| Konu: | ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN KEŞFİ, EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ VE ÜLKEMİZİN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLAYACAK ETKİN İSTİHDAMLARININ SAĞLANMASI AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU KURULMASINA İLİŞKİN ÖNERGELER VE MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU RAPORU |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 93 |
| Tarih: | 27.05.2014 |
ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üstün yetenekli çocukların keşfiyle ilgili yapmış olduğumuz komisyon çalışmalarının raporunu sunmak için karşınızda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bir kez daha, Manisa'nın Soma ilçesinde meydana gelen elim maden kazasında rahmetli olan görev şehitlerine Allah'tan rahmet, ailelerine de sabır diliyorum.
Sayın milletvekilleri, bizim gibi genç nüfusu 30 milyonun üzerinde olan ve üstün yetenekli sayısı nüfusun yüzde 2'sini oluşturan bir topluluğun devlet desteği alması en temel insani hakkıdır.
Üstün yetenekli, kendi çağında gezegenlerin yolunu aydınlatan bir kuyruklu yıldız gibi parlar; kültürün normal seyriyle el ele gitmez, tam tersine, çalışmalarını önündeki yolun çok ilerisine savurur. Aslında, baktığımızda, dünyayı da şekillendiren bu üstün yetenekliler değil midir? Okulda başarısız olan Einstein hayata küsüp hayallerinde ışık hüzmesine binip aynı hızla yolculuk yapmayı düşlemeseydi; yine, Michelangelo mermer bloğun içinde saklı olduğuna inandığı meşhur Davut heykelini eğer o yolda eğitim imkânı bulmasa çıkarır mıydı? Yine, Mimar Sinan eğer imkânsızı başarmak için yola çıktığında engellenseydi o şaheserler ortaya çıkar mıydı?
Bizlerin yapması gereken onların yollarını aydınlatmak ve gelişmelerine destek olmak. İşte, bu yüzden, yalnız ülkemizde değil, yurt dışında da bu anlamda incelemelerde bulundum. Bu nedenle, Avrupa'nın çeşitli ülkelerine gittik. Arkadaşımız da bahsetti Almanya'daki çalışmalardan, ben de Almanya'nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki çalışmadan bahsetmek istiyorum. Çünkü, bu eyaletin Eğitim Bakanlığının Bakan Yardımcısı bir Türk. Beyefendiden aldığımız bilgilere göre, federal yapı nedeniyle eyaletten eyalete bazı farklılıklar oluşuyor fakat genel eğitim yapısının birbirine benzer olduğunu görüyoruz Almanya'da. Üstün yetenekli çocukların bulundukları sınıflarda, ortamlarda desteklendiklerini belirterek, ayrı eğitim yapılmaması yönünde Eyalet Okul Meclisinin karar aldığı vurgulanıyor. Yine, üstün yeteneklilere özgü bir okul bulunmamakta, tanılama bireyin, velinin veya öğretmenin talebi doğrultusunda yapılmamaktadır.
Düsseldorf'ta ise yerel yönetimler bu konuda çok etkin. Yerel yönetimlere bağlı eğitim dairesine ait üstün yeteneklilerle ilgili merkezdeki yetkililerle görüşüldüğünde, buranın, bütün siyasi partilerin ortak önergesiyle kurulduğunu ve 2003'te de faaliyete geçtiğini görüyoruz ki bunun aslında bizim ülkemize de örnek olabilecek bir çalışma olması gerekir. Çünkü, merkezde anaokulundan liseye kadar çalışma grupları oluşturulmakta ve merkez üstün yeteneklilikle ilgili danışmanlık yapmakta ve tanılama çalışmalarını yürütmektedir, broşürler ve İnternet aracılığıyla halkın bilinçlenmesini sağlamaktadır. Merkez, tanılama ve rehberlik hizmetini 4 yaşından üniversiteye kadar vermekte olup ayrıca öğretmenlere de hizmet içi eğitim sunmaktadır. Çocuk, aile, öğretmen eğitimleri de beraberinde yapılmaktadır.
Merkeze başvuran tüm çocuklara zekâ testi uygulanmamaktadır; bu çok önemli bir şey çünkü öğrencinin ürün dosyası denilen bilgileri ve öğretmenin görüşlerini kapsayan dosyası bu çocuğun tanılaması için ön koşuldur.
Üstün yetenekli çocuklar ayrı okul ya da sınıflarda eğitilmemektedir, yeteneklerine göre öğrencilere destek eğitimi verilebilmektedir. Ücretsiz kamplarda çocuklar için zenginleştirme programları uygulanmakta ayrıca çocuklara -burası çok önemli- felsefe dersleri başta olmak üzere destek dersleri verilmektedir.
Eyalet Okul Meclisi özel yetenekli çocuklar için ayrı eğitim kurumu açılmaması için karar almış olup eğitim sistemindeki uygulamaları ise şunlardır:
Bir: Okul içinde veya dışında uygulamalı eğitim vardır.
İki: Üstten ders alma, üniversiteden ders alma imkânı verilir bu çocuklara.
Sınıf atlama ve sınıf birleştirme yapılmaktadır ki bu da çok önemlidir. Bütün bunların bizim eğitim sistemimizde değişikliklerle birlikte göz önüne alınması gerektiğini düşünüyorum.
Bunun dışında, Deutschhaus Gymnasium Lisesinde ise üstün yetenekli olarak tanılanan öğrencilere özel sınıflarda ayrıştırılmış eğitim verilmektedir. Okulda zekâ ve spor yeteneği olmak üzere iki temel yetenek ayrımı yapılmaktadır. Okul öğrencileri için Abitur (lise bitirme sınavı) temel amaç olmayıp öğrencilerin hızlı öğrenmelerine yönelik farklı programlar uygulanmakta ve kişilik gelişimi önemsenmektedir.
Yine, Frankfurt Goethe Üniversitesi Main Kind Enstitüsünde ise çocuklar okul tarafından yönlendirilmekte, tanılamada standardizasyonu yapılmış zekâ testi kullanılmaktadır ve 4 yaşından 18 yaşına kadar yapılan testler sonucunda ilgili okulda öğrenciye sınıf atlama, hızlandırma ya da zenginleştirme programı dâhilinde üsten ders alma, üniversiteden ders alma hakkı verilmektedir. Ailelere de bu noktada özel seminerler verilmektedir ve zenginleştirme programının içeriğine ise -bunun nasıl olacağına- mentorlar karar vermektedir.
Sayın milletvekilleri, ruhsal yönden sağlıklı çocuk, öz değerleri keşfedilmiş çocuktur. Üstün yetenek dediğimiz şey ancak keşfedilip anlaşıldığında bir yük olarak gözükmez çünkü anlaşılmamış ve değer bulmamış zekâ önce o şahsın ruhuna, daha sonra da topluma zarar verir hâle gelir. Ancak keşfedilip anlaşıldığında çocuklar ailelerine ve eğitim kurumlarına yük olmaktan çıkar.
Tüm Türkiye'de genç nüfusun yüzde 2'sini oluşturan üstün yetenekli çocuklar ne yazık ki bugüne kadar gerekli desteği görememişlerdir ama bu Araştırma Komisyonu umarım imkânsızı başarır.
Bu Komisyon başlangıcın yolunu açmıştır arkadaşlar. Bunların en önemlisi de Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK, TÜBİTAK'la birlikte ortaklaşa yürütülen "Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı"nın hayata geçirilmesidir. Bu plan dâhilinde üstün yetenekli bireylerin tanılanması, eğitimleri, personelin yetiştirilmesi, eğitim ortamlarının düzenlenmesi gibi konularda yapılacak çalışmalar yer almaktadır.
Ayrıca, ülkemizde üstün yetenekli bireylere yönelik olarak örgün ve yaygın eğitimde tek tip uygulamalar yerine bilgi ve deneyim paylaşımını esas alan, bireyin ilgi, yetenek ve potansiyeline göre farklılaştırılmış, bireyselleştirilmiş ve zenginleştirilmiş, hızlandırılmış çoklu modeller öngörülmektedir. Böylece, örgün ve yaygın eğitimde üstün yetenekli bireyler için yeni bir dönemin başlaması söz konusudur. Önerilen eğitim modelleri bilimsel araştırmaya dayalı, esnek, farklılıkları göz önüne alan, kaynakları en etkin şekilde kullanan, bireylerin yaratıcılıklarını kullanarak bir ürün ortaya koymalarına fırsat sağlayan etkinliklerin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesine dayalıdır.
Zekânın tek başına hiçbir zaman bir işe yaramayacağı... Çocuklarımızın öğrenme ve beraberinde yaratıcı potansiyellerini açığa çıkarması yönünde de gelişimlerinin takip edilmesi gereklidir. "Tanılama" dediğimiz sistemin bizim toplumumuzun kültürel, etnik, sosyolojik yapısıyla doğrudan orantılı olması gerekir. Ne zaman biz kendi ülkemizin zekâ tanılama sistemini oluştururuz, o zaman biz gençlerimize yabancılaşmayız ve onları anlamaya başlarız. Çünkü, üstün yetenekli çocuklar ülkenin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için kullanılacak birer araç değillerdir. Evlatlarımız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceğini şekillendirecek, bu ülkeye güvenen ve ait hisseden mutlu bireyler olmalıdırlar. "Yaratıcılık" dediğimiz şey ancak böyle şekillenir. "Deha" dediğimiz o ince çizgiyi böylelikle verimli bir hatta oturtabiliriz. Çünkü, üstün yetenekliler keşfetmeye, üretmeye, sorgulamaya ve duygularını kullanmaya yaşıtlarından önce başlarlar, adalet duyguları ve vicdanları çok gelişmiştir. Onların psikolojik olarak değerler manzumesiyle desteklenmeleri gerekir ve şarttır. Değerler eğitimi almayan, uygun yönlendirilmeyen üstün yetenekliler, yüksek enerjilerini verimli hâle dönüştürecek ortam ve ilgiden yoksun kalmaları hâlinde ruhsal yönden hastalanırlar ve toplumun dışına itilirler.
Arkadaşlar, biz kayıp gençlik için değil, kazanılmış gençlik için bütün devletin birimleriyle eş güdümlü olarak çalışmalıyız. Bu ülke ancak böyle kalkınabilir.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)