GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:96
Tarih:03.06.2014

CHP GRUBU ADINA MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, elbette ki mülkiyet çok önemli ve toprak hakkı çok önemli, su hakkı çok önemli ancak bu mülkiyet olayına baktığımız zaman, geçmişten bugüne şöyle bir değerlendirme yapmamız lazım: Ne yazık ki bilhassa Karadeniz'de ormanlarda, köylerde kadastro işi çok geç kalmıştır ve bu geç kalma nedeniyle vatandaş devlete olan güvenini kaybetmiştir. Örnek vermek gerekiyorsa, Karadeniz'de kendi köyümde, şimdi rahmetli olan bir amcamızı -90 yaşlarında- biz evine ziyarete gittiğimizde, evin kapısında oturmuş, taze fidanları orakla kestiğini görünce dedik ki: "Amca ne yapıyorsun?" Dedi: "Uşaklar -kendi tabiriyle- düşman kesiyorum." Dedik ki: "Ya sen ağacı seversin, ağaç dikmeyi seviyorsun; bak, burada bir sürü ağaç diktin, korudun." Dedi: "Doğru diyorsunuz uşaklar ama bu ağaçları ben diktim. Şimdi şu fidanlar evin önünde. Bu arsa kimin?" "Senin." "Tapun var mı?" "Var." "Peki, benim bu tapulu arazide ağaçlar büyüyüp orman olduğu zaman ne olacak?" Biz de "Ne olacak?" dedik geçmişte. "Gelecek orman kadastrosu benim arazimi orman arazisi olarak kendi arazisine yazacak. O nedenle düşman kesiyorum." dedi. Çok enteresan bir tabir değerli arkadaşlar ve ne oldu biliyor musunuz? Orman kadastrosu bundan üç dört sene önce geldi ve bu rahmetli amcamızın arazisi ve bunun durumunda olan bütün insanların, bütün köyün arazisi orman arazisi olarak yazıldı ve elindeki araziler ormana gitti. Ormana gittikten sonra mahkemelere gidildi ancak bir sonuç alınmadı. Yapmış oldukları masraf da yanlarına kâr kaldı. O nedenle tapu kadastro işi çok önemli ama zamanında, verimli olması lazım.

Şimdi, Trabzon'a baktığımız zaman, Trabzon Uzungöl hepimizin bildiği, çoklarınızın da, burada herkesin herhâlde gördüğünü umduğum, görmeyenlere de mutlaka gitsinler, görsünler diye tavsiye ettiğim, hatta biz Trabzon'dayken gelsinler, onları biz ağırlayalım, biz gezdirelim dediğim bir yerdir. Dünya harikası bir yer olan ve turizm merkezi olan Uzungöl'deki -Sevgili Bakanımız, bilmiyorum, görmüşsünüzdür, siz de hemşehrimizsiniz yakın kentten- o çarpık yapılaşma ne yazık ki her geçen gün artmış ve artmasının sonucunda insanlar buraya geldiği zaman hayal kırıklığına uğramaktadırlar.

Yine bununla ilgili olarak bir anımı anlatayım. Turizm müdürlüğüm döneminde Uzungöl Belediye Başkanı Kadir İnan -o da rahmetli oldu- şöyle bir anısını, genel koordinasyonda, bakanımızın da, valinin de ve diğer kurum müdürlerinin olduğu bir toplantıda anlattı. Niye bunu anlattı? Şunun için: Çünkü Uzungöl'e hem Bayındırlık ve İskân Bakanlığı -o zamanki adıyla- Orman Bakanlığı, Belediye Başkanlığı ve Millî Emlak Müdürlüğü gibi çeşitli kurumlar buraya dâhil olmuşlardı ve herkes kendi kanununa göre burada bir yapılaşma yapıyor ve vatandaşa müsaade etmiyordu.

Kadir İnan rahmetli Belediye Başkanımız şunu anlattı: "Bir gün sabah belediyeye geldim, balkondan etrafa bakarken genç bir arkadaşımızın sevinerek, gülerek koştuğunu görünce 'Ali ne yapıyorsun, nereye gidiyorsun?' dedim, 'Sayın Başkanım, oğlum oldu, onu nüfusa kaydettirmeye gidiyorum.' deyince, 'Ya kime sordun da çocuk yaptın?' dedim." Bu sefer durdu, Ali durunca Başkan şöyle bir espride bulunmuş, demiş ki: "Evladım, bak burası Uzungöl. Burada belediyeye soracaksın, Orman Bakanlığına soracaksın, Çevre Bakanlığına soracaksın, Valiliğe soracaksın, Millî Emlak Genel Müdürlüğüne soracaksın." Yani böyle tek elden yürümemesi sonucunda, gerçekten Uzungöl'de baktığınız zaman çarpık yapılaşma, betonlaşma ve oranın sivil mimari örneği evlerin çok kötü durumda olduğunu ve turizme de önemli bir getiri sağlayan bu alanın süratle çok kötüleşmeye doğru gittiğini görmekteyiz.

Yine, "Araklı Turup" dediğimiz alan dünya harikası bir alan, yeşillik, ağaçlık ama ne yazık ki -burada çok konuştuk, yine konuşuyoruz- burayı Trabzon belediyeleri, ortaklaşa olarak, katı atık depolama tesisi yapmak istemektedirler yani çöp alanı yapmak istemektedirler.

Sayın Bakanımızın açıklamasını biraz önce Sayın Vahap Seçer söyledi: "Martıları seyredin." Martıları seyretmek istiyorsanız o alanı çöp alanı yapın, martılar gelsin onun üzerinde uçsun, siz de keyifli, o koku içerisinde, martıları seyredin. Ama böyle değil. Buralara sahip çıkmamız gerekiyor.

Yine, Tonya Livalobo mevkisinde -gerçekten turizm merkezi, dünya harikası olan bir yer- burada çimento fabrikası yapılmak istenmektedir Sayın Bakanım. Geçmişteki, sizden önceki Çevre Bakanımız, hemşehrimiz de bu konuda ilgili, çok meşgul oldu ve oranın insanı, Tonyalı hemşehrilerimiz Trabzon'da, Ankara'da gelip eylem yaptılar, yasal yönden, hukuki yönden seslerini duyurmak istediler, "Burayı turizm merkezi yapalım, burayı betonlaştırmayalım, çimento fabrikası yapmayalım." dediler. Ancak ne yazık ki o aşamada "ÇED raporları alınmıştır." denilerek bu işin arkasında durmadan, yapılması yönünde teklifler geliyor ve olaya bakışları bu şekilde oluyor. Sayın Bakanımız, lütfen, siz yeni Bakan olarak bunu dikkate alınız ve Tonya Livalobo mevkisini -ki gelin, beraber çıkalım, görün, gerçekten dünya harikası bir yer- betonlaştırmaktan ziyade, fabrika yapmaktan ziyade -ki sahile de çok uzaktır- orayı turizm merkezine çevirelim diyoruz.

Şimdi, HES'ler... Bu HES'leri vatandaş istemiyor. Sayın Bakan dedi ki: "Elektrikle benim işim yok." Ama HES'lere ÇED raporunu kim veriyor? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veriyor. Demek ki orada koordineli çalışmak lazım. Vatandaş ne diyor? Vatandaş diyor ki: "İstemiyorum." Vay, istemiyor musun? O zaman 1 kadına 3 tane asker düşer, seni coplar. Ne diyor kadın? Benim Rizeli hemşehrim, bacım, ablam, kardeşim ne diyor? "Benim devlete, polise, askere güvenim kalmadı." diyor. Bu güveni sağlamak hükûmetlerin görevidir.

Sevgili Bakanım, sevgili milletvekillerim... Bakın "sevgili" diyoruz, birbirimize yaklaşıyoruz. Birbirimizi sevmemiz, anlamamız ve dinlememiz lazım. Biz burada konuşurken, sağ olsun, AKP'li milletvekilleri üçerli, ikişerli gruplar hâlinde sohbetlerini yapıyorlar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Cankulağıyla dinliyoruz.

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) - Dinleyenleri tenzih ediyorum Sevgili Vekilim ama elbette ki bu konuşmaları, bu kentin, bizim kentlerimizin, ülkemizin yararı için de uyarıcı konuşma olarak düşünüyoruz.

Ve bakın "elektrik" diyoruz. Bu devirde -Bayburt Milletvekilim Bünyamin Bey bilecektir- Bayburt'un Çavdar Yaylası'nda elektrik yok. Niye? Özelleştirdik. Çaykara Uzundere'de elektrik yok. Niye? Biz özelleştirdik, ilgili kurum gelip yatırım yapacak. Ya, böyle bir şey olur mu? Devletin görevi bunu organize etmek değil midir? O nedenle, bu devirde elektriksiz kalan köyleri, yaylaları bir an önce ele almak gerekiyor.

Kıyıları dolduruyoruz. Vahap Seçer kardeşim dedi. Bizim de bir Avni Aker Stadı'mız var. Üç dönemdir AKP bundan oy aldı ama burayı yapma noktasında yeniden temel attılar. Yaparken de ne yaptılar? Bizim Yavuz Selim Stadı'mızı, Orman Bölge Müdürlüğünün lojmanlarını, spor salonumuzu ve Avni Aker'i, yetmedi Akçaabat Fatih Stadı'nı TOKİ'ye veriyor. Devasa gelir getirecek, rant getirecek binalar yapıyor, sözde, Trabzonspor'a da stadyum yapıyor. Artık bunların ranta dönüştürülmemesi lazım.

Bir de Sayın Bakanım -sözlerimi bitireceğim, süre daralıyor ama- şunu söylemek istiyorum: Bakın, Trabzon kamuoyunu gerçekten yürekten yaralayan... Ben sizin hemşehrinizim, ben Erzurumspor'un formasını giydim, Erzurum'da öğretmenlik yaptım, Şair Nef'î Ortaokulunda. Siz, şimdi, Trabzon'a çok yakınsınız, Trabzon ve Erzurum iç içedir. Siz bizim deniz görmemişimizsinizdir, biz de sizin dağ görmemişiniz, böyle anarız. Fakat niye bizim bürokratlarımızı görevden alıyorsunuz Sayın Bakanım? Yani bunların suçları ne? Yani hadi iktidar değişse deriz ki, tamam, A gitti, B geldi ama aynı partinin aynı milletvekilleri, aynı bakanı.

Bizim 25 bürokratımızı görevden alıyorsunuz, yetmiyor, 180 öğrencimizin burslarını kesiyorsunuz. Günah değil mi? Bu öğrenciler okula giderken yani okurken yurt dışında... Her birimiz öğrenci olduk, hepimiz yaya gittik. Gaz lambası altında -ben okuduğum için biliyorum- okuyanlarınız var. Niye bunların burslarını kesiyorsunuz? Bunlara bir cevap veriniz, lütfen Trabzon'u dışlamayınız. Yalnız siz değil, diğer bakanlar da sizi görerek Trabzonlu bürokratları ki Trabzonlular... Burada hepimiz ülkenin birliğine beraberliğine bağlıyız ama Trabzonlular olarak gittiğimiz her yere katma değer sağlayan insanlarız, bilimde, iş hayatında, siyasette, spor hayatında, kültürde, sanatta katma değer sağlayan insanlarız. Bunların alınmasının gerekçesini de herhâlde bize söylersiniz çünkü gerçekten bu, Trabzon kamuoyunu yürekten yaralamıştır. Aynı Bakanlığın elemanlarının, bilgi birikimli, yetişmiş elemanlarının alınmasının bir gerekçesi vardır diyorum ve yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)