GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MANİSA'NIN SOMA İLÇESİNDE BAŞTA 13 MAYIS 2014 TARİHİNDE OLMAK ÜZERE MEYDANA GELEN MADEN KAZALARININ ARAŞTIRILARAK BU SEKTÖRDE ALINMASI GEREKEN İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ TEDBİRLERİNİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ MÜNASEBETİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:91
Tarih:21.05.2014

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soma'mızda geçen salı günü yüreklere, ocaklara ateş düştü. Şimdi Soma, şimdi Manisa göçük altında ve ölen 301 madencimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum ve Türkiye işçi sınıfına tarihinde karşılaşmış olduğu en büyük iş cinayetinden dolayı başsağlığı diliyorum, geçmiş olsun diliyorum.

Ayrıca, bu acı günümüzde Soma'ya koşup giden, derhâl yardım elini uzatan, yardım ve dayanışma duygularını iletmek için Türkiye'nin dört bir yanından telefonla ulaşan tüm kurum, kuruluş, belediye, dernekler, tüzel kişilikler ve gerçek kişilere, şahıslara bir Manisa milletvekili olarak ayrı ayrı teşekkürlerimi ve minnetlerimi sunuyorum.

Soma'da göçük altında kalan sadece vicdanlarımız ve ezilen yüreklerimiz değil, Soma'da parlamenter sistemimiz de göçük altında kalmıştır. Arkadaşlar, bizler denetim görevimizi yapamadık, bizler yasama görevimizi yapamadık. Bundan sadece yirmi iki gün önce elimde sarı bir baretle burada konuşuyordum. Ancak yirmi iki gün sonra bu baret kara renge boyandıysa bunda bu Meclis sorumludur; yasama görevini, denetim görevini yerine getirmeyen bu Meclis sorumludur; Hükûmet sorumludur, bakanlar sorumludur. (CHP sıralarından alkışlar) Yirmi iki gün sonra o sarı baretin yerine bu kara bareti bir Manisa milletvekili olarak burada elinde bulundurmaktan büyük bir utanç ve hüzün duyuyorum.

Bu Meclis, 24'üncü Dönem, göreve başladığımızda hepimiz, hemen, 27 Haziran 2011'de Azmi Tozlu'yu, 2 Ağustos 2011'de Samet Güven'i, 4 Eylül 2012'de Hasan Çobanoğlu'nu, 11 Kasım 2012 günü Hasan Gököz ve Murat Yılmaz'ı, 18 Ocakta Fahrettin Başkan'ı, 25 Şubatta Harun Tufan'ı, 12 Temmuz 2013 günü Süleyman Gülşen'i, 1 Ağustosta Ahmet Türk'ü, 3 Ekim 2013'te Ali Çetinkaya'yı, 20 Ekim 2013'te Yunus Güçlü'yü ve 29 Kasım 2013 günü Mustafa Asal'ı -11 farklı maden kazasında 12 işçimizi- kara toprak altına gömdük. Bu yüzden, bizler görevimizi yerine getiremedik. Soru önergeleri verdik, araştırma komisyonu kurulmasını istedik ama o madene birileri kefil oldu, denetçilerin önünde set oldu, kamuoyunun algısının önünde set oldu ve o gün ortaya koyduğu ifadelerle bugünkü faciayı hazırladılar.

Geçtiğimiz hafta salı günü saat 15.30'da ilk haber geldiğinde, tek madenciyi kaybettiğimizi duyduğumuzda yüreklerimiz titredi; 4'e çıktı kahrolduk; 17'ye, 20'ye inanmak istemedik, isyan ettik. Madenin başına vardığımızda önce her 5 sedyeden 1 tanesi, sonra 10 sedyeden 1 tanesi, sonra hiçbir sedyede canlı beden geçmeden önümüzden yiğitler akıp gitti. Orada bekleyenler vardı, karnındaki bebeğiyle bekleyenler, on günlük çocuğunu kundakta bırakıp gelip orada bekleyenler; analar, babalar, gözü yaşlı çocuklar. Orada bekleyenler vardı ama maalesef biz o sarı bareti karartmıştık artık. Ve 29 Nisan günü burada iktidar partisi milletvekilleri o madenin Türkiye'nin ve dünyanın en güvenli madeni olduğunu, düzenli denetlendiğini ifade ettiklerinden sadece yirmi iki gün sonra buradayız ve önergemizi ilk verdiğimizden de sadece yedi ay sonra. Ve şimdi, iktidar partisi eliyle bir benzer önerge birleştirildi, hep beraber konuşuyoruz ve bazen de övünüyoruz, birlikte de işler yapıyoruz diye.

Evet, 10 kez, hekime karşı şiddet komisyonu kurulsun dedik, 10 kez reddettiniz ama Gaziantep'te Ersin Arslan karnından bıçaklanınca hekime karşı şiddet komisyonu kurduk. Şimdi de 11 kez "hayır" dediğiniz, bu, sorunların araştırılması komisyonunu 301 canımızı kara toprağa verdikten sonra burada konuşuyoruz.

AKP Grubundaki değerli milletvekillerinden bir ricam var, tebdilikıyafetle yanınızda utanacağınız bir tek arkadaşınız olmadan Soma'ya gidin ve Soma'da o kazadan kurtulanlarla, o kazada ailesini kaybedenlerle tek tek görüşün; görüşün ve insan hikâyelerini dinleyin. Soma'da bir şeye şahitlik edeceksiniz. 3 tane S: Siyaset, sendika ve sermayenin üçgenindeki o kara deliği göreceksiniz, o bermuda şeytan üçgeninin 301 canı nasıl yuttuğunu göreceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Bir iktidar partisi milletvekili sendikada yuhalandığını söylüyor, merak etmeyin gözünüzün yaşı, deyim yerindeyse kanınız yerde kalmadı. O sendikayı bu patlamanın olduğu madenin sahibi yandaşlaştırdı. Gittiğinizde göreceksiniz ki belediye seçimlerinde birinci sıradan aday yaptığınız, belediye seçiminde kampanyanıza 500 milyar para bağışlamakla övünen ve sendika seçiminde kendi anahtar listesiyle bütün yönetimi oluşturan kişinin madeninde oluştu bu patlama. O sendika artık bu sendika değil ama bu sendika, sendika değil; olsa olsa artık bir sarı sendika!

İnsan hikâyeleri duyacaksınız: "40 santimlik bir delik olunca bizi ittirdiler, hadi oradan üretim için geçtik, kurtarma çalışmaları için güçlük oldu. 'Zaman yok, hadi daha çok kemir!' dediler." dedi. Bir anne size şunu anlatacak: " 'Hadi oğlum kahvaltını yap.' dediğimde, oğlum döndü, hayatında ilk kez bana o sesle bağırdı: 'Bana 'hadi' deme anne, bana 'hadi' deme! Bütün gece, on saat, bana 'Hadi, hadi kömür çıkar, daha çok çıkar!' diyorlar.' Bizim evde 'hadi' kelimesi yasaktı!" O "hadi" kelimesinin şuradan geldiğini göreceksiniz arkadaşlar: Rödovans sistemiyle 1 milyon ton kömürün... Getirdiğiniz kadar getirin, çünkü o iki gün aynı gömlekle kalma mecburiyetinden dolayı PR çalışmasını yürüttüğünüz Bakanın tarihte yaptığı en kötü doğal gaz anlaşması yüzünden kömür satıp elektrik üretmekteyiz. Yüzde 28 yetmiyor, daha çok kömür, daha çok kömür; doğal gaz pahalı. "Hadi, getirin istediğiniz kadar, alacağız." dediniz, "Hadi, daha çok üretin." dediler, o "hadi", "Hadi oğlum, zeytinini ye." diyen annesine "Bütün gece 'Hadi, hadi çalış.' dediler, canımıza okudular." noktasına gelecek. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir işçiyle tanışacaksınız Soma'da "Yerin altından çıkarken kurtulmak için, canıma tak etti, attım elimden mazot çantasını." diyecek. "Ne mazot çantası?" diyeceksiniz. "Ben her gün aşağıda kullandığım kepçenin mazotunu elimde indiriyorum, 20 kilo; 2,5 kilometre." Önce ona üzüleceksiniz. Hangi operatör taşımak zorundadır mazotu, başkası niye koymaz? Sonra şunu öğreneceksiniz: Yer altında yanmalı motorla çalışma yasaktır, şarjlı araçlar dışarıda şarj edilip içeride kullanılmalıdır. Mazot zehire ilave zehir katmakta, havayı kirletmekte, karbonmonoksiti artırmakta, yanmalı motor olduğu için egzozuyla da bir yangını körüklemektedir. Gittiğinizde bunları göreceksiniz. Ve beş yıl bakımsız, bakımı beş yıl önce olduğundan "Aç." desen "Bugün açamam." deyip, açıldığında da içinde solüsyonu kurumuş ve 104 madenciden 56'sının kapağını açamadığı için karbonmonoksit maskesini soluyamadığını; maliyetleri 7 kat düşürmekle övünen işletmenin işçilere her ay vermesi gereken yenileme eğitimlerini kâğıt üzerinde verdiğini, beş senedir gaz maskelerine bakım yapmadığını ve eğitim vermediğini göreceksiniz.

Ve sonra oturup şunu düşüneceksiniz, elimize bir baret alıp da şöyle söylemiştik: Başbakanın mitinglerine götürüyorsunuz çocukları. Gitmeyenler işten çıkarılıyorlar. Sayın Bakan da demişti ki: "Parasını verdikten sonra ister pikniğe götürür ister mitinge götürür ister madene sokar." Sayın Berber şimdi "Öyle bir şey yok." diyor. Bütün madenciler bunu doğruluyor Soma'da, gidin, bunu göreceksiniz. Mitinge giden gider, gitmeyen işten çıkar; mitinge gidenler ertesi gün madene iner, maden patlar, ölen ölür, kalan sağlar Recep Tayyip Erdoğan'a yetmektedir. Ve o gün bu konuşmadan sonra çıkıp da bir de şunu dersiniz demiştik: "Bu mesleğin fıtratında ölüm var." Hiç geri vitesi yok Başbakanın, çıktı inadına söyledi. Keşke Başbakanın da fıtratında birazcık insaf olsaydı. (CHP sıralarından alkışlar) Keşke Başbakanın da fıtratında birazcık vicdan olsaydı, keşke Başbakanın fıtratında birazcık insan sevgisi olsaydı. Keşke o Başbakanın fıtratında 2 yaşında bir kız çocuğunun yetim kalmasının ne demek olduğunu anlayacak vicdan olsaydı. Keşke o Başbakanın fıtratında askerden on gün önce gelmiş çocuğu toprağa gömen babanın neler hissettiğini anlayabilecek bir vicdan olsaydı.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)