| Konu: | CHP GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİNE; GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA BULUNAN (2/1210) ESAS NUMARALI KANUN TEKLİFİ'NİN BU KISMIN 3'ÜNCÜ SIRASINA ALINMASINA VE DİĞER İŞLERİN SIRASININ BUNA GÖRE TESELSÜL ETTİRİLMESİNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 93 |
| Tarih: | 27.05.2014 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisinin İş Kanunu'nda değişiklik öngören ve maden iş kolunda taşeronlaşmaya son verilmesini öngören kanun teklifi üzerine ve lehinde olmak üzere söz aldım. Çünkü böyle bir kanun teklifi hakkında aleyhinde söz almak kesinlikle mümkün değildir. Ve maalesef şu görüşme süreçlerinde de üzülerek görüyoruz ki "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar." misali Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu daha bir hafta geçmeden verdiği sözden caymıştır ve bugün şimdi de bu Danışma Kurulu önerisini kabul etmeyeceğini peşin peşin ifade ederek başka hesaplar ve başka düşünceler peşinde olduğunu ortaya koymuştur.
Ayrıca, kamuoyuna yansıyan bilgilerden de öğreniyoruz ki meğerse Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, Hükûmet, bırakın taşeron işçiliğini kaldırmayı, sınırlandırmayı, bilakis kamuda ve özelde taşeronlaşmayı daha da yaygınlaştıran ve taşeronlaşmanın önünü tamamen açan, kanunlardaki bazı sınırlamaları da ortadan kaldıran düzenlemeler peşindedir. Adalet ve Kalkınma Partisinin bu tutumunu kınıyorum. İnsanları, vatandaşlarımızı kandırmayınız ve verdiğiniz sözlerde durunuz ve dönmeyiniz. Geçen hafta bu mutabakatı sağladınız, ancak zamana bırakarak, beklentisi olan yüz binlerce vatandaşımızı oyalayarak bu konuyu unutturmak istiyorsunuz, ancak biz bunun unutulmasına fırsat vermeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilhassa maden işçileri, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin hiçe sayıldığı maden ocaklarında düşük ücret, uzun mesai saatleriyle çalışmakta ve pek çok hukuk güvenliğinden ve teminattan da yoksun bulunmaktadır. Özelleştirme, taşeronlaşma ve redevans gibi hepsi de aynı kapıya çıkan bu yanlış uygulamalar, yeterli iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması ve bilhassa denetimin yeterince yapılmaması iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. Madenlerdeki ve diğer iş kazalarındaki kaza artışlarının en önemli nedenlerinden biri bu taşeronlaşma ve redevans dediğimiz sistemdir. Soma'da 13 Mayısta meydana gelen maden faciası da, bu taşeronlaşmanın, redevans sisteminin ve özelleştirme gayretlerinin ne gibi facialara yol açabileceğini bize en acı şekilde gösteren birer turnusol kâğıdı görevi görmüştür. Türkiye, iş kazalarında Avrupa'da 1'inci, dünyada 3'üncü. Bu utanç verici bir durumdur ve artarak da devam etmektedir.
Türkiye'de maden ocaklarında meydana gelen patlamalar, yangınlar ve kazaların nedenleri araştırıldığında üretim yönteminin gereklerinin tam olarak yerine getirilmemesi, iş düzeninin, çalışma düzeninin bozuk olması, üretim plan ve projesinin bulunmaması, havalandırmalardaki aksaklıklar ve kurtarma altyapılarının noksanlığı yer almaktadır.
Türkiye'de özelleştirmeler sonrası maden alanlarının satılması, kiralanması ve özellikle de iktidara yakın iş adamları tarafından işletilmesi, bu denetimlerin eksikliğini ve taşeron sisteminin de acımasızlığı göstermiştir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarılmıştır. Başta Soma olmak üzere yaşanan kazalar sonunda meydana gelen ölümlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki noksanlıklar ve uygulamalardan kaynaklandığı da çok acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu iş kazalarında -tekrar ediyoruz- taşeronlaşmanın rolü büyüktür. Maden kazalarının meydana gelmesinin en önemli nedenlerinden biri de bu iş güvenliği, işçi sağlığı denetimlerinin etkin bir şekilde yapılmamasıdır. Bir madendeki işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin bir uzman o madenin patronundan, işletmesinden maaş alırsa, işe giriş ve çıkışı o maden işletmesinin iki dudağı arasındaysa gerekli denetimlerin yapılamayacağı aşikârdır ve bu konuda da bu denetmenin ısrarcı olması beklenemez. Nitekim Soma Kömür İşletmelerindeki işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarının "taşeron şirket" ve "taşeron" denilen ekip başılar karşısında hiçbir hükmü kalmamıştır.
Çalışma hayatıyla ilgili çözüm bekleyen birçok sorun bulunmaktadır ancak her geçen gün daha da yaygınlaşan taşeron işçilik çalışma hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir. İnsan onuruna yaraşır, düzgün işlerin sunulması esas olması gerekirken evrensel normlardan uzak kalınarak kâr mantığıyla fazla çalıştırılan ancak karşılığı ödenmeyen, bir nevi kölelik sistemini andıran taşeronlaşma kabul edilemez. Türkiye'de 1 milyondan fazla işçi alt işveren bünyesinde yani taşeron işçi statüsünde çalışmaktadır. Bunun yaklaşık 600 bini kamu kurumlarında çalıştırılmaktadır. Ve Soma'daki maden kazasında da gösterdik ki kömür işletmeleri şirketi bir taşeron şirket olmasına rağmen, âdeta bir alt taşeronluk verilerek -ekip başı gibi- ayrı bir taşeronluk sistemi de oluşturulmuştur. Taşeron işçilerin yıllık ücretli izni yok, fazla mesai ücreti yok, döner sermaye yok, ek ödeme yok, kıdem tazminatı yok, iş güvencesi yok, iş garantisi yok, örgütlenme hakkı yoktur. Üstüne üstlük taşeron işçiler aşağılanmakta, küçümsenmekte ve ezilmektedirler. Milliyetçi Hareket Partisinin devletin asli ve sürekli hizmetlerinde çalıştırılan taşeron işçilere kadro verilmesini öngören kanun teklifi de maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, Soma özelinde örnekleyecek olursak, Türkiye Kömür İşletmeleri ile Soma Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi arasında bir hizmet alım sözleşmesi yapılmıştır. Bu hizmet alım sözleşmesi İş Kanunu'na aykırıdır ve hileli bir sözleşmedir. İş Kanunu'nun 2'nci maddesi "Asıl iş taşerona verilemez ancak yardımcı işler veya asıl işin bir bölümü, teknolojik zorunluluk nedeniyle uzmanlık gerektiren işler taşerona verilebilir." diyor.
Ayrıca Kamu İhale Kanunu'nun 4'üncü maddesinde, bu maddede sayılan hizmet alımı işlerinde kömür işleri, maden işleri bulunmamaktadır ve bu kanun da açıkça hileli bir şekilde çiğnenmiştir.
Kömürün ton maliyetini 134 dolardan 24 dolara indirmekle övünen kömür işletmelerinin sahipleri bu tasarrufu işçiden taşeron sistemiyle sağlamakta, işçi ücretleriyle, iş ve işçi sağlığından ve güvenliğinden kısarak sağlamaktadır ve kazanın yaşandığı maden ocağında da bu taşeron şirketin 40 civarında alt taşeronu vardır yani "ekip başı" dedikleri bir çalışma düzeni vardır.
Değerli milletvekilleri, bu Soma maden kazasıyla ilgili olarak bir örnek de vermek istiyorum. Hükûmet yetkilileri üç ay boyunca maden çalışanlarının maaşlarının devlet tarafından ödeneceğini söylemektedir ancak madencilerimiz üç ay sonra ne olacağını merak etmektedir. Üç ay sonra bu işçilerimize İşsizlik Fonu'ndan maaş verileceği yönünde iddialar vardır. Eğer üç ay sonra maaşlar işsizlik sigortasından verilecek olursa bankalara düzenli ödemeleri olan bu insanların maaşları düşecek ve madenciler ödemelerini yapamayacaklardır. Bu nedenle, maden kazasının sorumlusu olan şirket, madende güvenlik önlemleri alana kadar maden çalışanlarının maaşlarını otuz tam gün üzerinden prim dâhil olmak üzere mutlaka ödemelidir.
Şimdi, 6331 sayılı Kanun'un 25'inci maddesinin son fıkrasını Hükûmete hatırlatıyorum. Diyor ki bu son fıkra: "İşveren, işin durdurulması sebebiyle işsiz kalan çalışanlara ücretlerini ödemekle veya ücretlerinde bir düşüklük olmamak üzere meslek veya durumlarına göre başka bir iş vermekle yükümlüdür."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Şimdi, bu olayda dahi Hükûmet hâlâ işvereni korumaktadır. Bu 6331 sayılı Kanun'un 25'inci maddesinin son fıkrasını uygulamaya davet ediyorum Hükûmeti ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)