GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUBUNUN ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ İLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK HAKKINDA (11/32), ŞIRNAK MİLLETVEKİLİ HASİP KAPLAN VE 28 MİLLETVEKİLİNİN, ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ HAKKINDA (11/33), ŞIRNAK MİLLETVEKİLİ HASİP KAPLAN VE 28 MİLLETVEKİLİNİN, ŞIRNAK MİLLETVEKİLİ HASİP KAPLAN VE 28 MİLLETVEKİLİNİN, ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK HAKKINDA (11/34) GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:92
Tarih:22.05.2014

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (11/32), (11/33) ve (11/34) esas numaralı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner Yıldız ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik hakkında verilen gensoru önergeleri üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

13 Mayıs Salı günü Soma'da meydana gelen maden faciası hepimizde derin acılar ve izler bıraktı. Bu travma sadece Soma'da babalarını, eşlerini yitiren acılı anneleri, aileleri değil, tüm Türkiye'yi, kamu kurum ve kuruluşları başta olmak üzere sivil toplum örgütlerimizi, sendikalarımızı, madenle ilgisi olsun olmasın herkesi etkiledi. Olayın olduğu saatten itibaren tüm devlet birimleri teyakkuza geçti. Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Taner Yıldız'la birlikte Sağlık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakan yardımcılarımız ve AFAD başta olmak üzere devletimizin kamu kurum ve kuruluşları ve bölge milletvekilleri olarak anında Soma'ya intikal ettik. Arama kurtarma çalışmalarında 2.743 personel, 258 kara aracı, 9 hava aracının görev yaptığını biliyoruz. Hastanelerimize sevk edilen yaralılarımız yatarak tedavi görmüş ve birçoğu taburcu olmuştur. Bir madencimizin tedavisi devam etmekte olup hayati tehlikesi çok şükür yoktur. Madende bulunan 787 işçinin 486'sı kurtarılmış, 301'i tüm gayretlere rağmen maalesef kurtarılamamış ve şehit olmuşlardır. Allah rahmet etsin, mekânları cennet olsun. Bir defa daha ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Bizler, orada, yer altında kalanların çıkarılmasıyla mücadele verirken öte yandan provokasyonlarla, yalanlarla, iftiralarla da uğraşmak zorunda kaldık. Somalı olmayan, Soma'yla hiçbir alakası bulunmayan gruplar peydah olup arama kurtarma ekiplerinin işlerini geciktirmek, hatta engellemek için bir sürü yola başvurdular. Dış basının, özellikle Alman ve İngiliz basınının olayı veriş biçimi ve provokasyona açık açıklamaları bunun en açık örneğidir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Soma'da sorumluluğu yerine getirdin mi? Bunlar söylenir mi, ayıp ya!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Madenci eşleri olduğu bildirilen ama bırakın madenci eşi olmayı, yakından uzaktan Somalı bile olmayan bu kişiler mikrofonlara yalan ve iftiralarla dolu beyanatlar verdiler: "Ölü sayısını gizliyorsunuz. Suriyeli çocuklar madenden çıkarılmadı, üzerlerine beton döküldü." gibi iftira ve yalanları nasıl bir vicdan ürünü söyleyebilir? 15 yaşında çocukların...

MUSA ÇAM (İzmir) - İnanıyor musunuz?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - O zaman gerçekleri söyle, gerçekleri. Bunlar yalan.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Siz söylüyorsanız siz de doğru söylemiyorsunuz.

SAKİNE ÖZ (Manisa) - Siz gerçekleri söyleyin.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Evet, gerçekleri söylüyorum.

SAKİNE ÖZ (Manisa) - Hangisi gerçek?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - 15 yaşında çocuk çalışmadı, evet, gerçek. Çocukların çalıştırılmadığını bizzat orada çalışan madenci kardeşlerimiz söylemesine rağmen, birileri hâlâ bu yalanı, bu asılsız iddiayı diline dolamaktadır.

Hükûmet düşmanlığı ile gazeteciliği birbirine karıştıran kimi medya kuruluşları, maden ocağı sahibini AK PARTİ'li, yandaş gibi takdim etme ve olayın yönünü manipüle etme, yapılan çalışmaları hiçe sayarak devleti ve Hükûmeti yerden yere vurmak için bahaneler ve yalanlar oluşturma gayreti içine girmiştir. Böyle bir facia karşısında yargısız infaz yapmak, peşinen birilerini suçlu veya masum ilan etmek elbette yanlıştır.

Buradan açıkça söylüyorum: Acıyı paylaşmak yerine Soma faciasını siyasi rant için konuşmak, burada yaşanan acıyı kullanarak "vurun abalıya" mantığıyla hareket etmek hiç doğru bir yaklaşım değildir.

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Abalı kim oluyor şimdi?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Soma'daki faciayı araştırmak, sorumluları yargı önüne çıkarmak için adli ve idari olarak süreç devam etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de, dün yapılan müzakereler sonrası, meydana gelen faciada ihmali, kusuru, aymazlığı kim yaptıysa ortaya çıkarmak ve hiçbir şeyin üzerini örtmeden adalete teslim etmek için bir araştırma komisyonu kurulması kararlaştırıldı. Olay bütün yönleriyle araştırılacaktır. Dün de söylediğim gibi...

ENGİN ALTAY (Sinop) - Araştırma komisyonu adalet için bir şey teşkil etmez, araştırma komisyonunun öyle bir yetkisi yoktur, bilgi sahibi olmak için kurulan bir komisyondur. Lütfen...

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bilginizi kendinize saklayın lütfen.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Hayır ama, Meclise yanlış bilgi veriyorsunuz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Dün de söylediğim gibi, olayın her yönüyle açığa çıkarılması elbette bizim hepimizin görevidir. Üzerimizde bir vebaldir. Soma'ya ve tüm madenci şehitlerimize borcumuzdur ve acıyı yaşayan herkesin ama herkesin beklentisidir.

Değerli arkadaşlarım, olay vahimdir ve tüm boyutlarıyla incelenerek aydınlığa kavuşturulacaktır, buna inanıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırmasını yaparken, savcılık soruşturmasını yürütürken Hükûmetimiz de kendi açısından gereken çalışmaları yapmaktadır. İlgili bakanlarımız, bakanlıklarımız bu anlamda çalışmalarını başlatmışlardır. Soma'daki maden faciası sonrasında başlatılan soruşturma kapsamında şirketin genel müdür ve yönetim kurulu başkanı da dâhil olmak üzere toplam 25 kişi gözaltına alınmış, ifadeleri alınan şüphelilerden 8'i bildiğiniz gibi tutuklanmıştır. Konunun hiçbir tarafının gizlenecek, saklanacak, örtülecek tarafı yoktur. Olayın meydana geldiği yerde ve çevresinde olayın ilk anından itibaren tüm önlemler cumhuriyet başsavcılığı tarafından alınmıştır. Olayın neden meydana geldiği hususunda birçok iddia bulunmakla birlikte bu iddiaların hepsi göz önüne ilgililer tarafından alınmaktadır. Bilirkişi heyeti tarafından yapılan keşif sonrasında olayın meydana geliş sebebiyle ilgili ilk rapora göre olayın trafo patlaması sonucu olmadığı, transformatör denilen cihaz arızasından kaynaklanmış olamayacağı açıklanmıştır. Maden kazasını fırsat bilerek provokasyon yapanları, Soma ve değişik yerlerde olaylar çıkararak polise taş atanları, şiddet gösterisi yapanları, "Soma buna müstahaktır." diyen insanlıktan çıkmış zavallıları da milletimize ve Allah'a havale ediyorum. Madenci kardeşlerimizdeki vatanseverliğin, milletperverliğin, mütevazılığın yüzde 1'i onlarda yoktur. Onlar, her gün yer altına giderken, çocuklarını "Belki sizi son kez öpüyorum." diyerek öpen, eli nasırlı, yüreği yufka işçilerin duygularını asla anlayamaz ve bilemezler.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi maden kazalarının en büyüğü 1992 yılında Kozlu'da yaşanmıştır. Bu kazada 263 madenci kardeşimiz şehit olmuştur. Bu kadar feci bir kazanın olduğu zaman diliminde o dönemde maalesef ne zamanın başbakanı ne de başbakan yardımcısı ve bakanlar olay yerine gitmediler ama AK PARTİ iktidarı döneminde, dönemimizde olayın olduğu saatten kısa bir süre sonra Sayın Başbakanımızın talimatıyla bakanlarımız orada olmuşlardır; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Taner Yıldız orada olmuştur ve kişisel rahatsızlığı nedeniyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik orada olamamış ama oraya bakan yardımcısını ve ilgili yetkili arkadaşlarını, bürokratlarını göndermiştir. Yani anında bakanlarımız ve ilgili, yetkili arkadaşlarımız olay mahallinde olmuşlardır, bölge milletvekilleri olarak bizler de olayın vuku bulduğu an itibarıyla hemen oraya atladık gittik ve orada cumartesi akşamına kadar olayı yakından takip ettik, üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çalıştık.

Değerli dostlar, bakın, bu sabah, Soma'da oturma eylemini yapan işçi kardeşlerimizle beraberdik. Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, partimizin halkla ilişkiler başkanı, başkan yardımcısı ve Manisa milletvekili arkadaşlarımızla beraber onları dinledik, söyledikleri her şeyi not aldık. İsteklerini, taleplerini bize açık bir şekilde söylediler. Bakın bir işçimiz diyor ki: "Sayın bakanlarım, biz buraya gelmezden önce içimizde bir korku vardı. 'Acaba bizi kabul edecekler mi...'"

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Dayak yiyecek miyiz!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - "'...acaba bizi dışlarlar mı, acaba bize bir şey yaparlar mı?' diye düşünüyorduk."

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Demek ki korkuyorlardı.

LEVENT GÖK (Ankara) - Korkutmuşsunuz onları.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - "Ama gördük ki hepiniz bizi içten bir şekilde karşıladınız, bizi dinlediniz ve samimi bir duyguyla bağrınıza bastınız..."

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu sefer siz korkmaya başladınız da ondan.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - "...ve bizim derdimizi anladınız, anladığınıza inandık. Sizlere teşekkür ediyoruz. Biz onur duyduk, gururlandık."

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ucuz kahramanlık çıkarmaya çalışmayın bu işten, ucuz kahramanlık çıkarmaya çalışmayın.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Zaman zaman gözyaşları içinde yaşadıkları anları anlatan, her gün çektikleri kömür kadar ağır stres altında çalışan bu insanların durumlarını utanmadan, sıkılmadan siyaset malzemesi yapmaya çalışanları, yalan ve iftiralarla siyaseti kirletenleri de elbette kınıyorum. Neymiş efendim? Ben ocaklara ortakmışım ve Taner Yıldız ile dünürmüşüm ve dünürlük bağını oradaki işletmeler için kullanmışım. İşte Sayın Taner burada.

Bakınız, Manisa milletvekili bir arkadaşımızın gazeteye verdiği beyandır; "Madenler dünürden soruluyor ve burada bütün maden işçilerini organize eden, temasları yürüten kişi AKP'nin Manisa milletvekilidir." diyor. "Ören, yerel seçimlerde AKP'nin Manisa belediye başkan adayı olan Tanrıverdi'nin Enerji Bakanı Yıldız'ın da dünürü olduğunu söyledi." diyor. Biraz insan sıkılır. Hasan Ören burada, Hasan Ören burada...

HASAN ÖREN (Manisa) - Çıkacağız şimdi söyleyeceğiz, merak etme. Yanlış bilgi.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Hasan Ören burada. Bir gazetenin, ulusal bir gazetenin baskısı işte burada. Buraya çıkıp konuşmaktan ziyade, çıkacaksınız burada "Evet, ben bunu söylemedim, bu yalanlardan ben de bıktım, artık utanıyorum." demeniz lazım. Çünkü, sizin bu bir değil iki değil. Doğrusu, halk arasında bir terim var, şeriata sığacak iş değil.

Bakın, daha önce de "Kömür ocağı sabıkalı." dediniz.

LEVENT GÖK (Ankara) - Yalan mı?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Burada Milliyet gazetesinde o zaman, 24 Ekimde yer aldı, 4 bin işçiyi mitinglere taşıdığını iddia etmiş. Ören, şirkete özellikle AK PARTİ'li Hüseyin Tanrıverdi'nin destek olduğunu öne sürmüş.

HASAN ÖREN (Manisa) - Aynen doğru, aynen doğru.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bu yalandan vazgeçemezsin ki, senin karakterin oldu.

HASAN ÖREN (Manisa) - Genel müdürlükte seninle beraber değil miydik? Şimdi açıklayacağım, şimdi açıklayacağım.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Senin, yalan karakterin oldu Hasan Ören, karakterin oldu! Vazgeç bundan, vazgeç! (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi lütfen... Sayın Tanrıverdi lütfen...

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Manisa'ya hesap vereceksin, Balıkesir'e hesap vereceksin. Seni takip edeceğiz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bakın -Sayın Başkan- bu Manisa... Evet, bu, aynı zamanda Meclis konuşmanız. Bakınız, ben belgelerle konuşuyorum. (CHP sıralarından "Gazete parçası." sesi)

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Gazete değil.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Bu belgeleri de, senin de ne yaptığını takip edeceğiz, 100 tane adam öldü.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Herkes benim ne yaptığımı biliyor, sizin de ne yaptığınızı biliyor.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Biz de seni çok iyi biliyoruz.

HASAN ÖREN (Manisa) - Şimdi anlatacağım, merak etme.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sizin yaptığınız 300 kişiyi öldürdü.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bakın, burada tekzip istedim ve mahkeme kararı burada. Beyefendiye de bu tebliğ edildi ve o günkü Milliyet gazetesine tekzip gönderildi. Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi ve Ankara 17. Sulh Ceza Mahkemesinin kararları var. Bakın, mahkemeyle. Şimdi, sizin yalanınızı mahkeme kararıyla tekzip ediyoruz, hâlâ siz yalandan vazgeçmiyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Mahkeme mi bıraktınız?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - İşte Sayın Taner burada, bizim dünür olduğumuzu ispat edin... Müddei iddiasını ispatla mükelleftir, eğer ispat edemezse o zaman müfteridir, o zaman yalancıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Dolayısıyla, çıkın, burada bizim ne olduğumuzu ispat edin, yoksa müfteri ilan ediyorum.

Saygılar sunuyorum.