| Konu: | MANİSA'NIN SOMA İLÇESİNDE BAŞTA 13 MAYIS 2014 TARİHİNDE OLMAK ÜZERE MEYDANA GELEN MADEN KAZALARININ ARAŞTIRILARAK BU SEKTÖRDE ALINMASI GEREKEN İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ TEDBİRLERİNİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ MÜNASEBETİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 21.05.2014 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Soma'da can veren 301 madenci kardeşimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bugün, size Soma'daki faciaya giden yolda yapılan idari işlemler hakkında bilgi vermeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, Soma'daki bu maden ve diğer madenlerimiz 2005 yılında verimsiz diye kapatıldıktan sonra özel şirketlere redevans adı verilen bir tip kiralama usulüyle verildi.
Değerli arkadaşlar, devlet, bir köşe başındaki bir dükkânını bile kiralarken ihale yapar; en uygun fiyatı, en iyi şartları bulmak amacıyla ihale yapmak zorundadır. Devlete ait milyarlarca dolar değerindeki bu madenler ihale yapılmaksızın, doğrudan, sözleşmeyle işletmecilere verildi. Bu işletmecilerin, yapılan sözleşmeye göre, ürettikleri kömürden belirli bir payı devlete yani Türkiye Kömür İşletmelerine vermeleri gerekiyordu. Öngörülen bu pay yüzde 15 olarak belirlendi redevans sözleşmesinde.
Redevans sözleşmesiyle garantiye alınan bir diğer hukuk ise burada üretilecek kömürlerin satılmasıyla ilgiliydi. Yine, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na göre, devlet bir bilgisayara toner alırken, bir top kâğıt alırken bile belirli satın alma usulü vardır. Milyarlarca dolarlık kömür alacak devletin ihale yapması zorunludur ancak hukuki dayanağı olmayan bu redevans sözleşmeleri içerisine koyulan bir şartla devlet yine milyarlarca dolar kömürü fahiş fiyatlarla ihalesiz olarak bu şirketlerden alma garantisi verdi.
Değerli arkadaşlar, bu işlemlerin sonucunda, devlet, kendisine ait kömürleri bu şirketlerden satın almak zorunda bırakıldı.
Bütün bu işlemler karşılığında, Sayıştay 2007 yılında bir rapor düzenledi, dedi ki: "Bu işlemler hukuka aykırıdır; devlet, madenlerini bu şekilde veremez." Hatta bu Soma'daki maden için ki orada 2 tane firma vardır. Firmaları suçlamak için söylemiyorum, benim muhatabım Enerji Bakanlığıdır. İmbat Firması ve Soma Anonim Şirketi, bir raporunun... 326 milyon dolar bu devir işleminden zararlı olduğu iddia edildi ve Sayıştay bu konuda soruşturma açılmasını istedi. Soruşturmayı ilk olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı müfettişleri yaptı ve son derece siyasi bir soruşturmada "Burada kamu yararı var, öngörülen suçlar sadece disiplin suçları." dediler ve bu olayı kapatmaya çalıştılar. Sayıştay ısrar etti, konu Başbakanlık Teftiş Kuruluna gitti. Başbakanlık Teftiş Kurulu tekrar bir siyasi teftiş yaparak, yine, "Olayda kamu yararı var." diyerek bir rapor düzenledi ama raporun sonuna "Bu işe bir de savcılık baksın." diye usulden yazdı. Konu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına iletildi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yine taraflı bir bilirkişi raporuna, ki o bilirkişi raporu... Olaydaki bütün bu hukuka aykırılıkları yok kabul ederek, "Bu işlemde kamu yararı var." diyerek Alp Arslan adındaki Cumhuriyet Savcısı tarafından bu işlere takipsizlik kararı verildi ve bu firmalar bu madenlerimizi ele geçirdi. Savcılık kararındaki bir cümle çok ilginç, diyor ki: "Esasen ticari bir kuruluş olan TKİ yöneticilerinin kendi üretim maliyetinin onda 1 maliyetiyle kömür üretimi yaptırdığı anlaşıldığından suçlanamayacağı sonucuna varılmıştır." Yani, bu şirketler 1 lira maliyetli üretim yaparken Türkiye Kömür İşletmeleri 10 lira maliyetli yapıyormuş.
Bakın, bu elimdeki de Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunun Sayıştay Denetim Raporu, yine Sayıştay raporundan okuyorum, diyor ki: "Soma AŞ'den -yani bu kazaya sebebiyet veren şirketten- alınan yıkanmamış ürünlerin ortalama birim maliyeti 122 lira, torbalanmış ürünlerin ortalama maliyeti ise 141 lira." Yani, olayda kamu yararı gören savcılık, Başbakanlık ve Enerji Bakanlığı "Onda 1 maliyetli" diyordu ya, hani televizyonlarda sürekli "Kamunun onda 1 maliyeti" diyordu ya... Eğer Türkiye Kömür İşletmeleri 1 ton kömürü 1.400 liraya üretiyorsa işte bu alçaklıklar doğrudur, işte bu yanıltmalar doğrudur, işte bu kamuoyunu kandırma doğrudur ama bunların hepsi gerçek dışı. Hiçbir şekilde Türkiye Kömür İşletmelerinin onda 1'i maliyetle üretim söz konusu değildir, fahiş fiyatlarla üretim söz konusudur. Buradan şirketlere büyük bir rant aktarılmaktadır. İşte bu rant, şirketleri aşırı üretime itmiştir çünkü ne kadar çok satarsa alım garantisi veren devletten o kadar çok kâr etmektedir. Bunu da yine Sayıştay raporlarında görmekteyiz. Bakın, Sayıştay raporu sözleşmeyle ilgili Soma'da ne diyor: "Sözleşme kapsamında 2012 yılı içerisinde 1,5 milyon ton program üretime karşılık -maksimum 1,5 milyon ton planlanmış- 3 milyon 816 bin ton kömür üretimi gerçekleştirilmiştir." 2 katından fazla Soma Anonim Şirketinde kömür üretimi gerçekleştirilmiştir. İşçiler kırbaçlanmıştır daha fazla üretim yapmak amacıyla. İşçiler sürülmüştür, dayıbaşları tarafından ezilmiştir arkadaşlar çünkü o işçi ne kadar çok kömür çıkarırsa o şirket fahiş fiyatlardan, devlete o kadar yüksek fiyatlardan satmaktadır. İşte bu, aşırı üretimin sebebidir. Ayrıca, ne olmuştur? Bu şirketin üretim maliyetlerini düşürmek için -çünkü devlete yüksek fiyatlardan satıyor- ne yapması gerekmektedir? İşçi ücretlerini düşürmüştür, işçiler fazla çalıştırılmıştır ve iş güvenliği önlemleri alınmamıştır değerli arkadaşlar. Bu maden kiralanırken yapılan redevans sözleşmesi... Zaten bir ihale yok, hiçbir teknik koşul öngörülmemiştir, redevans sözleşmesi burada. Bu redevans sözleşmesinde güvenlikle alakalı sadece bir madde vardır, orada da "Şu, şu, şu kanunlara uyacaksınız." demektedir ama normalde bu "redevans" denilen uydurma yolsuzluk kaynağı sözleşme olacağına devlet ne yapmalıydı? Sosyal bir devlet, kendisine ait Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu aracılığıyla, sendikalı, güvenceli işçileri aracılığıyla bunu üretmeliydi. Hadi bunu yapmadınız, bunun yöntemi hizmet ihalesi yöntemidir. Burada da bir karışıklık var; hizmet ihalesi mi, redevans mı, o da çok belli değil. Niye peki, hizmet ihalesinde tanımlanan bir işi... Hizmet ihalesi de şu anlama gelmektedir: Gel kardeşim, burada devlete ait bir kömür var, bu kömürü çıkar, tüvenan olarak ocağın önüne koy. Ben senden şu şartlarda kömür çıkarmanı istiyorum, ben de sana ton başına para vereceğim demektir. Aslında redevans da budur.
Peki, niye adını redevans koyup da hizmet ihalesi yapmıyorlar? Çünkü hizmet ihalesi yaparlarsa, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na göre, orada belirtilen şartlarda ihale yapmaları gerekecek. İşte, bu yüzden uyduruk bir redevans sözleşmesi yapmışlar, işte, bu yüzden kiralama sözleşmesi ile mal alım sözleşmesini birleştirmişler. Sadece Türk ihale mevzuatında değil, dünyanın hiçbir ihale sisteminde alım, satım, kiralama ve yapım işleri birleştirilemez, çünkü birleştirildiğinde yolsuzluk olur. Ve bu işlemlerde kamu yararı yoktur, bu işlemlerde işçi yararı yoktur; bu işlemlerde devletçe gözetilen şirket yararı vardır. Ve o işçilerin ölürken verdikleri son nefesler, Maslak'ta gökdelenler olmuştur, metrekaresi 8 bin dolara yapılan rezidanslar olmuştur.
İşte, araştırma komisyonumuz bütün bu işlemleri başından itibaren araştırmalıdır. Yani oksijen ne oldu, nasıl girdiler, cenazelerimizi nasıl çıkardık, bunlar sadece medyanın ilgi göstereceği şeylerdir. Sorumlu milletvekilleri, onurlu milletvekilleri bu işlerin altındaki yolsuzluklardan başlayarak incelemelidirler ve en önemlisi, bu şirkette bir vergi incelemesi ve bir kara para incelemesi yapılmalıdır. Bu işlemlerden, bu şirketin hesaplarından hangi siyasetçilere, hangi bürokratlara transferler yapıldığı, bu şirketin vergiyi düşürmek için naylon fatura kullanıp kullanmadığı, araştırma komisyonundaki uzmanlar tarafından dikkatle incelenmelidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cenazelerimize Allah'tan rahmet diliyorum, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum; vatanımızın, milletimizin, ulusumuzun, halkımızın başı sağ olsun.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)