani hukukçular bunu konuşuyorlar. Ama kaçakçılıkla mücadele... Yani, siz Türkiye'ye kaçak oto, araç sokarsınız, lüks araçlar sokarsınız... Oradan aklıma şu geldi: Geçtiğimiz günlerde -basına da yansıdı- Ankara'da sanıyorum 200-300 civarı lüks aracın ülkeye kaçak olarak sokulduğunu ve bunlarla ilgili operasyonlar yapıldığını biliyoruz. Şimdi, onları kurtarmaya yönelik mi acaba böyle bir düzenleme? Çünkü iki yıl olunca biliyorsunuz, hem tecil sınırına giriyor artı, hükmün açıklanmasının geri bırakılma sınırına giriyor; orada da nokta bir atış var.
Şimdi, bakın, kanunun içeriğinde belki bizlerin de itiraz etmeyeceği birtakım düzenlemeler var. Birinci bölümde bu idari yargıyla ilgili istinaf mahkemelerinin kurulmasına, daha sonraki süreçte adli yargıyla ilgili de bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına, üç ay içerisinde bu düzenlemelerin yapılmasına yönelik düzenlemeler baktığımızda belki hem Danıştayı hem Yargıtayı belirtildiği gibi bir içtihat makamı hâline getirebilir, onların görevini, onların iş yükünü azaltabilir. Ama şimdi iktidara bakıyorum, orada da onların on yıldan beri o kadar kafaları karışık ki...
Değerli arkadaşlar, 2004'te çıktı bölge adliye mahkemeleriyle ilgili kanun, on yıl. AKP iktidarı döneminde çıktı Sayın Bakan, sizin bakanlığınız, sizin iktidarınız. Siz burada grup başkan vekiliydiniz. On yıldır Yargıtayın iş yükünü biliyorsunuz -burada, her yıl biz bütçe görüşmelerinde konuşuyoruz- Danıştayın iş yükünü biliyorsunuz. Yani, o zaman bilmiyor musunuz, Danıştaya yılda 200 bin dosya geliyor, sürekli, her yıl 200 bin dosyayla bu Danıştay, devrediyor? O zaman da davaların yüzde 75'i Danıştaya geliyor, bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz. Aynı şey Yargıtay için de geçerli. Ama on yıl sonra kalktınız, referandum sonrası dediniz ki: "Ya biz bu ara ne yapalım; şu Yargıtayı nasıl ele geçiririz?" Öncesi farklı bir düşünceniz vardı. Bu bölge adliye mahkemelerini hayata geçirelim diye düşündünüz. "250 olan sayıyı 150'ye düşürerek Yargıtayı -bir anlamda bir taşla iki kuş vuralım diye- 100 kişi indirelim." dediniz. Buraya kanun tasarısı getirdiniz, daha sonra ondan vazgeçtiniz. Referandumdan sonra "Yok ya, biz öyle ele geçirmeyelim bu Yargıtayı, 250 olan sayıyı biraz arttıralım." dediniz. 137 tane ilave oldu, 387'ye çıktı, "Sayıyı arttırarak Yargıtayın iş yükünü çözeriz." gerekçesiyle ama esas amaç farklıydı. Şimdi de tekrar "Efendim, bölge adliye mahkemelerini kuralım." Aynı şey idari yargı için de geçerli.
Şunu anlatmaya çalışıyorum: Yani sizin kafanız karışık. "Üç ay içerisinde biz bunları kuracağız." diyorsunuz. On yılda kuramamışsınız Sayın Bakanım, on yılda bu işi becerememişsiniz, kanunu çıkarmışsınız, sürekli ötelemişsiniz, ertelemişsiniz, ertelemişsiniz.
Şimdi, bunun sakıncaları ne olacak? Birçok dosyada -birinci bölüm için konuşuyorum- idari yargıda yetki, bölge adliye mahkemelerinde. Yani istinaf mahkemesi olarak bunlar ülkede sanıyorum 10 civarında olacak. Şu anda, 25 bölge adliye mahkemesi var ama bölgelere dağıldığında 9 ya da 10 bölge istinaf mahkemesi olarak -içlerinde daireler de olacak- görev yapacaklar ama son sözü bunlar söyleyecek arkadaşlar. Artık idari yargıda idari işlemlere karşı açılan davaların önemli bir kısmında son söz bu hâkimlere ait olacak, bu bölge adliye mahkemelerindeki dairelere ait olacak ama bunların güvencesi var mı? "Var." diyebilir arkadaşlar. Var, var da işte yine bu kanun içerisine konan, Anayasa'ya aykırı olan düzenlemelerine baktığımızda, HSYK'nın aslında bu hâkimler üzerindeki gücünü, yetkisini biliyoruz. Danıştayda, Danıştay üyeleri güvence altındadır. Yani Danıştay üyesi oraya seçildikten sonra emekli olana kadar o görevi yapabilir. Onun üzerinde hiç kimsenin kalkıp da herhangi bir tasarrufta bulunması, işte HSYK'nın o Danıştay üyesini başka bir göreve, başka bir yere ataması mümkün değil çünkü Anayasa'dan aldıkları güçle orada -Yargıtay üyeleri için de aynı şey geçerli- görevlerini yapıyorlar. Ama bu hâkimler, adliye hâkimleri gibi idari yargı hâkimleri tamamen HSYK'nın iki dudağı arasında arkadaşlar. Dolayısıyla böyle bir sıkıntıyla da karşılayacağız.
Yani Danıştaydan gelen o iş yükünü biz bölge adliye mahkemelerine aktaracağız, adresi değiştireceğiz -yani külah değişiyor- yine, çok kısa bir süre sonra kalkacağız bölge adliye mahkemelerinde davaların yığıldığını, yüz binlerce dosyanın orada biriktiğini ve vatandaşların hak kaybına uğradığını konuşacağız.
Sayın Ömer Süha Aldan Komisyonda geneli üzerinde konuşurken çok güzel bir şey söylemişti -sürem de bitiyor- dedi ki: "Bu kanun içerisinde sayısız, 15 tane kanun var. Değiştirdiğimiz kanunların en yaşlısı 10 yaşında, onun dışındaki kanunlar üç, iki, bir yıllık; değişiklikler var." Süreleri değiştirdiniz -bu Yargıtay başkanlarını- önceden süreleri kısalttınız şimdi yine artırıyorsunuz. Böyle bir düzenleme yapıyorsunuz. Çok kısa bir süre içerisinde değerli arkadaşlar, yine, bu eksiklikler karşımıza çıkacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - Ben maddeler üzerinde de, özellikle önemli maddelerde partimizin düşüncelerini sizlerle paylaşacağım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)