GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA GÜN VE SAATLERİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; BASTIRILARAK DAĞITILAN 592 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN KIRK SEKİZ SAAT GEÇMEDEN GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMININ 4'ÜNCÜ SIRASINA, YİNE BU KISIMDA BULUNAN 591, 90, 554, 163, 10, 244 VE 335 SIRA SAYILI KANUN TASARILARININ İSE BU KISMIN 3, 5, 6, 7, 8, 9 VE 10'UNCU SIRALARINA ALINMASINA VE DİĞER İŞLERİN SIRASININ BUNA GÖRE TESELSÜL ETTİRİLMESİNE; GÜNDEMİN "ÖZEL GÜNDEMDE YER ALACAK İŞLER" KISMINDA BULUNAN VE GÖRÜŞMELERİNİN 29 MAYIS 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMDE YAPILMASI KARARLAŞTIRILAN 381 VE 489 SIRA SAYILI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU RAPORLARININ GÖRÜŞMELERİNİN GENEL KURULUN 24 HAZİRAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA; 3 HAZİRAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMEMESİNE; 592 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:96
Tarih:03.06.2014

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.

"Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi" deyince aklınıza Türkiye'nin temel problemleriyle ilgili bir öneri gelmiş olabilir, bunu ümit edenler olabilir ama böyle bir şey yok. Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi deyince "Gündemi nasıl değiştiririz?" diye, ilk aklımıza gelen şey budur, bildim bileli de bunu yapıyorsunuz ve bugün de aynı şeyi yapıyorsunuz. Bazen her hafta başı yapıyorsunuz, bazen her gün yapıyorsunuz bunu ama bir türlü karar veremiyorsunuz neyi konuşacağımıza, neyi gündeme taşıyacağımıza.

Şimdi, bugün bu gündem değişikliğini niye getirdiniz? Hepinizin de bildiği gibi, bir facia yaşadık, bir cinayet yaşadık Soma'da. Evet, Soma'nın o sıcak günlerinde burada benim bir kanun teklifim görüşüldü. Sizlerin de oylarıyla, muhalefet partilerinin ve AKP Grubunun da oylarıyla bu kanun teklifinin gündeme alınması hep birlikte kararlaştırıldı. Ben de "Bu arkadaşlar gerçekten iyi niyetli, Türkiye'deki madenlerdeki taşeron sistemini, köleliği, emek hırsızlığını kaldırmak istiyorlar." diye düşündüm ve bir hafta sonra -çünkü perşembe günüydü- salı günü -üşenmedik- buraya bir grup önerisi olarak getirdik kanunun öne alınmasıyla ilgili... Aslında bunun öne alınması -yine, bu, Mecliste anlaşıldığı gibi- Danışma Kurulunda yapılması gereken bir şeydi ama Adalet ve Kalkınma Partisi adına Danışma Kuruluna katılan arkadaş bu önerimizi kabul etmediği için bir grup önerisi olarak getirdik.

Grup önerisi neydi? Bizim, madenlerdeki alt yüklenicilerin işçi çalıştırmasına karşı çıkan tek maddelik bir kanun teklifimizdi. Bunu niye getirmiştik biz? Çünkü Kozlu'da 2013 yılında, yılbaşında yaşanan maden kazasından sonra 10 Ocakta sizin Çalışma Bakanınız bu kürsüde madenlerde taşeron işçi çalıştırmanın bir cinayet olduğunu söylüyordu. Evet, 10 Ocakta bunu söyledi, 29 Ocakta ben bu kanun teklifini verdim. 2013 yılında o kanun teklifini verdim, bir de Meclis araştırma önergesi verdim. Meclis araştırma önergesinde yaptığım konuşmada şunu söylüyordum: "Buraya geliyorsunuz 'İnşallah.' diyorsunuz, 'Allah göstermesin.' diyorsunuz, bütün insanların dinî duygularını sömürüyorsunuz, ona yönelik bir algı yaratıyorsunuz ama hiçbir teklif getirmiyorsunuz, tedbir almıyorsunuz. Bunu da üç ay sonra, beş ay sonra unutacağız." Türkiye'de çok büyük maden kazaları yaşayacağımızı ifade etmiştim ve bu kazayı Soma'da yaşadık. Bunu ben bir cinayet olarak adlandırıyorum. O tarihte o teklifim görüşülmüş olsaydı, o tarihte o araştırma önergem görüşülmüş olsaydı belki bugün Soma'da o can veren kardeşlerimiz yaşıyor olacaktı ama kabul etmediniz. Gündemin önüne alınmasını kabul etmediniz ama Mecliste yatarken muhalefetin oylarıyla bunlar geçti ve gündemin önüne alındı. Gündemin önüne alınınca iki tane seçeneğiniz vardı: Bir tanesi, komisyonu yerine oturtmayacaktınız; diğeri, bir grup önerisiyle bunu tadil edecektiniz ya da gerilere itecektiniz ama siz üçüncüyü yaptınız, Meclisi çalıştırmadınız.

Diyorsunuz ki: "Türkiye'nin büyük problemleri var. Meclisin çalışması gerekiyor, cumartesi çalışması gerekiyor, pazar çalışması gerekiyor." Biz varız, cumartesi de varız, pazar da varız ama siz bir Soma'yı, taşeron işçiliğin kaldırılmasını görüşmemek için perşembe günü Meclisi saat 14.00'te tatil ettiniz. Bu, doğru bir davranış değil. Ya insanları aldatmayacaksınız ya da bu kürsüye çıktığınızda "Biz taşeron işçiliğine karşıyız." demeyeceksiniz. Bu kürsüye çıkıp "Daha iyi bir kanun getiriyoruz, taşeron işçiliğini kaldırıyoruz." demiyorsunuz, "Eşit ücretle çalıştıracak bir kanun getiriyoruz." diyorsunuz. Türkiye'deki tüm asıl işleri taşeronun yapacağı bir kanun teklifi getiriyorsunuz, komisyonlara da getirdiniz. O kanun teklifi de buraya gelince gerçek yüzünüz ortaya çıkacak.

Evet, bugün, üçüncü şey: Diğer saydığım iki şeyden birini yapıyorsunuz, grup önerisiyle 590 sıra sayılı -benim- Kanun Teklifi'mi geri atıyorsunuz, hatta görüşülecek konular arasına da almıyorsunuz, önemsemiyorsunuz. Önemsediğiniz 5, 6 tane uluslararası anlaşma mutlaka önemlidir Türkiye Cumhuriyeti için ama daha önce madende ölen arkadaşlarımız için, bundan sonra başımıza gelecek maden kazalarının önlenmesi için taşeron işçiliğinin kaldırılması çok daha önemliydi diye düşünüyorum.

Her seferinde buraya geldiğinizde halkın iradesinden bahsediyorsunuz. Belki seçimlerde halkın iradesi size oy veriyor ama bu madende ölen kardeşlerimizin ve ailelerinin sizin üzerinizdeki vicdan muhasebesini gelecekte çok iyi yaptıracaklarını düşünüyorum.

Soma görüşülmedi. Peki, geçen hafta ne yaptık? Raporları görüşüyorduk. En önemli raporlardan biri de bilişim raporuydu, yine tatil ettiğiniz için -hani herkesin "İnternet Komisyonu" dediği, yaklaşık üç ay çalıştığımız bir komisyon raporu vardı- bu komisyon raporunu da görüşemedik burada. Binlerce bilişim ve teknoloji öğretmeninin problemi var. FATİH Projesi'yle bir rant sağladınız ama baktığınız zaman, incelediğiniz zaman, gidip baktığınızda okullarda FATİH Projesi'nden eser olmadığını göreceksiniz. Milyarlarca dolar parayı yine peşkeş çektiniz diye düşünüyorum ama bu rapor görüşülmüş olsaydı bunları da konuşmuş olacaktık.

Geçen haftanın önemli olaylarından bir tanesi de Gebze'de kurulması gereken bir üniversitenin AKP Grubu tarafından verilmiş teklifinin geri çekilmesiydi. Seçim döneminde, AKP milletvekilleri de biz de Gebze'ye söz verdik. Gebze dediğiniz 600 bin nüfusa sahip bir ilçe, bölge. Burada bir üniversite kurulması gerektiğini hem siz söylediniz hem biz. Biz Meclise geldik, üniversite teklifimizi verdik, AKP Kocaeli milletvekillerinin de dâhil olduğu oylamayla reddedildi. "Biz getireceğiz." dediler, getirdiler teklifi ama perşembe günkü gündemde bu teklifi geri çektiler, çekemediler çünkü ertelendi.

Şimdi, bir arkadaşıma bununla ilgili soru soruyorlar bölgede, diyor ki: "Haydar Akar Meclisi takip etmiyor, ne olduğunu da bilmiyor." Böyle bir beyanda bulunmuş. O arkadaşım hangi Mecliste ben merak ediyorum, gerçekten çok merak ediyorum. Ben üniversiteleri karıştırdım ama o da Meclisleri karıştırdı galiba, herhâlde fark edemedi Türkiye Cumhuriyeti'nin Meclisinde olduğunu.

Yine, Kocaeli'nin en büyük problemlerinden bir tanesi, bugünlerde yaşıyoruz, Derince Limanı'nın özelleştirilmesi arkadaşlar. Kocaeli'ndeki milletvekilleri diyor ki: "İşçiler yan gelip yatıyor Derince Limanı'nda." Derince Limanı'nda işçiler yan gelip yatmıyor arkadaşlar, Derince Limanı'nda işçiler yan gelip yatmıyor. Hatta bu arkadaşım şöyle de demiş, çok güzel ifadelerde bulunmuş aslında: "Bizden önceki siyasiler Derince Limanı'nın belirli bölümlerini kiraya verdiler." Bu beyanı veren arkadaşımın gerçekten dünyadan haberi yok diyeceğim. Niye yok? Eğer Derince Limanı'nın son yıllarda kime kiraya verildiğine ve nasıl verildiğine bakarsa bir medya grubuna, Derince Limanı'nın üçte 2'sini, metrekaresi 0,80 dolardan, diğer ufak tefek şirketlere de metrekaresinin 1,30 dolara verildiğini görecektir. Hangi siyasilerin onları pazarladığı da çok açık ve nettir.

Yine bir başka problemimiz, Kocaeli'nin Körfez ilçesinde kurulan amonyak tankıyla ilgili. Bakın, şu anda orada 300 metreküplük bir amonyak tankı var. 17 Ağustos 1999 depreminde sırf amonyak tanklarından sızma olacak diye Körfez bölgesi boşaltıldı, kurtarma çalışmaları yapılmadı; yüzlerce insanımız öldü 300 metreküplük amonyak tankı için. Şu anda 37.500 metreküplük amonyak tankı kuruluyor. Yine bölgenin AKP milletvekilleri diyor ki: "ÇED raporu alındı." Evet, ÇED raporu alındı ama Kocaeli Valiliğinin üç ay içerisinde vermiş olduğu 2 tane ayrı olur yazısı elimde: Biri "Olmaz." diyor, üç ay sonra diğeri "Olur." diyor. "Olmaz." derken de gerekçesi, yerleşim alanlarına çok yakın olduğunu, E-5 kara yoluna 50 metre, otoyola 300 metre olduğunu söylüyor. Böyle bir tankın Kocaeli Körfez bölgesine kurulmasının bir faciaya yol açacağını, bir Soma değil, binlerce Soma'yı yaratacağını, en ufak sızıntıda, en ufak patlamada bunlara şahit olacağımızı söylüyoruz ama bu arkadaşlarım dalga geçiyorlar, geliyorlar diyorlar ki: "Kocaeli bölgesinde her şeyi yaptık." Hiçbir şey yapmadınız. Kocaeli, bugün, Türkiye'ye en çok vergi veren kent olarak, devlet yatırımı olarak merkezî bütçeden bir Gümüşhane kadar, bir Rize kadar pay almıyor ve Kocaeli'nin sorunları her geçen gün büyüyerek artıyor.

Satılacak arazi bırakmadınız, şimdi denizleri satmaya başladınız. Derince Limanı'nı özelleştirirken denizin içinde 450 bin metrekarelik bir dolgu yapıyorsunuz. 5 milyon metreküp dolgu yapılacak, 392 bin kamyonla hafriyat taşınacak. Günde bin tane tırın, 2 bin tane tırın girdiği bölgeye 12 bin tır girecek. Bölgede ne bir kara yolu bağlantısı var ne bir demir yolu bağlantısı var.

Evet, arkadaşlar, Kocaeli AKP milletvekillerini göreve çağırıyorum, onları Kocaeli'nin problemlerine sahip çıkmaya çağırıyorum. Gerçekten incelemelerini, sırf popülizm olsun diye gidip beyanlar vermemelerini, burada gerçekten Kocaeli'ne sahip çıkmalarını istiyorum. Evet, kendi geldikleri kentlere sahip çıkabilirler ama Kocaeli de önemli bir kent, Türkiye'nin sanayi başkenti diyor, hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)