| Konu: | BURSA MİLLETVEKİLİ NECATİ ÖZENSOY'UN, GÖKÇEADA'DA MEYDANA GELEN SEL FELAKETİNE İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI DOLAYISIYLA |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 13.05.2014 |
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, öncelikle Sayın Özensoy'un Gökçeada'daki sel felaketiyle ilgili yaptığı konuşmaya cevap mahiyetinde bazı bilgiler sunmak istiyorum değerli heyetinize. Öncelikle tabii, çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum. Aslında bu sene maalesef yılın başından bu yana bazı bölgelerde yeteri kadar yağmur olmadı, bu manada bazı bölgelerde bir kuraklık endişesi yaşandı. Özellikle "meteorolojik kuraklık" diyebileceğimiz, önceki yıllara nispetle daha az yağış oldu. Gerek kar yağışı gerek yağmur miktarında önceki yıllara ve uzun yıllar ortalamasına göre bir azalma oldu ama ilkbaharda da bu defa bazı illerimizde -yaklaşık 60 ilde- don afeti çiftçilerimizi olumsuz etkiledi, bazı yerlerde de işte sel, dolu gibi afetler yaşandı. Tabii, toplamda 69 il, 418 ilçe ve 14.673 köyde yaklaşık 876 bin üreticiye ait 176 bin hektar alanda çeşitli şekilde afetler etkili oldu. Bu çiftçilerimizin öncelikle tabii hasar tespitleri yapıldı. Gerek don gerek dolu gerekse diğer fırtına, hortum, sel, bunların hepsi sigorta kapsamında ve sigorta poliçe bedelinin de yarısı Hükûmet tarafından, daha doğrusu Bakanlık tarafından çiftçilerimize hibe olarak ödeniyor. Fakat buna rağmen, tabii sigorta yaptırmayanları da dikkate aldığımızda, her hâlükârda çiftçilerimize bir şekilde yaralarını saracak veya en azından hasarlarını azaltacak bir yardım yapmak gerekiyordu. Biz de Bakanlık olarak Hazine Müsteşarlığımıza ve Hükûmete, Bakanlar Kuruluna tekliflerimizi götürdük. Doğal afetlerden dolayı kredi borçlarının ertelenmesiyle ilgili kararname de dün Sayın Başbakanımız tarafından imzalandı. Biz, bunun tabii süresini oldukça geniş aldık. 1/1/2014 tarihinden bu yılın sonuna kadar, yani 2014 yılı sonuna kadar vuku bulan ve olacak olan bütün bu manada afetler bunun kapsamında. 31/12/2014 tarihine kadar ülke genelinde meydana gelmiş ve gelecek olan don, dolu, kuraklık, aşırı yağış, sel ve benzeri afetler zarar kapsamında. Burada bilginize sunmak istediğim bir husus, özellikle kuraklığın da bu tür bir borç ertelemenin kapsamına dâhil edilmiş olması. Normalde tabii kuraklık dünyanın hiçbir yerinde sigorta kapsamında değil ama eğer kuraklık nedeniyle bir hasar tespiti yapılmışsa çiftçilerimiz bundan istifade edecekler.
Kredi borçlarının ertelenme şartında hasar tespit komisyonunun karar tarihinden geriye doğru doksan günlük süre içerisinde vadesi gelmiş olan borçların bir yıl süreyle cari tarımsal faizden değil de yüzde 3 oranındaki bir faizle ertelenecek olması önemli. Ülke genelinde yaklaşık 876 bin çiftçiye ait. Bunların 6,5 milyar lira bir kredi bakiyesi söz konusu. Dolayısıyla, bu kapsamda 6,5 milyar liralık bir kredi bakiyesi ertelenmiş olacak bundan kaynaklanan borçlar sebebiyle.
Ben, çiftçilerimize, zarar gören bütün çiftçilerimize, bu hasara uğrayan bütün çiftçilerimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum. Ve bir kez daha, tarım sigortası gibi önemli bir imkân varken ve bunda da büyük oranda destek varken çiftçilerimizin bundan istifade etme konusunda biraz daha bize yardımcı olmasını arzu ediyorum çünkü onlar hasar görüyor biz üzülüyoruz, sonuçta Türkiye kaybediyor bu hasardan. Ama tarım, dünyanın her yerinde tabiat şartlarına bağlı bir faaliyet ve yağış fazla olunca da hasar meydana geliyor, yağış olmayınca da, kuraklık olunca da hasar meydana geliyor, dolu olunca hasar meydana geliyor, fırtına olunca hasar meydana geliyor. Çiftçilik, maalesef, böyle bir faaliyet.
Tabii, yarın da Dünya Çiftçiler Günü, 14 Mayıs. Bu vesileyle bütün çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü'nü de kutluyorum.
Çiftçilik dünyayı gerçekte besleyen bir meslek. Dünyadaki hâlihazırdaki 7 milyar nüfusun -ki, 9 milyara 2050'de çıkması bekleniyor- bu milyarlarca insanın karnını doyuran, hayatta kalmasını sağlayan gıda maddelerinin kaynağı, çiftçilerimizin iştigal sahası olan tarım sektörü. Dünyada 1 milyarın üzerinde çiftçi var. Türkiye'de de çalışan 25,5 milyon insanın 6 milyonu tarım sektöründe çalışıyor. 3 milyon işletmemiz var ve ekonomik anlamda da hepimizi çok yakından ilgilendiren bir konu.
Biz, çiftçilerimizin bazı sosyal güvenlik haklarıyla ilgili iyileştirmeler yaptık; gerek örgütlenme konusunda ziraat odalarıyla ilgili yasa değişikliği gerek sosyal haklarında BAĞ-KUR'la ilgili zorunluluk getirilmesi gibi. Daha önce otuz gün prim ödeme şartı varken bunun on beş gün prim ödeme imkânı tanınmak suretiyle düzeltilmesi.
Aile reisi olan kadın çiftçilerin eskiden sigortadan faydalanamıyor olması. Buna getirilen düzenlemeyle bu kadın çiftçilerimizin de sigortalı olabilme imkânı sağlandı. Yine, kadın çiftçilerimize bazı desteklemelerde pozitif ayrımcılık yapan düzenlemeler getirdik, kredi imkânları geliştirdik.
Dünyada da, kuşkusuz ülkemizde de tarımın stratejik değeri ve önemi giderek artıyor. Çünkü, biraz önce de söylediğim gibi, gelir artışıyla birlikte, kentleşmeyle birlikte beslenme alışkanlıklarında değişiklik meydana geliyor, dolayısıyla gıda talebinde artış ve farklılık meydana geliyor.
Öte yandan, küresel ısınma ve diğer çevresel faktörlerin yol açtığı birtakım tehditler var tarım sektörüyle ilgili dünya ölçeğinde. Gelecekte 3 tane stratejik alan olduğunu bütün gelecek bilimciler, fütüristler söylüyor: Su, enerji ve gıda. Suyun yüzde 70'inin de tarım ve gıda amaçlı kullanıldığı dikkate alındığında gıda ve tarım burada çok daha önemli bir hâle geliyor.
Tabii, burada sadece üretim veya arzdaki üretim eksikliği problem değil, mevcut olan kaynakların da daha adil bölüşümü, daha eşitlikçi bölüşümü başka bir sorun. Bu alanda sorun olduğunu biliyoruz çünkü aynı zamanda israf çok büyük oranda, yılda 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Bunun dörtte 1'iyle açlık sınırında bulunan 870 milyon insanın gıda ihtiyacı karşılanabilir. Bu israfın ekonomik değeri 1 trilyon dolar. Buna karşın, dünyada aşırı kilolu yetişkin sayısı 1,4 milyar insan, bunun 500 milyonunu da obezler oluşturuyor. Bunların hepsi gerek eğitimle gerek geliştirilecek olan politikalarla üzerinde durulması gereken meseleler.
Dünyaya baktığımızda, gıda fiyatları son on yılda çok istikrarlı bir seyir izlemedi. Dünyada on yılda buğday fiyatları 3 kat, mısır ve pirinç fiyatları ise 2 kat arttı. İklim değişikliği, biraz önce arz ettiğim gibi, önemli bir konu. Bir de gelişmiş ülkeler artık kendi topraklarıyla yetinmiyorlar, dünyada yaklaşık 203 milyon hektar tarım alanı uluslararası şirketler veya bazı ülkeler tarafından kiralanmış veya satın alınmış durumda. Yani ülkeler, büyük arazi sahibi ülkeler bile artık başka ülkelerin topraklarını kiralayabilmekte ve oralarda tarımsal faaliyeti gelecek açısından teminat altına almak için üretim planlamaktadır.
Biyoyakıt üretiminde, yine, tarımsal ürünler kullanılıyor. Bu, yine, tarımsal ürünlerin stratejik değeri açısından, önemi açısından dikkat edilmesi gereken başka bir husus.
Dünyada uluslararası veri paylaşımında şeffaflık yeterli değil. Lojistik alanda yetersizlik var ve bunun maliyet üzerinde kuşkusuz çok önemli etkisi var. Küresel sermaye zaman zaman spekülatif davranışlar sergileyebiliyor. Bunların hepsi gıda güvenliğini olumsuz etkileyebilen faktörler. Keza, ülkelerin sosyoekonomik durumları, doğal afetler, sosyal ve siyasi istikrarsızlıklar dünyada gıda güvenliğini genel anlamda etkileyen faktörler.
Biz tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve gıda güvenliğinin temini açısından bir dizi tedbir aldık. Türkiye'de, en son, 30 Nisan tarihinde yüce Meclisin oy birliğiyle diyebileceğimiz bir oy oranıyla, bütün iktidar-muhalefet hepimizin birlikte geçirdiği, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu da içinde olan 17 tane kanun çıkarıldı bu süreç içerisinde. Etkin bir tarımsal destekleme sistemi kuruldu. Üretim ve işleme sanayisinde, özellikle tarımda, modernizasyona gidildi. Çevreye duyarlı üretimin desteklenmesi, organik tarım, iyi tarım uygulamaları, biyolojik mücadele desteği ve çevre amaçlı tarımsal alanların korunması, kısaca "ÇATAK" dediğimiz projeyi hayata geçirmek suretiyle bunlar sağlandı. Tarımsal kredi faiz oranları düştü. Tarımsal altyapının iyileştirilmesi için, özellikle toplulaştırma başta olmak üzere birçok düzenleme yapıldı. Tarım sigortaları uygulamaları yapıldı ama biraz önce de arz ettiğim gibi, maalesef çok yaygınlaşmadı. Bunun üzerinde biz duruyoruz. Bunu nasıl aşarız? Gerek eğitimle gerekse çeşitli projelerle tabii teşvik veriyoruz, yüzde 50 hibe destek veriyoruz sigorta poliçelerinin desteklenmesinde ama ona rağmen aşırı parçalanmış olmaktan ötürü ve çok hisseli olmasından ötürü, çok parçalı olmasından ötürü küçük hisselerle tarım sigortasını gerekli görmüyor üreticilerimiz.
Gen kaynaklarının koruma altına alınması yönünde bizim önemli projelerimiz oldu, hem bir Tohum Gen Bankası kurduk hem hayvan gen kaynaklarıyla ilgili bir gen merkezi kurduk. Diğer bitki ve ağaçlarla ilgili olarak da Ankara'da bizim Bakanlığımızın bitişiğinde bulunan Eskişehir yolundaki arazide Avrupa'nın 2'nci en büyük -2.500 dönüm arazi üzerine- millî botanik bahçesini kuruyoruz; 2015 yılında inşallah hizmete girecek. Türkiye'nin bütün endemik bitkilerinin ya çeşitli seralar içerisinde veyahut açık alanlarda sergilenebileceği, kütüphanesi vesairesi olan, eğitim imkânları da olan bir millî botanik parkı kuruyoruz.
Yine, "Çiftlikten sofraya gıda güvenliği" anlayışıyla, gıda faslını müzakereye açmak suretiyle, etkin gıda denetimiyle, Alo 174'le tüketicinin sağlığının korunması ve diğer haklarının korunması alanında da önemli çalışmalar yapıldı.
Biz, temel gıda maddelerinin üretimine baktığımızda -buğday, mısır, çeltik, ayçiçeği, yumurta, et ve süt, bu ürünler itibarıyla baktığımızda- Türkiye'nin on yıl içerisinde dünyadaki artış oranlarının çok üzerinde bir artış gerçekleştirdiğini görüyoruz. Örneğin dünya on yılda mısırda yüzde 44'lük artış gerçekleştirmiş, Türkiye'de yüzde 181 oranında artış olmuş; çeltik dünyada on yıl içerisinde yüzde 26,5 artış sağlamış, Türkiye yüzde 150 oranında artış sağlamış; ayçiçeği yüzde 52 oranında dünyada artış sağlarken Türkiye'de yüzde 79,2 oranında artış var; yumurta üretiminde dünyadaki artış yüzde 24,6, Türkiye'de yüzde 42,8; et üretiminde dünyada yüzde 13,3'lük bir artış var on yıl içerisinde küresel olarak, Türkiye'de yüzde 136'lık bir artış var; süt üretiminde dünyada yüzde 24'lük bir artış varken Türkiye'de yüzde 116'lık bir artış gerçekleşmiş durumda on yıl içerisinde. Buğdayda dünyada yüzde 16'lık artış var on yıl içerisinde, Türkiye'de yüzde 13'lük artış var ama Türkiye'de buğday alanlarının bir kısmı diğer ürünlerin alanlarına kaydı. Türkiye'deki buğday verimliliğinde önemli bir artış var.
Aslında bu temel gıda maddelerinin kaynağını teşkil eden tarımsal ham maddeler ve hayvansal ham maddelerde Türkiye'nin dünyanın büyümesinin çok çok üzerinde bir üretimle iyi bir noktada olduğunu görüyoruz. Gıda açısından güvendeyiz. Bunu tarımsal gayrisafi yurt içi hasılada da zaten görmek mümkün. Özellikle, tarımsal ürün ihracatında yine ciddi bir artış var ve ham maddeleri katsak bile 2013 yılı içerisinde toplam ihracatımız toplam ithalatımızın üzerinde. Bu da çok sevindirici bir gelişme ve ilk defa canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatında Türkiye 1,5 milyar dolarla çok uzun bir zamandan sonra bir ihracat gerçekleştirdi. Türkiye on yıl içerisinde 142 milyon dolardan, 2013 yılında 1,4 milyar dolara çıkardı hayvansal ürün ihracatını. Bu da büyük bir gelişmeyi gösteriyor.
Burada tabii, gerek sağlanan destekler, uygulanan politikalar gerekse benimsenen strateji etkili ama temel altyapıda -ki miras hukukundaki düzenleme bunun için çok önemli- arazilerin bundan sonraki sürede bölünmesinin önüne geçilmesi ve köyde arazinin başında olan her kimse, onun karnını doyurabilecek asgari bir büyüklüğün teminat altına alınmış olması çok temel bir mesele. Bugünden itibaren, gelecek açısından bu bir garanti. Mevcut yapının da, mevcut bölünmüş yapının da 2023'e kadar toplulaştırılmasının tamamlanması bizim hedefimiz, ki bu hedefi tutturacağımızı biliyoruz. Şundan dolayı biliyoruz: Çünkü on yıl içerisinde 4 milyonu tamamladık, 2 milyon hektar da bu yıl tamamlanıyor, 6 milyon hektar. Toplamda 6,5-7 milyon hektara ulaşacak toplulaştırılan arazi, bu yıl sonu itibarıyla. Zaten geride şu anda yaklaşık 7 milyon hektar kaldı toplulaştırılacak arazi yani on yıl içerisinde bu mesafeyi aldık, bundan sonraki sürede bunu çok daha rahat yapabileceğimizi planlıyoruz doğrusu, düşünüyoruz. Bütün bunların hepsi, aslında çiftçilerimizin aracılığıyla yapıldı yani gerçekten son derece de fedakârca çalışan bir sektör. Türkiye'de 6 milyon çalışan, 3 milyon işletme ve gerçekte hepsi eli öpülecek insanlar. Hem kadın çiftçilerimiz hem bu işte, meslekte çalışan diğer bütün kardeşlerimiz -genciyle yaşlısıyla- olağanüstü çaba sarf etti. Ben, hepsinin Çiftçiler Günü'nü de tekrar kutluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)